DAİŞ çetelerinin Kurdistan’a saldırması ve Şengal’de Êzidi Kürdleri katletmesi üzerine Kürdler arasında sorumluluk bilincinin gelişmesine vesile oldu.
PKK/Gerilla saflarında uzun süre savaşan, ancak çeşitli nedenlerden PKK’den ayrılan çok sayıda eski gerilla ve gerilla komutanı başta Maxmur ve Şengal olmak üzere savaş cephesine koştular. HPG-YPG-Peşmerge güçleri ile birlikte DAİŞ çetelerine karşı savaşmaya başladılar.
Amed ve Garzan Eyalet komutanlığını yapmış ve ancak şu an Musul cephesinde DAİŞ’e karşı cephede savaşan Dr. Süleyman (Said Çürükkaya) ile telefon üzeri bir bağlantı gerçekleştirdik. Tarafların askeri kapasitesi, savaş taktikleri ve cephelerdeki durum hakkında kendisine sorular sorduk. O da içinde bulunduğu zor şartlara rağmen bizi cevapsız bırakmadı.
Verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ediyoruz.
HT- Doktor Arkadaş, şu an hangi bölgedesiniz? Bulunduğunuz bölgede karşılıklı askeri konumlanmayı nasıl tarif edebilirsiniz?
Dr. Süleyman- Şu an Musul’un kuzeyi Zummar cephesindeyim . İlk günlerdeki gibi IŞID’ın saldırıları pek yok. ABD’nin uçak saldırıları ile karadan Pêşmerge’nin taaruzu sonucu IŞID güçleri Musul’aa doğru geri çekiliyor. Girinti ve çıkıntıları ile birlikte Peşmerge güçleri neredeyse 1500 km’lik hat üzerinde IŞID’a karşı muharebe halinde. Peşmerge güçleri düzenli ordu biçiminde mevzilenmiş, taarruzlarını da bu çerçevede gerçekleştiriyor. Merkezden gelen emir ve talimatlarla koordine halinde IŞID siperlerine doğru saldırılarını gerçekleştiriyor.
HT- IŞID güçlerinin saldırı ve savunmalarda kullandığı taktik nedir? Ne tür bir teknik var elinde? Teknik ile taktik arasında nasıl bir bağlantı kurmuş?
Dr. Süleyman- Aslında IŞID güçleri hem karmaşık hem de çok basit bir savas yöntemi kullanıyor.
Tüm insanlık değerlerinden uzak olan bu cani topluluğu bir şehir ve kasabaya büyük bir güç ve araç konvoyu ile giriyor. En önde Irak ordusundan ele geçirdiği “Abram” adını verdikleri M2 tankları ve Hammer zırhlı araçları ile saldırıyor. Bu zırhlılara roket , doçka veya mayın türü silahlar hiçbir etki yapmıyor.
Şehir girişlerinde bulunan Peşmerge ve polis güçleri ellerindeki silahlarla bunlara karşı koymaya çalışıyor. Bu silahlar etkisiz kalınca asker veya Peşmerge daha fazla direnemiyor. İmha oluyor veya geri çekiliyor. Bunlar da girdikleri şehirlerde karşılarına çıkan herkesi öldürüyor, bina ve yapıları da yerle bir ediyor.
Yakaladıkları sivil, asker, yaşlı-genç ayırımı yapmaksızın boğazlarını kesip yol kenarlarına atıyor. Bu vahşet ile korku salmayı ve direnme gücünün kırılmasını hedefliyor. Bu vahşetin uygulandığı ilk köyden sonra daha ikinci köye veya kasabaya girmeden o köy ve kasabalar boşalmış oluyor.
IŞID’ın kullandığı temel stratejik taktik korku ve yıldırmadır. IŞID bu biçimiyle ele geçirdiği yerlerdeki insanların mal ve mülkünü ganimet olarak Suni Araplara dağıtıyor ve böylece yoksul Arapların da kendi saflarına katılmasını sağlıyor. Böylece askeri gücünü büyütmüş oluyor.
Karmaşıktır çünkü, sadece gerilla taktiklerini kullanmıyor. Aynı zamanda Irak Baas döneminde komutanlık yapmış ve askeri anlamda uzmanlaşmış eski askerlerin deneyim ve tecrübelerinden yararlanıyor. ABD’nin Irak ordusuna verdiği ağır teknik silahları da bu askerler vasıtasıyla devreye koyuyor. Kısacası IŞID hem gerilla taktiklerini, hem de düzenli ordu taktik ve tekniğini kullanıyor.
Karşısındaki güç düzenli ordu olunca gerilla taktiklerini, gerilla olunca da düzenli ordu taktik ve tekniğini kullanıyor. Silahlı bir güç aynı anda hem gerilla hem de düzenli ordu olmayınca bu zayıflık yaratıyor ve IŞID bu zayıf noktayı yakalayarak saldırılarını gerçekleştiriyor. Başarısının sırrı büyük ölçüde bu noktada odaklanıyor.
Güçlü bir savunma pozisyonları yok. Ancak geri çekildikleri bölgeyi adeta bir mayın bataklığına dönüştürüyorlar. Bazen de küçük suikast guruplarını bırakarak geri çekiliyor. Mayınlama ve suikast taktiği Peşmerge güçlerinin ilerlemesini yavaşlatıyor ve bu da ona zaman kazandırıyor. Buna karşılık uçak saldırılarına karşı çaresiz olduklarını söylemek gerekiyor.
HT-Gerek telsiz konuşmalarından, esir alınan ve mevzide çarpışan IŞID militanlarının morali nasıl görünüyor?
Dr. Süleyman- Başta da belirttiğim gibi şu anda karşısında savaştığımız IŞID homojen bir görünüm sunmuyor. Bu nedenle IŞID askeri güçlerini üçe ayırmak gerekiyor.
Birincisi ve en kalabalık olan kesimi daha çok dışardan gelen cihad için savaşan gönüllü militanlardır. Ki bunlar ideolojik bağlamda ölümüne savaşan, oldukça inançlı ve eğitimli kesimi oluşturuyor. Bunlar daha çok yönetici düzeyde veya komutan vasıflarını taşıyor. IŞID’ın çekirdek yapısı da bunlardan oluşuyor.
İkinci gurup ise Baas ordusunda görev yapmış asker kimlikli şahıslardır. Bunlar daha çok savaş araçlarını kullanmada ustalaşanlardır. Bu kesim sadece askeri araçları kullanmıyor, savaş ve muharebe planlarını, taktiklerini de yapıyorlar.
Ayrıca bölgede kaybolan otoritelerini sağlamaya çalışan güçler vardır . Bunların ne kadar olduğu pek net bilinmemektedir.
Üçüncü gurup ise yaşadıkları ağır maddi koşullar ve yoksulluk nedeniyle savaşmaktan başka iş bulamamış olan yoksul Suni aşiret gençlerinin oluşturduğu yağmacı ve çapulculardır. Zora düştüklerinde hemen teslim olan bu çapulcu gurup mensupları “kandırıldıklarını ve tehditle IŞID’a katıldıklarını” söylüyorlar.
Genel olarak gerek ABD’nin hava saldırıları ve gerekse Kürd Direniş Güçlerinin atağa geçmesinden sonra IŞID saflarında büyük bir çöküntü ve moralsizlik gözlemleniyor. İlk gözlemimizde gördüğümüz şey şu: Daha saldırı başlar başlamaz IŞID güçleri bölgeyi terk etmekte ve kurtuluşu kaçmakta buluyor.
HT- Sizce IŞID’ın politik ve askeri açıdan stratejik hedefi nedir? Bu hedefi gerçekleştirmek için elindeki temel malzeme nedir?
Dr. Süleyman- Politik hedef olarak IŞID çoğunluğunu Suni Araplara dayalı Müslümanların oluşturduğu tüm coğrafyada Halifeliği gerçekleştirmek, geriye kalan tüm dini ve milli azınlıkları katliamlardan geçirip yok etmek taşınır ve taşınmaz mallarını gasp etmektir.
Askeri zorla ele geçirdiği şehir, kasaba, köy vb. yerleşim birimlerinde kendisinin “Şeriat” dediği ve kendisine özgü yasalarını uyguluyor.
Şu an ellerindeki temel politik ve insani malzeme Saddam sonrası iktidar ve egemenliğini kaybeden Suni Arap aşiretleri ile Suriye’de yıllarca Esad rejiminden baskı gören Suni Araplardır. Bunlara eski egemenliklerine kavuşacaklarını ve zengin olacaklarını söylüyor. Onlara zengin, müreffeh ve hakim olacakları bir devlet vadediyor. Bu hevese kapılan Suni Arap aşiretler de IŞID’a böylece destek sunuyor.
HT- Peşmerge güçlerinin savunma, saldırı, geri çekilme bakımından pozisyonu nedir?
Dr. Süleyman- Peşmerge güçleri bu savaşa hazırlıksız yakalandılar. Asıl görevi savunma olan Peşmerge güçleri, olası bir saldırı durumunda nasıl bir savunma stratejisi izleyeceğini bilemedi. Bu konuşulmuş olsa bile bunu uygulama kabiliyetini gerçekleştiremedi. Kuşkusuz bunu ilk günlerdeki saldırılar için söylüyorum. Peşmerge güçleri ilk başlarda bir bocalama yaşasa da daha sonraki günlerde kendisini toparlayarak klasik savunma pozisyonuna geçmiştir.
Savunma planı olmayan askeri güçler doğal olarak geri çekilmeyi de sağlıklı yapamaz. Şengal’deki fecia da buradan kaynaklandı. Şengal saldırısı sonrasında uygun bir savunma pozisyonu alamayan Peşmerge güçleri bir dağılma yaşadı. Bu dağılma ve faciaya neden olan Peşmerge komutanları görevden alınmış ve haklarında soruşturma açılmıştır. Soruşturmaları devam ediyor.
HT- Peşmerge güçlerinin saldırı, savunma ve çatışma anlarında başvurdukları ana taktik nedir? Peşmerge taktiği ile kullandığı teknik arasında nasıl bir bağ kurulmuş durumda?
Dr. Süleyman- İlk izlenimlerime göre durumun hiç de iç açıcı olmadığını söylemek istiyorum. Maalesef Peşmerge güçleri ciddi bir savunma ve saldırı pozisyonunu gerçekleştirememiştir. Savunma ve saldırı taktiklerini iç içe gerçekleştirme yeteneğini gösterememiştir. Daha ilk saldırıda toplu, kalabalık ve büyük güçlerle hareket etmişlerdir. Bu nedenle IŞID’ın mayınlama ve pusulama gibi taktikleriyle acı ve büyük kayıplar verdiler. Örneğin Zummar girişinde bir çöp arabasına yerleştirilen patlayıcılarla 10 Peşmerge şehit düştü. Bir o kadarı da yaralandı. Eğer toplu ve küme halinde hareket edilmeseydi hem bu kayıplar yaşanmazdı hem de rahatlıkla Zummar’a girebilirlerdi.
Yine burada gördüğüm kadarıyla “savunma taktiği” olarak bir tek klasik cephe savunma taktiğinin uygulanmasıdır. Yani Peşmerge bir hattı tutup orayı korumaya alıyor. Bu da saldırı için IŞID’a olanak sunuyor. Bunun için savunma taktiği olarak başkaca yöntemlerin devreye konulmasında zaruri ihtiyaç var.
HT- Peşmerge güçlerinin savaş psikolojisinden, taktik uygulamasından uzak ve hantal olduğu tartışmaları yapılıyor. Askeri taktiklerin uygulanması ve tekniğin kullanılması bakımından Peşmerge güçlerini nasıl buldunuz?
Dr. Süleyman- Peşmerge güçlerinin şimdiye kadar savaş tecrübesi yoktu. Çatışmalara girdiği en son süreç 1994-95 yıllarıdır. Aradan 20 yıl gibi bir zaman geçmiştir. 2003 yılında ABD’nin Irak’a müdahalesi sonrasında Peşmerge ciddi bir savaş tecrübesi yaşamadı . Bu nedenle Peşmerge olarak görev yapan çoğu asker savaş görmemiş, muharebeden geçmemiştir. Savaş tecrübesi olan Pêşmergeler ise emekli olmuştu. İlk günlerdeki IŞID saldırıları ile ortak koordine ve savuma stratejisini geliştirmede büyük bir dağınıklık yaşanmış. Peşmerge güçleri bazı cephelerde direnirken bazı cephelerde direniş olmadan geri çekilmeler yaşanmıştır. Kısaca komutanın direndiği cephede Peşmerge aslanlar gibi direnmiş komutanın kaçtığı yerde de Peşmerge de kaçmıştır.
İlk şok atlatıldıktan sonra şu anda komuta gücü ve Peşmerge duruma hâkimdir. Emir komuta zinciri içerisinde hareket etmektedir.
HT- YPG ve HPG güçleri de alanda bulunuyor. Peşmerge güçleri ile HPG-YPG güçleri arasında nasıl bir ilişki ve koordinasyon var?
YPG ve HPG güçleri Şengal dağının Suriye sınırına yakın bölümünde bulunuyorlar. Sengal dağının batısında da Peşmerge ve Şengal yerel güçlerinden oluşan savunma birlikleri bulunmaktadır. Sengal dağının güneybatısında ise YPG ve HPG güçleri konumlanmıştır. Ayrıca HPG güçleri Kerkük ve çevresinde Peşmerge güçleri ile birlikte alan savunmasını yapmaktadırlar. Burada ortak hareket etmektedirler.
Peşmerge ile YPG/HPG güçleri arasındaki koordinasyon lokal bir biçimde savunma, saldırı ve çatışma biçimine göre pozisyon değiştirmektedir. Gayrı nizami harp veya gerilla düzeni dediğimiz taktik esaslara göre kendisini düzenlemiş olan HPG, bu avantajını iyi kullanmaktadır.
Şengal-Rojava arasında bir koridor açılmasında YPG önemli bir rol oynadı. Bunu herkes konuşuyor ve takdir ediyor. Ancak daha sonraki girişimler ise daha çok propaganda amaçlı olduğu söyleniyor.
Örneğin cepheye yaklaşık 150 km. uzaklıkta bulunan Laleş’e HPG’nin bir birim göndererek burayı kontrol altına aldığına ilişkin haberler yayınlandı. Her şeyden önce Laleş’te bir savaş yok ki buraya askeri birim gönderilmiş olsun. Yani IŞID, benim şu an bulunduğum muharebe alanından 150 km ilerlemiş olacak ki böyle bir savunma durumu gerçekleşmiş olsun…..
Yine “Şengal HPG ve YPG denetimindedir” biçiminde haberler yapılıyor. Bu doğru deği. Şengal şu an IŞID çetelerinin denetiminde bulunuyor. Harita üzerinden kontrol etmek hiç de zor değil. Zummar ve Tel Afer kontrole alınmadan Şengal kontrole alınamaz. Bu coğrafi ve askeri açıdan mümkün olmayan bir şey. İnşallah çok uzak olmayan bir zamanda Zummar ve Tel Afer kontrol altına alındıktan sonra Şengal çetelerden temizlenir. Bunun için yoğun çalışmalar var.
HT- Ortak ordudan söz ediliyor? Deneyim ve tecrübelerinize göre bunun kısa bir zaman içinde gerçekleşmesi mümkün mü? Sizce ortak ordu mu öne alınmalı yoksa ortak ve koordineli bir kurmaylık mı oluşturulmalı?
Dr. Süleyman- Bu saldırılar sonunda ortaya çıkan en önemli ihtiyaç Kürdlerin “Ortak ordu” oluşturma acilliyetidir. Düşmanlarımız parti, örgüt ayırımı yapmıyor. Bütün Kürdleri katletmeye yönelmiş bir düşman gerçekliği ile karşı karşıyayız. Düşman bizi bir görürken maalesef biz birbirimizle uğraşıyoruz. Buna da üzülüyorum.
Umudum ve ümidim o dur ki inşallah bu vahşi saldırılar sonrasında Kürd siyasi güçleri bir araya gelir ve ortak bir ordu oluşturulması için adım atar. Aslında bunun temelleri askeri güçler açısından atılmıştır. Şu anda koordineli bir kurmaylık vardır. Yavaş yavaş işlerlik de kazanıyor. Eğer siyasi hesaplar ve baskı daha etkin çıkmazsa ulasal bir ordu oluşabilir. Bunun zemini muharebe alanlarında oluşmuştur.
HT- Güney ve Batı Kürdistan IŞID terörüne karşı nasıl korunabilir? Askeri açıdan nasıl bir strateji hangi alanları esas alınarak oluşturulabilir? Coğrafik alanla birlikte genel bir çerçeve çizebilir misiniz?
Dr. Süleyman- Kürtler, Güney ve Batı Kürdistan’da sadece IŞID’ın değil aynı zamanda ırkçı faşist Arap aşiretlerinin de saldırısı altındadırlar. Ben ayırımcılığa ve ırkçılığa karşıyım ve bunun için savaşmış bir Kürd bireyiyim. Ancak gerçek şu:
Araplar Kürdistan'ı tanımamakta kendileri eski Irak ve Suriye’nin doğal ve asıl sahibi olarak görmektedirler.
IŞID vadettiği ve kurduğu hilafet yönetimi ile bu hayale hitap ediyor. Gücünü de buradan alıyor ve bunun için güçlenmiştir.
Örneğin Şengal ve daha kuzeydeki Duhok arasına yani Zummar’a yerleştirilmiş Suni Arap aşiretleri var. Bu Arap aşiretleri IŞID ile birlikte Şengal Êzidilerini arkadan vurmuş, katletmiş, mallarını talan etmiş, kadınlarını kızlarını ganimet malı olarak esir edip götürmüşlerdir.
Ha keza Qamışlo, Kobani ve Afrin arasında yer alan koparılmış bölgelere de bu türden ırkçı ve faşist Arap Aşiretleri yerleştirilmiştir. Rojava’daki direniş ve savaşta gördük bunlar da her fırsatta IŞID çeteleri ve katliamcı rejim güçleri ile işbirliği yapmaktadırlar. En ufak bir fırsatta hemen Kürdlere saldırmaktadırlar. Yani Kürdlerin düşmanları ile gönüllü işbirliğini yapmış ve yapmaktadırlar.
Bununla birlikte bazı Kürd köyleri Arap yerleşim birimlerinin muhasarası altındadır. Buradaki halkımızın güvenliği için nüfus mübadelesi yapılabilir ve yapılmalıdır. Bu aşamadan sonra bu, zorunlu bir hal almıştır.
Askeri bir strateji den önce siyasi bir strateji gereklidir. Her şeyden önce Kürtler siyasi anlamda bir birlik oluşturmalıdır. Talepleri, istemleri ne ise bir araya gelip bunu kendi aralarında kararlaştırmalıdırlar. Ulusal ve uluslararası alanda birlikte hareket etme yeteneğini gösterebilmelidirler. Hayati bir mesele ile karşı karşıyayız. Kürdler şu an varolma- yok olma mücadelesi içindedir. Siyasi yapılar ve aktörler bunu görmeli, kendi aralarındaki siyasi hesaplaşmaya ve çekişmelere son vermelidir.
Durum hiç de iyi değil. Bunu özellikle Kürd partilerinden ve siyasi hareketlerinden rica ediyorum. Kendi adıma söylüyorum. Bunun için üzerime ne düşerse yapmaya hazırım.
Bundan sonra askeri olarak da Güney ve Batı Kürdistan askeri-siyasi güçleri olası bir saldırıda ortak hareket etmelidirler. HPG Maxmur’da nasıl ki Peşmergenin imdadına koştu Peşmerge de bunun için Kobini’de, Afrin’de YPG’nin imdadını koşmayı bir görev olarak bilmelidir. Orada da savaşıp şehid olmayı bir onur bir şeref olarak bilmelidir. Ama her kes bu bölge benim ben kimseyi sokmam derse ortak bir strateji olamaz ve daha çok Şengal katliamlarını yaşarız. Belki daha da kötüsünü……
HT- Siz şimdi savaş cephesindesiniz. Uzun süre birlikte cephede kaldığınız eski gerilla arkadaşlarınıza ne söylemek isterisiniz?
Dr. Süleyman- Bugün sorun Kürd ve Kürdistan sorunudur. Kürdlere saldıranlar parti, mezhep, din ayırımı yapmadan tüm Kürdleri düşman olarak görmektedirler.
Güney Kürdistan geçmişte kendisine hep Dubai’yi örnek aldı. Bu kesinlikle yanlış bir stratejidir. Kürdler İsrail ve ulusal kurtuluş mücadelesini vermiş diğer halkları örnek almalıdırlar. Kürdistan ulusal ordusu, mobil, modern ve üstün tekniği en iyi kullanan ordu vasfına ulaşmak durumundadır.
Kürdistan’ın bütününü savunma stratejisini benimsemiş bir Peşmerge ordusu paradigmasına ihtiyaç vardır.
Eski gerilla arkadaşlar, ihtiyaç duyulduğunda bu süreci inşa etme güç ve yeteneğindedirler. Böylesi bir süreçte yer alacaklarına ilişkin inancımı koruyorum, temenni ediyorum.
HT- Bizim unuttuğumuz, ancak sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak sunu söylemek istiyorum. Özellikle Avrupa başta olmak üzere IŞID’ın Güney Kürdistan’a saldırmasana yönelik büyük bir bilgi kirliliği yaşanmakatadır.
Bir çok yer alan ve şehir çoğu kez denetime alınmış deniliyor. Ama aslında öyle bir şey yoktur. Örneğin “Şengal HPG- YPG denetiminde” deniliyor. Ancak Şengal hala IŞID çetelerinin işgalindedir.
Peşmerge, sayısal gücünün yetemeyeceği uzunluktaki bir hat üzerinde IŞID’a karşı bir cephede savaşmaktadır. Bu hatta bazen kahramanca direnişler yaşanmış bazen de Peşmerge komutanları savaşmadan kaçmıştır.
Savaşmak yiğitlik ve kahramanlık gerektirir. Örneğin benim tanıdığım Amediyeli bir aileden bu savaşta 7 Peşmerge kahramanca direnerek şehit düşmüştür. Şimdi “Peşmerge hiç savaşmamış, kaçmış” demek yalan, iftira ve büyük bir haksızlıktır.
Kürd basını sorumlu, tutarlı ve doğru haberler yapmalıdır. Kürd aydını ve yazarları da bu sorumluğu taşımak zorundadır. Yapmaları gereken şey, Kürdler arası çatışma değil, işbirliği ve dayanışmadır. Bilgilerini, zekâlarını ve yeteneklerini bu çerçevede değerlendirmeleri gerekiyor. Yalan, yanlış haberlerin mücadelemize yarardan çok zarar verdiğini bilmelerini istiyorum.
Unutmayalım ve takdir edelim ki uzun bir geçmişi olmasa bile Kürdistan Bölgesi Avrupa kadar eski ve yerleşik olmasa da Demokrasi ile yönetilmektedir. Eksikler, hatalar olabilir. Ancak bir iyi niyet ve inanç vardır. Bu değeri takdir etmemiz gerekiyor.
Bu bir savaştır. Savaşın gidişi bellidir, ancak dönüşü…..
Herkese buradan selam, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.