Fuat kendi siyasal yaşamını anlatırken, kendi yaşamından çok her sıradan Kürt gencinin siyasal yaşamla tanışırken yaşayabileceği özellikleri tanımlayıp genel teorik çıkarsamalar yapıyor. Yaşamın farklı alanlarındaki ilişkiler arasındaki uyumun önemi ve bu uyumu oluşturmak için de bir alanı temel almakla ilgili izahlar, okuyan kişiye kendisini anlama ve dönüştürmede önemli teorik dayanaklar sunuyor.
Kişi mevcut toplumsal düzene karşı çıkarken, bunu mevcut toplumsal ilişkilerden tamamen arınmış bir halde yaşaması mümkün değildir. Nasıl ki toplumsal geçişlerde geçmişin kalıntıları ve bazı özellikleri kaçınılmaz ise, aynı durum kişilik dönüşümümde de görülmektedir.
Kişinin tercih ettiği siyasal ideolojik eğilimler, kişinin sosyal yaşamıyla, ailesel, bireysel ilişkileriyle ve mevcut düzenden edindiği alışkanlıklarla bir çatışma oluşturur. Geçmişin ve geleceğin toplumsal öğelerinin çatışması, temel alınan siyasal hedefler doğrultusunda uyumlu hale gelebilir. Kişisel, ailesel ve sosyal ilişkiler bu temel üzerinde belli bir geçiş döneminde yeniden şekillenir. . Bu dönüşüm, kişinin kendisini ve hedeflediği toplumsal yapııyı anladığı oranda gerçekleşir. Mevcut toplumsal yapının oluşturduğu kişilik yapılanmasıyla devrimci mekanizmaları yönlendirme, görünümde devrimci ama özünde düzen kurumlarından farklı olmayan kurumlaşmalara neden olur. Bu tür kişilikler, karıyerist eğilimlerini, düzenden edindikleri kişilik bozukluklarını gerçekleştirebildikleri oranda harekete katkı sunarlar. Diğer taraftan siyasal ve ideolojık hedefler doğrultusunda dönüştürülmüş bir kişilik, kendisni devrimci hareketin bir parçası olarak görür ve kendi varlığı harketin gelişimi temelinde kendiliğinden ön plana çıkar. Kişilik dönüşümü, siyasal hareketin oluşturacağı mekanizmalarla gündemleşebildiği oranda, geçmişten kalan olumsuz özelliklerin devrimci hareketteki tahribatları denetlenebilinir.
Egemen eğitim sisteminin bilgi edinme konusundaki şekillendirmelerinin değişik biçimlerde kendisini nasıl koruduğunu ve bundan kurtulmanın yolları ile ilgili izahlar, kendi bilgilenmelerini anlatırken çok güzel bir şekilde verilmiş. Sorgulamadan kabullenen doğrular doğru da olsa, o doğru farklı koşullarda yeniden üretilip zenginleştirilme olanağı bulamaz. Sadece taraftar olarak doğruyu kabullenme, doğruyu dogmatizmin sınırlarına götürürken, verili doğruyu da yaşamdan kopuk hale getirir.
Bir şeyi anlama sorular üzerinde şekillenir. Ne söyleniyor, söylenen şey doğru mu, yanlış mı soruları kaçınılmazdır. Sadece dini inançlarda sorgulamadan kabullenme vardır. Bu tür önceden doğruyu kabullenme, kişiyi sadece kabullenen doğru hakkında bilgilenme çabasına götürür. Türk eğitim sistemininin, dini eğitimin toplumsal yaşamda oluşturduğu bu tür bilgilenme alışkanlığı yeni düşünceler benimsenirken de etkisini gösterir. Hâlbuki Marksist bilgilenme; neden, nasıl, hangi koşullarda gibi sorular üzerinde şekillenerek oluşur. İman temelinde oluşan düşüncelerin dogmatizimle buluşması kaçınılmazdır.
DYKD ve İzmir DDKD kurumlarının kuruluşu anlatılırken, devrimci dalganın, bu dalgayla gelişen kendiliğindenciliğin devrimci hareketteki etkileri ve sonuçlarının geniş teorik izahı yapılmaktadır.
Bir kurucu üye bulmak için 6 ay çalışan bir ekip, bir yıldan daha kısa bir sürede 3000-4000 kişilik mitingler düzenleyebiliyor.
Kadrolar genellikle kendiliğindenciliğin farkında olmadan sürecin içinde yer alırlar. Bu rüzgârın gelişimine uygun gösterdikleri çabalarla hareketin gelişmesi, hareket üzerinde kontrollerinin olduğu yanılsamasını yaratır. Bu yanılsamayı kendiliğindenci gelişime uygun oluşan mekanizmalardaki aktif çalışmalarıyla yaşarlar. (mitingler, dernekler, eğitim çalışmaları, kitle çalışması vs gibi ), Bu mekanizmalarla sürece müdahale edebilindiği hissi yaşanır. Sürecin dayattığı bir takım eylemliliklere uygun mekanizmalar sadece süreci arkadan izlemekten başka bir sonuç doğurmaz. Sürecin başka bir aşamaya gelişi daha önce oluşan mekanizmalarıda işlevsiz kılar ve yeni aşama ile ilgili yeni arayış çabaları başlar. Bir tür sürecin arkasından sürüklenme kaçınılmaz olarak kadrolarda bir tıkanma ve çözümsüzlük sürecini başlatır.
Kendiliğindenci harekete özgü oluşan mekanizmalarla, hareket gelişse de bu oluşan harekete, siyasal hedefler temelinde müdahale ve kontrol olanağı kendiliğinden oluşmaz. Ancak siyasal hedeflere uygun mekanizmalarla sürece müdahale ve süreç üzerinde kontrol sağlanabilinir
Kendiliğindenciliğin farkında olamamanın tipik bir örneğini, Fuat'ın devrimci hareketin 1977'ye kadar bir yükselme 78'de duraklamanın ve tıkanıklığın hissedildiği ve bu süreçten sonra da gerilediği ile ilgili belirlemesini tartışırken görmek mümkün. Genel olarak söylenen; biz 1978-79’da bile hep geliştik ve bir tıkanıklık da hissetmiyorduk. Bize sürekli yeni katılımlar oluyordu vs. Bu nedenle tıkanıklık ve gerilemenin oluşmadığı çıkarsaması yapılır. Hâlbuki tıkanıklık ve gerileme nicel olarak gelişim ve katılım ile ilgili bir sorun değildir. Sorun bu sürece uygun siyasal mekanizmalar oluşturamamanın tıkanıklığa ve gerilemeye neden olduğudur. Şu ya da bu gurubun kadrolarının bunu farklı zamanlarda hisedişi veya etmeyişi tıkanıklık gerçeğini değiştirmez. Bazı guruplarda daha erken hissedilmesi ve bu tıkanıklığın ideolojik temellere dayanmayan bölünmeler oluşturması, aynı süreçte bu tıkanıklığı hissetmeyen gurup ve kadroların daha ilerde olduğu ve sürece uygun davrandığı anlamına gelmez. Tam tersine var olan bu tıkanıklığı hissetmemeleri mevcut kadroların geriliğinden kaynaklanan bir sorundur.
Kendiliğindenciliğe uygun surecin oluşturduğu siyasal mekanizmalarla 1978--80 dönemlerinde sürece müdahale mümkün olamazdı. Düşmanın bu gelişen harekete karşı yeniden mevzilenişi ve müdahale hazırlığı vardı. Buna karşı devrimci hareketin siyasal hedeflerine uygun mekanizmalar oluşturamamanın yaratığı tıkanıklık, düşman karşısında gerilemenin en önemli etkenlerden biriydi.
Kendiliğindenci gelişimin doğal olarak her dönemde varolabileceği, önemli olan bu sürece müdahale mekanizmalarının oluşumu ve ilgili sorunların tıkanıklığa nasıl sebep olduğunun geniş teorik izahını kitapta bulmak mümkün.
1970-80 dönemi anlatılırken, iç ve dış koşullar, nesnel olarak devrimci dalga ve dalga üzerinde yükselen öznel yapıların uyumunun nasıl olduğunun teorik izahı yapılırken, bu zemin üzerinden o dönemde var olan bütün hareketlerin de kısa bir tarihçesini veriyor, bu da tarih bilincinin oluşumunda çok önemli teorik dayanaklar sunuyor okuyucuya. Fuat'ın 1977'de geçmişle ilgili yaptığı bir belirlemesi vardı. ‘geçmiş bugünün açmazları ve geleceğin kuruluşu’ olarak ele alınmalı, bu teorik belirlemesinin derin bir analizini bu kitapta bulmak mümkün. Bugünün açmazlarının nedenlerini ve çözümün ne olması gerektiği ile ilgili izahları yarının kuruluşu için gerekli teorik dayanaklardır.
Her sorun kendi çözümlerini de beraberinde taşır. Kurdistan kurtuluş hareketinin 1979-82 dönemlerindeki tıkanıklığın çözümünde iki alternatifin bulunduğu, teorik müdahale ya da kısa yoldan silahlı savaşımla bu tıkanıklığı aşılabileceği ile ilgili belirlemeler özelden genele yönelik teorik zenginlikler sunuyor. Kendi grubu teorik müdahaleyi hedeflediği ve bu hedefler doğrultusundaki başarısızlıklarını izah ederken, okuyucunun bu teorik izahtan genel teorik çıkarsama yapmaması, tecrübe edinmemesi elde değil. Bu teorik izahlar kişiye pratik tecrübe gibi yansıyor. Kişi sanki kendisi o ilişkileri, dönemi yaşıyormuş gibi bir duyguya kapılıyor. Sorunu beyinde küçültmek, sorunun bir yanını ön plana alıp genele müdahaleye hazırlanma önemli belirlemelerdir. Bunlar, mücadelenin sürekliliği sağlayan teorik belirlemelerdir. Savunmada değil savaşılarak bir hareketin güçlenebileceği çıkarsaması da çok önemli…
Önderlikte siyasal inisiyatifin önemini belirtirken kendisine yönelik gerekli inisiyatifi alamama eleştirisi; Aslan’ın bir değerlendirmesini hatırlattı. ‘Diğeri arkadaşlarını harcayarak feda ederek yükseldi, o da kendisini arkadaşlarına feda ederek yok oldu’. Fuat'ın kendisi ile ilgili inisiyatiflerde çok hızlı ve tereddütsüz olduğu bütün arkadaşları tarafından bilinen bir şey. Kendisinin içinde olmadığı, ama arkadaşlarına ve çevresine hayatı sorun oluşturacak kararlarda, bu kendisinin söz ettiği ‘eksiklikte’ doğruluk payı var.
Siyasal önderlik ile grup önderliği konusundaki teorik tanımlamalar, siyasal kadrolara kendilerini aşmada ve sürece müdahalede çok önemli teorik izahlar sunuyor. Ülkenin kurtuluş mücadelesinin hedeflerini gündemleştirebilen ve bu gündeme uygun mekanizmalar oluşturan bir hareketin önderliği zeminindeki bir önderlik, kendi grubunun ötesinde bir siyasal önderlik misyonunu yakalar.
1970 öncesindeki kadroların çoğunun gençlik örgütleri düzeyinde bir önderlik özelliklerine sahip oldukları, Şıvan'ın sadece bir döneminin bu siyasal önderliğe uygun bir yapıyı gösterdiği ile ilgili izahlar gerçekten tartışılmaya değer konular.
Kürdistan kurtuluş hareketinde önderlik sorununun oluşturduğu boşluğun sonuçları ile ilgili çözümlemeler kadroların eğitim çalışmalarında önemli bir kaynak niteliğinde. Kolektif önderlik ile kişi bazındaki önderlik alternatiflerinin özellikleri ile ilgili teorik tanımlamalar çok önemli.
Politika – ideoloji, strateji- taktik ilişkisi ile ilgili teorik tanımlamalar:
Kürt hareketinde 1975-78 dönemlerinde siyaset tarzının daha çok ideolojik olduğu ve bu tarzın, daha çok izah, tanım, ikna ve savunmayı ön plana çıkardığı ile ilgili belirlemeler önemli. Siyaset tarzının ideolojik yanı ağır bastığında, siyasal hedefler doğrultusunda mekanizmalar oluşturma, güncel hedefleri gerçekleştirme ve bu hedefler için oluşturulmak istenen güç gerilemek durumunda kalır. Kaçınılmaz olarak savunma, kendini meşrulaştırma ve düşmanı teşhiri propagandası temel mücadele haline gelir. Bu tarz mücadele ister istemez siyasal mücadelenin kurumlarını oluşturma görevinin geri planda kalmasına neden olur. Bu nedenle siyasal bir hareketin politika- ideoloji dengesi kurabilmesi, düşmanla mücadelede başarılı olmasının önemli dayanaklarından biridir.
PKK sorunu tartışılırken parça- bütün, genel- özel ilişkisinin felsefi çerçevesi çok iyi çizilmiş.
Devlet yönlendirmesiyle Kürdistani dinamikler üzerine kurulu bir hareket ile, devletin memurlarından oluşmuş bir hareket arasındaki farkı görmenin siyasi mücadeledeki önemi belirtilmiş. PKK- devlet ilişkisi, PKK bölge devletleri ilişkisi, PKK kendi iç dinamikler dengesi gibi tüm ilişkileri uluslararası ve bölge bütünlüğünde ele alıp değerlendirmiş. Sorunun sadece bir yanını ele alıp genelleştirmenin ne tür yanlış politik çıkarsamalara neden olabileceğinin izahını bu kitapta bulmak mümkün. Olguları bir bütünlük içinde farklı dönemlere denk gelen periyotlarla izah etmek, tarihe yaklaşımda yeni bir metottur. Bu yaklaşım metodu Kürtler açısından yeni ve tartışılması gereken bir konu olarak karşımızda duruyor.
Bu kitap; siyaset tarzı (Türkiyeci ya da Kürdistani tarz), askeri darbeler ilgili belirlemeler, sömürgeci devletin farklı biçimlerinin Kürdistan açısından önemi, genel- özel, strateji-taktik, parça- bütün ilişkisi temelinde Kürdistan’a bakışımda geniş teorik perspektifler oluşturdu. Kitaptan ilk edinilen izlenim, profesyonel devrimciler için bulunmaz bir el kitabı. Bu kitap her profesyonel devrimcinin siyasal yaşamında karşılaşacağı sorunların derin teorik izahının özetidir .