14 Mayıs'ta yapılacak seçimlerde iki sandık konacak. Biri devlet başkanlığı için, biri parlamento için. Şimdi başına bir insan seçilecek olan bu devlet, kimin devletidir? Bu devlet, bizim devletimiz midir ki biz de Kılıçdaroğlu ya da Erdoğan arasında bir seçim yapmak zorunda kalalım? Bu devlet bizim devletimiz olmadığı gibi bizim ulus ülke hakikatimizi ortadan kaldırmaya çalışan bir devlettir. Dolayısıyla bu devletin başına, Kılıçdaroğlu ya da Tayyip Erdoğan'ın gelmesi demek; işgalciliğin, jenositçiliğin, Millet İttifakı ya da Cumhur İttifakı eliyle sürdürülmesini oylamak anlamına gelir.
Kürt siyaseti adına, Kürdistanî siyaset adına, Kürdistanlıları bu seçeneklerden birini desteklemeye çağırmak, eğer ihanet değilse, siyaseten akıl tutulmasıdır. Bu, Kürt millet gerçekliğini, Kürdistan gerçekliğini reddetmektir.
Bu devlet, Kürdistan'ın işgalcisi bir devlettir. Ve Kürt millet ve ülke gerçekliğini ortadan kaldırmaya çalışan bir devlettir. Her iki program da Millet İttifakı'nın da Cumhur İttifakı'nın programı da bu zemin üzerinde oluşturulmuş programlardır. Şuna değil, buna oy verin demek, işgalciliği meşrulaştırmaktır. Sömürgeciliğe karşı aczini ifade etmektir. Dolayısıyla bu birinci sandığı reddetmek, birinci sandığı kabul etmemek, her Kürdistanlı için olağan bir tutum olmalıdır. Kürdistanlılar, ikide bir efendi değiştirmek huyundan ya da efendi değiştirme isteğinden vazgeçmelidirler. Kürdistanlılar; köleliği, bir efendiye sahip olmayı, reddetmelidirler! Bunu yapmadıkları müddetçe, döne değişe, efendi seçmek durumunda kalacaklardır.
İkincisi, parlamento seçimleridir. Peki, Kürdistan'da bir parlamento var mıdır? Parlamento; normal, olağan şartlarda, bir milletin, kendi kendisini yönetme organıdır. Peki, Kürdistan'da bir parlamento var mıdır? Hayır, Kürdistan'a bir parlamento yoktur. Bu seçim hangi parlamento için yapılmaktadır? Bu seçim Ankara Parlamentosu için yapılmaktadır. Yüz yıldır, bu parlamento marifetiyle; ister Mustafa Kemal dönemindeki tek parti dönemi, ister 1945’ten sonraki seçimler; Türk devletinin yasama organı olan parlamentoyu yenilemek- meşrulaştırmak için yapılan seçimlerdir. Kürdistanlıların sandık başına gitmesi, ancak ve ancak Kürdistan'da bir parlamento olduğu zaman meşrudur.
Milletler, kendi parlamentolarıyla temsil edilirler. Eğer millet olduğunu, ülke olduğunu iddia ediyorsan ve senin parlamenton yoksa sen, sandık başına giderek, kendine yeni efendiler seçiyorsundur. Biz bu köle bilincini reddetmeliyiz. Bu köle bilincidir. Bunun için öne sürülen bazı gerekçeleri var. Şimdi şu anda üç tane Türkiyeli ittifak var: Millet ittifakı, Cumhur İttifakı, Emek Demokrasi ittifakı. Öncelikle ve altını kalın çizgilerle çizmeliyim ki bu üçü de Türkiyeli ittifaklardır. Türkiye Devleti'ni esas alan ve bu devletle ilgili farklı programlara sahip olan üç ayrı ittifaktır.
HAKPAR’ı dışında tutarsak, o ayrı bir çizgiyi temsil ediyor. Kalan Kürt partilerinin de büyük çoğunluğu, bu ittifaklarda yer alıyorlar. Dolayısıyla Kürdistanlıların; bu benim partim, bu benim seçeneğim, bu benim cephem diyeceği bir cephe, bir parti, bu seçimlere katılmıyor.
Şimdi bu üç ittifaktan biri iktidardadır ve iktidarda kalmak için elinden geleni yapacaktır. İkinci ittifak, Millet İttifakı; AKP ve Cumhur İttifakı'nın, Türk Devleti'nin yapısını bozduğu iddiasındadır. Türk Devleti'nin kurumlarıyla oynadığı iddiasındadır. Bunun devlet için tehlikeli olduğunu söylemektedir. Ve eğer iktidara gelirse, devleti daha doğru dürüst çalıştıracağı vaadinde bulunmaktadır.
Bunun, Kürdistan'la ilgisi şudur: Biri, devletin legalitesinin de dışına çıkarak paralel ekonomi, paralel polis vesaire kurarak, işgalciliği ve jenositçiliği sürdürüyor. İkincisi, bu aslında işgalci ve jenositçi yüzün daha bir açığa çıkması; “Devleti yeniden organize ederek, devleti doğru dürüst çalışan bir mekanizmaya çevirerek, Kürdistan'da işgalciliği ve jenositçiliği sürdüreceğiz.” demektedirler. Dolayısıyla her ikisi de işgalci ve jenositçi programlara sahiptirler. Üçüncü ittifak, Emek Demokrasi İttifakı denilen ittifak, 12 partiden oluşuyor. HDP-DBP'yi dışında tutarsak ya da sadece DBP'yi dışında tutarsak; 11 tane, solculuk iddiasında bulunan, Türk partilerinden oluşuyor.
Yani bu üçüncü ittifakta, 12’de 10- 12’de 9, Türk Sol Partililerinden -tırnak içinde sol partilerinden- oluşmuş bir ittifaktır. Bu ittifakın da temel programı, devletin restorasyona ihtiyacı var: “Millet İttifakı iktidara gelirse, devleti restore edecek. Biz de onlara destek olacağız.” demektedir.
Selahattin Demirtaş'ın bugünkü tweeti; Kılıçdaroğlu'nun, toplumsal barışı sağlayacağına, ülkeye refah getireceğine, inandığını söylemektedir. Şimdi Demirtaş'ın söylediği toplumsal barış, ne tür bir barıştır? Yani Kılıçdaroğlu nasıl bir barış vaat ediyor ki bu, Demirtaş tarafından da -kitleler tarafından Kürt siyasetçi, Kürt lider olarak tanınan Demirtaş tarafından- Kılıçdaroğlu'nun toplumsal barışı sağlayacağını söylemektedir.
Bu şu demektir. Biz bu işgalci-jenositçi devletin, zayıflamasını istemiyoruz. Bu geride bıraktığımız süre de devlet hırpalandı. Biz, Kılıçdaroğlu'yla beraber, bu devleti restore edeceğiz, güzelleştireceğiz. Ve bunu; Kürtlere, çözüm olarak göstereceğiz. Esas yaptıkları budur. Bu nedenle; bu seçimde, Emek Demokrasi İttifakı’na da Kürdistanlılar oy vermemelidirler.
Zaten Kürdistan'da bir parlamento olmadan, Kürdistanlıların sandık başına davet edilmeleri, işgalciyi meşrulaştırmaktır. Ve tarih bilincine, devrimci bilince sahip Kürdistanlılar için, bu işgalci sandıklara gitmek haramdır... Bize göre; bir millet, kendisini, kendi parlamentosu, kendi devleti eliyle yönetir.
Kürdistan'da bir parlamento olmadan, işgalci-sömürgeci devletin, yasama- yürütme organlarında yer almak; işgalciyi, işgalciliği meşrulaştırmaktır. Onun için diyoruz ki : “Kürdistan'da bir parlamento olmadan, Türk seçim sandıklarına gidip oy kullanmak, Kürdistanlılara haramdır.”
Boykot etmek, Cumhur İttifakı'na yarar demagojisinden vazgeçilmelidir. Millet İttifakı'nın kazanmasını isteyenlerin uydurdukları bir yalandır. Boykot, bir sistemi tümden reddetmektir. İşgalci Türk Egemenlik Sistemi’ni reddetmektir.
Bu; birlikte, Cumhur İttifakı'nı da Millet İttifakı'nı da reddetmek anlamına gelir. Her seçimde, Türk Egemenlik Sistemi’nin, bir tarafının kuyruğuna yapışanlar, ısrarla, devrimci bir tutum alarak seçimleri boykot edenleri, iktidara yararlı olmakla suçlamaktadırlar: “Bu bühtandır. Bunun gerçeklikle bir ilgisi yoktur. Ve bu dilden vazgeçilmelidir!”
Kimileri; Cumhur İttifakı'nın gidip, Millet İttifakı'nın gelmesini, bir yeni düzen olarak değerlendirebilir. Bize göre her iki düzen de yenisi de eskisi de bundan öncekileri de bundan sonra gelecek olanları da işgalci ve jenositçi düzenlerdir. Biz bunları birlikte reddediyoruz.
Dolayısıyla; ikide bir, işte boykot yapmak, Erdoğan'a yarar gibi argümanlardan vazgeçilmelidir. Bir fikir varsa, bu fikre karşı bir fikri olan varsa, gelir bu fikri tartışır. Boykota karşı olanlar, gelip bana, Türk seçim sistemi içine dâhil olmanın meşru bir iş olduğunu anlatır, o zeminde tartışırız. Ama Millet İttifakı'nı Kürdistan'a sürükleyenler; devrimcileri, Erdoğan'a yaramakla suçlayamazlar. Bunu öncelikle reddediyorum.
04-05-2023
Utpia TV