×
Îro dîsa li ser gorra te bûm !
admin
Îro dîsa li ser gorra te bûm !
Zinarê Xamo Salek dîsa pir zû derbas bû ! Aslan, sal dîsa zû derbas bû, me hew dît 9ê adarê hat jî. Ez û Hêvî îro dîsa bûn mîvanê te. Tu rastiyê dixwazî min ji bîr kiribû. Lê do ne pêr, nizanim çawa bû, wek heft kes ji min ra bibêjin, ”ma qe...

Li himberî êrîşên dagirkeran em hêza xwe bikin yek
admin
Li himberî êrîşên dagirkeran em hêza xwe bikin yek
Welatê me Kurdistan ji derveyî îradeya gelê me bi çar perçeyan ve hatîye perçe kirin. Eve nêzîkî sed salîye ku Tirkîye, Îran, Iraq û Sûrîye , di meseleya  Kurdistanê de hemû pirs û pirsgirêkên di navbera xwe de datînin alîyekî û bi hevdu re pla...

Radio Ashti
admin
Radio Ashti
Sipasdarê birayê Haci KardoxiAştî û Radio Ashtî me, sipasdarê dost û hevalên ku bi sebir 4 saetan li me guhdarî kirin û em bi tenê nehiştin im. Mixabin derfet nebû ku bersîvên temama pirsan bidim. Em di têkoşîna rizgarîya neteweyî de bi hev re n...

19 sal zû derbas bûn
Zinare Xamo
Sal zû derbas dibin, min hew dît salek din jî derbas bû û wa ye dîsa 9ê nîsanê hat. Erê pismamo, 19 sal di ser wefata te ra derbas bûn. Îro dîsa ez û Hêvî bûn mîvanên te. Lê vê carê em ne bi tenê bûn, Mumtaz Aydin Roza Kurdî, Erdal Kurdman, ez û Hêvî...

Xwezî gorr bihata zimên
Zinare Xamo
Xwezî gorr bihata zimên
Aslan, sal zû derbas dibin, me tew nedît 18 sal çawa derbas bû. Îro ez û Hêvî dîsa bûn mîvanê te. Li ber serê te me bi hesreteke kûr û bi xemgîniyeke mezin rojên borî yad kirin. Me bîstekê qala te kir. Hêvîyê got, qey qismet û nesîbê te ev ax, ev gor...

Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne.
Fuad Onen
Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne.
Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne.Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne. Li gorî rayedarên Sîstema Serwerîya Tirk, ev şer ji bo wan mijara bekayê (mayin-nemayinê) ye. H...

Me îro silavek da gorra hevalekî pir ezîz !
Zinare Xamo
  Mehmet Aslan Kaya 17 sal berê di rojeke wiha da di 51 saliya xwe da ji nişka ve, bêyî ku kesî nerehet bike, bêyî ku haya kesî pê xe wek çirayekê vemirî û çû gerdûneke din. Mirina wî ne malbata wî tenê, bi sedan, bi hezaran kesên ev kurdê fed...

Mirinê pir zû tu ji nav me bir lê navê te nemir e
Zinare Xamo
Mirinê pir zû tu ji nav me bir lê navê te nemir e
Min got pismam sal zû dibuhirin, 16 sal derbas bûn. Hemû dost û hevalên te, zarokên te dersa matamatîkê dida wan, xortên te alîkariya wan dikirin hemû mezin bûne û di civata Swêd da hatine der û meqamên muhîm, ji bo gelê xwe xebatên pir baş dikin. &n...

Xusûsîyetên Rojhilata Nêzîk
Fuad Onen
Xusûsîyetên Rojhilata Nêzîk
Di sîyeseta Kurdistanê de du problemên esasî hene. Yek jê, taleba desthilatîya navendî lawaz e, taleba jêr desthelatîye, bi tirkî ”alt îktîdar” ew taleb xurt e. Lê taleba desthelatîyên navendî lawaz e. Sedemek ji, ku sernîvîsa vê panelê j...

Serxwebûna Kurdistanê
Fuad Onen
Serxwebûna Kurdistanê
Sîyeseta partî, rêxîstin,saziyên bakurê Kurdistanê dev ji hedefa serixwebûnê berda ye. Ji delva hedefênserxwebûnê, otonomî, federalî an demokrasî te parastin. Di vir de anormalîyekheye. Yanî îro ji her demê betir taleba serxwebûn û yekîtîya Kurdistan...

Page 1 of 6First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  Next   Last   
29

Özellikle Türkiye ve İran'ın eş zamanlı olarak hem güneye hem Rojava'ya ilişkin ABD ve Rusya Türkiye'nin Kürdistan üzerinden bir pazarlığı söz konusu. Ve aynı zamanda İran'ın da burada bir pozisyonu var. Çünkü bunlar da devreye girdi. Daha önce çok farklı bir denklem vardı. Denklem sanki değişime gidiyor. Bir bunun üzerine biraz sohbet edelim. Bir diğeri ise Türkiye ve İran'ın Kürdistan'ı yeniden işgal girişimine karşı Kürtlerin tutumu ne olmalıdır? Buyurun Fuat Mamoste söz sizin olsun. Bu konuda bize neler demek istersiniz?

Öncelikle Kürdistan'ın doğusundaki Raperinleri sevgiyle selamlıyorum. Yüreğimizin bir parçası bugün Mahabat'ta Sanandaj da, Sıne de atıyor. Kürdistan'ın doğusundaki bu raperin bizim için yol gösterici olacaktır. Yüreğimiz onlarla.

Kürdistan'ın batısında Afrin'de, Kamışlı'da, Derik'te işgalci saldırılar karşısında siperlerde savaşan bütün batı Kürdistan halkını da sevgiyle selamlıyorum. Yüreğimin bir parçası da Kamışlı'da, Afrin'de Derik te atıyor. Onu belirteyim. Bugün sonunda söyleyeceğim sözleri, başta söyleyip devam edelim programa.

Öğrenmenin çeşitli yolları var. Okuyarak öğrenirsin. Gezerek öğrenirsin. Yaşayarak öğrenirsin. Savaşta ve siyasette öğrenmenin bir diğer yolu var, o da düşmandan öğrenmektir. Burada düşmandan öğrenmekle düşmana benzemek arasında bir sınır çizgisi var. Ona düşmeden düşmanlığı öğrenmek de savaşta ve siyasette öğrenmenin temel yollarından biridir on yedinci yüzyıldan bu yana ülkemizi parçalayan Safavi ve Osmanlı İmparatorluklarının ardılları olan İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Kürdistan'ın üç parçasında sert bir işgalci, savaş sürdürüyorlar. Türkiye'den bakarsak Türk Devlet Başkanı birkaç yıl önce dedi ki biz Irak'ta yaptığımız hatayı bir daha yapmayacağız. Batı Kürdistan'la ilgili olarak söyledi.

Yani Güney Kürdistan'daki federal yönetime karşı çıkamayıp kabullendikleri için bundan pişmanlık duyduğunu söyledi ve Batı Kürdistan'da aynı hataya düşmeyeceğiz dedi
Bugün düşen bir video da dinledim Türk devlet başkanını, batı Kürdistanı kastederek diyor ki, orası daha çok Araplara uygundur. O bölge Kürtlere uygun değildir. Niye diye sorulduğu zaman da, çünkü diyor orası çöl gibidir. Arapları oraya yerleştirmek lazım. Şimdi bakınız burada herhangi bir terör sözcüğü, şu, bu yok. Doğrudan Kürdistan'ı hedef alıyor. Ve düşmanca çok açık düşmanca belirlemelerde bulunuyor aynı Türkiye 2003-2005 te mecbur kalıp tanıdığı Kürdistan Federe Yönetimi'ni 2017 de ki bağımsızlık referandumunda yine düşman ilan etti Ve sınırda askeri tatbikatlar yaptı.

İran devletine bakıyoruz. İran devleti de Kürdistan'ın üç parçasında sert bir işgal savaşı sürdürüyor. Güney Kürdistan'da İran'ın denetimindeki Heşti Şabi çeteleri Bağdat yönetimiyle beraber bugün Güney Kürdistan'ın yüzde kırk beşine yakınını işgal altında tutuyor İran. Suriye de, İran ve Rusya'yla beraber Esad rejimini ayakta tutan esas güçleridir.

Şimdi burada şöyle bir sorun var. Türkiye ve İran, Kürdistan'ı kendi işgal ettikleri parçalardan ibaret görmüyorlar. Esas bölüp parçalayan onlar olduğu için Kürdistan'ı bir bütün olarak ele alıyorlar. Ve kendi işgalleri altındaki parçada, işgali sürdürmek için
diğer parçalara yönelik işgalci saldırılar sürdürüyorlar. Yani Türkiye ve İran Kürdistan meselesine parçacı bir bakışla yaklaşmıyor. Bütünsel bir bakışla yaklaşıyor. Kürdistan bir bütündür. Biz onun bir parçasını işgalimiz altında tutuyoruz. Ama bir bütün olduğunun farkındayız ve diğer parçaların herhangi birindeki başarı devletleşmeye giden bir yol, bizim
işgale altında tuttuğumuz parçayı eskisi gibi yönetmemize engel olur diyorlar. Türkiye ve İran'ın Kürdistan politikası parçacı değil bütüncül bir politikadır.

İkinci olarak mecbur kalıp tanıdıkları diyelim Güney Kürdistan'daki federe yönetimi ya da batı Kürdistan'daki işte özerk yönetimleri de kendileri için yine bir tehdit olarak düşünüyorlar. Buradaki kazanımların eninde sonunda devletleşmeye gideceğini bildikleri için ve Kürdistan'ın bağımsızlığı onların şu anki devlet haliyle sonları olacağı için, peşinen Kürdistan'ın bağımsızlığına, Kürdistan'ın devletleşmesine engel olmak için sert bir savaş sürdürüyorlar. Şimdi Kürdistan'ı siyasetin bu düşmanından öğrenmesi lazım. Bundan öğrenirsek ne yapmamız gerekir? Birincisi 1945 ten bu yana egemen olan parçacı siyasetten vazgeçmemiz lazım. Yani Kürdistan meselesini bu parçalar için yani her bir parçanın kendi kurtuluşu olarak programlaştırıp mevcut devlet sınırları içinde çözüm aramak siyaset tarzından vazgeçmemiz lazım.


Ikincisi bu meselenin kalıcı çözümünün tek parçada mümkün olmadığı gibi federasyon, otonomi ya da bu devletlerin demokratikleştirilmesiyle çözümün olamayacağını görmemiz lazım. Kürdistani siyasetin 1945 ten bu yana sürdürdüğü parçacı siyasetten, federasyon, otonomi, demokratikleştirme gibi işgalci devlet sınırları içinde çözüm aratmaktan vazgeçmeleri lazım. Ve bir an önce Kürdistani siyasetın bağımsız Birleşik Kürdistan şiarını güncellemesi lazım.

Bunu söylediğimiz zaman bu çok büyük bir şeydir. Bunu bir anda yapamayız diye itirazlarla karşılaşıyoruz. Bu kısmen doğrudur. Zaten bunu bir çırpıda yapacağız diye bir şey de söylemiyoruz. Ama stratejik hedef Kürdistan meselesinin çözümünün esas olarak bunda olduğunu çok açık bir şekilde ve hep birlikte söylememiz lazım. Bu saldırılara karşı göstermemiz gereken siyasi tutumun bu olduğunu düşünüyorum.

Ikinci olarak sorunuza gelirsem 1990 lardan başlayan üçüncü postmodern dünya savaşını anlamadan bugün Rusya'nın, Amerika'nın, İran'ın, Türkiye'nin pozisyonlarını anlayamayız

Otuz yıldan fazladır dünya düzenini kaybetmiş yeni bir düzen arayışı peşindedir. Ve bu ancak dünya savaşıyla mümkün olurdu. Otuz yıldır süregelen mücadelelerin esası da bu postmodern dünya savaşıdır. Bu zamana yayılmış bir savaştır. Birinci ve ikinci dünya savaşlarından çok farklıdır. Bir diğer temel farklılığı da bu savaş kaygan bir zeminde süren bir savaştır. Cepheler net değildir. Sürekli ittifaklar değişiyor. Yeni cepheler oluşturuluyor. Bir diğer özelliği de savaşın ağırlığı, bir bakıyorsun Balkanlarda, bir bakıyorsun yakın Doğu'da bir bakıyorsun Orta Doğu'da. Şimdi Avrupa'da Hindi Çin'de. Savaşın ağırlık ekseni de sürece göre değişiyor. Bizim bütün bunları gözleyip Kürdistani bir siyaset oluşturmamız lazım.

Bu bir kişinin birkaç kişinin ufkunu da kabiliyetini de aşan bir şeydir. Kolektif bir ulusal akla ihtiyacımız var. Şunu kabul etmek lazım. Her partide bir kolektif akıl vardır. Ama bize lazım olan parti aklı değil, kolektif bir ulusal akıldır. Şimdi bunu da söyledikten sonra son gelişmelere geleyim.

Ukrayna Rusya Savaşı başladığı zaman dedik ki bu bölgedeki bütün engelleri de etkileyecektir. Çünkü Ukrayna, Rusya savaşı enerji kaynaklarını ve enerji yollarını yeniden gündemin ön planına çıkardı. Hem Avrupa hem Amerika hem Çin, Rusya, hem enerji yollarına hem de enerji kaynaklarına yoğunlaştılar. Ve savaşın ağırlık merkezi de giderek Avrupa'ya oradan da hindi Çin'e kaydı.


Kürdistani siyaset bu süreçleri doğru değerlendiremedi. Birincisi eğer dünyada zamana yayılmış bir üçüncü dünya savaşı varsa ve esas düşmanların Kürdistan'ın üç parçasında sert bir işgalci savaş sürdürüyorlarsa buna bildirilerle, buna demokratik denilen metotlarla karşılık vermek mümkün değildir.

Uzunca bir süredir Kürdistani siyasette egemen olan silahlı mücadele dönemi bitmiştir. En kötü barış, en iyi savaştan daha iyidir gibi pasifik söylemler Kürdistan halkını silahsız bırakmıştır. Çünkü dünya savaşıyorsa ve senin ülken bu savaşta her dört parçasıyla bir savaş cephesine dönüşmüşse, senin bunları söylememen lazım. Başka tür şeyler söylemen lazım. Sert bir işgalci savaşa ancak bunu defedecek metotlarla karşılık verebilirsin. Şimdi Kürdistan'ın doğusundaki raperinler bu anlamda önemlidir. Çünkü bizim ellerimize devlet silahları yok

Dolayısıyla devletlerle cephe savaşına giremiyoruz. Partizan ya da peşmerge savaşı da yirmi birinci yüzyılda eskisi gibi fonksiyonel değil. Bu durumda Kürdistan'ın doğusundaki Raperinleri temel mücadele biçimi olarak ele almamız lazım. Ve gerektiğinde bu raperinleri silahla korumayı da düşünmemiz lazım. Çünkü yığınları sokaklara çağırıp onları tümden silahsız bırakmak gibi bir lükse de sahip değiliz. Orada esas önemli olan geçen programda da söyledim. Ayaklanmayla oynanmamalıdır. Ayaklanma ciddi bir iştir. Uluslararası denklemi, halk içindeki gücü kendi imkanlarını doğru ele alıp uygun zamanı beklemek lazım. Üç aya yakındır. Yani üçüncü aya giren Kürdistan doğusundaki raperinler bu bakımdan bizim için önemlidir. Buradan çok önemli dersler çıkarmalıyız. Maalesef Kürdistan'ın doğusundaki Raperinler Kürdistan'ın diğer üç parçasında beklenen ilgiyi, desteği alamadı.

 Heyecan uyandırmadığını düşünmüyorum. Kürdistan milletinde Kürt halkında bu milli heyecan her zaman vardır. Fakat egemen siyaset tarzı ve bugün Kürdistan'da egemen olan siyasal partilerin sürdürdüğü siyaset tarzı bu milli ruhu mobilize etmekten uzaktır. Bunun önündeki temel engellerden biri de parçacı siyaset ve dar partici anlayışlardır. Yoksa ben şundan eminim. Bugün Kürdistan'daki, Kuzey Kürdistan'daki siyasi aktörler sahaya çıkıp yığınları sahaya çağırsalar sahaya inecek on binlerce, yüz binlerce Kürdistanlı vardır. Rojawa Kürdistan'ına da Kürt halkı bu duyarlılığa sahiptir. Başur Kürdistan'ında da Kürt halkı bu duyarlılığa sahiptir. Ancak bu parçalardaki egemen siyaset tarzı bir devrimci ruhtan yoksundur. Iki parçacıdır. Üç parti çıkarlarını ülke çıkarlarının önünde tutuyorlar.

Yoksa ben şeye katılmıyorum. Yani Kürdistan halkı duyarsızdır. Bugün hangi Kürdistan'ının evine gitseniz Kürdistan'ın doğusundaki Rapelin'lerde Rojava Kürdistan'ın tehdit altında olması sürekli bombalaması da o evlerin kahvehane sohbetlerinin temel konusudur ve bir duyarlılıkla buna yaklaşılıyor. Şimdi genellikle soruluyor işte. Kürtler ne yapmalıdır falan diye soruluyor. Bu çok yanlış bir sorudur.

Kürtlerin genelini ele alırsak bu ulusal ruhtan yoksun değildir Kürd milleti. Fakat kitleler kendi kendilerine çıkmazlar yola. Bu kitleleri kontrol eden siyasal örgütler var. Bu kitleleri manipüle eden siyasal örgütler var. Onun için doğru soru Kürdistani siyaset ne yapmalıdır? Olmalıdır. Ve bu doğru soruyu sorduğumuz zaman da son yıllarda Kürdistani siyasetin devrimci ruhtan bağımsız Birleşik Kürdistan hedefinde hayli uzaklaştığını düşünüyoruz.

 Şimdi Türkiye ne yapmak istiyor? Türkiye Ukrayna Rusya Savaşı başladığından beri bu Türk devlet aklıdır. Bunu bir fırsat olarak değerlendirdi. Ve aslında Ukrayna Rusya Savaşı Türk Devleti'nin imdadına yetişti. Her iki kamp arasında manevra yaparak her iki taraftan yararlanma yolunu seçti. Kendi askeri gücünü, jeopolitik konumunu piyasaya sürdü. Savaşın başlamasından bu yana en çok kazanan kimdir derseniz, en çok kazananı Türkiye'dir. Bu savaşan kazanan yani. Ukrayna Rusya savaşının en çok kazananı Türkiye devletidir. Belki ondan sonra işte Amerika'yı falan sayabiliriz. Ama birinci derecede bu savaşın kazananı Türkiye devletidir. Bunu nasıl değerlendiriyorlar? Şimdi Suriye'de Esad rejimini ayakta tutan iki temel devlet var. İran ve Rusya. Rusya, Ukrayna savaşına bataklığına saplandı. Ve hatta Suriye'deki güçlerinden bir kısmını oraya çektiği söyleniyor

İran hem batı'nın saldırılarıyla karşı karşıya hem Kürdistan'da, Belucistanda, İran'ın diğer bölgelerindeki Raperinleri bastırmaya çalışmakta. Türkiye bunu fırsat saydı ve Esad'la ilişki kurmaya çalışıyor. Esad'a söyleyeceği şudur. İran ve Rusya'nın sana veremediğini biz sana verebiliriz. Bunun karşılığında batı Kürdistan, batı Kürdistan olmaktan çıkacaktır. Burada demografi değişikliği yapılacaktır. Etnik temizlik yapılacaktır. Esas isteği bu olacaktır. Ondan sonra işte doğu Akdeniz'deki meseleler falan gündeme gelecektir

Şu anda Türkiye'nin esas tehdit ettiği bölge benim okumalarıma göre bu yanlış olabilir. esas itibariyle Fırat'ın batısında Tel Rıfat ve Münbiç'tir. O bölgedir. Tel Rıfat, Münbiç bölgesidir. Bu bölge Rusya'nın kontrolünde hava sahası Rusya'nın kontrolündedir. Şimdiye kadar Rusya'nın bir kara operasyonu için onlara hava sahalarını açacaklarına dair bir bilgi yok elimizde. Pazarlıklar devam ediyor. Fakat Türkiye'nin hedefi Fırat'ın batısıyla sınırlı değil. Türkiye aynı zamanda Fırat'ın doğusuna da yöneliyor.

Özellikle burada Kobani hedefidir başlangıçta. Çünkü eğer Tel Rıfat ve Menbiç'e girebilirse bu Kobani'nin düşmesine yol açacak.

Daha sonraki hedefi de işte Güney Kürdistan sınırına kadarki bölgedir. Bunu başarabilir mi? Şu an resmi dondurduğumuz zaman Amerika Birleşik Devletleri'nin de Rusya'nın da onlarla anlaştığına dair bir bulgu yok.

işte en son Mazlum Abdinin açıklamalarına göre Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'yi teskin etmeye çalışıyor. Türkiye'yi bu karadan saldırıdan vazgeçirmeye çalışıyor. Suriye
üst düzey ilişkiler için zamana bırakıyor. Muhtemelen Esad Türkiye'de olası bir iktidar değişikliğinde Millet İttifakı'yla daha rahat anlaşabileceğini düşünüyor.
Türkiye'nin operasyonuna yol vermek için Türkiye'den istedikleri var. Başta İdlib olmak üzere Türk devletinin bu İslami görünümlü çetelerle ilişkilerini soruyor. Sorguluyor Suriye Devleti. Bu pazarlıklar devam ediyor. Böyle bir kısa sürede yarın öbür gün bir kara operasyonu başlar mı? Her şeye rağmen başlayabilir. Çünkü dünyadaki büyük aktörlerin konsantrasyonu Avrupa'da ve Çin Hint'te. Bundan faydalanarak bir kumar oynayabilir. Onlardan izin almadan böyle bir operasyona başlayabilir. Ama bunun çok güçlü bir ihtimal olmadığını düşünüyorum.

İran kendi iç sorunlarıyla bu kadar cebeleşmişken ve batının hedefindeyken Suriye'de yeteri kadar eskisi gibi güçlü değil Türkiye'nin oraya bir kara müdahalesi yapmasına karşı olduğunu düşünüyorum İran'ın. Çünkü Türkiye'yle İran arasındaki ilişki bir ilişki çelişkiler bütünüdür. iki alt emperyal hedef hevesleri olan iki devlettir. Bölge üzerinde alt emperyal hevesleri olan iki devlettir. Bu nedenle İran'ın Türkiye'nin kara operasyonundan yana olduğunu düşünmüyorum

Ama bu reel politik neye yol açar? Bunu görmemiz lazım. Bunun beklerken yapmamız gereken şey önce Batı Kürdistan'da ciddi bir ulusal birlik sağlanması ve Türkiye'nin işgaline karşı hem batı Kürdistanlıların birlikte mücadele etmeleri ve Kürdistan'ın diğer üç parçasının da Batı Kürdistan'ın arkasında olması lazım.

Şimdiye kadar bu görevlerini kısmen yerine getiren bir Avrupa'daki Kürt diyasporasıdır. Yürüyüşler yapıyorlar, açıklamalar yapıyorlar. Fakat Kürdistan'ın diğer parçaları kendi dışlarındaki parçalara karşı bu bekleyelim, görelim ya da az ilgili tutumdan bir an önce vazgeçmelidirler. Çünkü hedef şu ya da bu partiyi değil hedef doğrudan ve açıktan Kürdistan'dır. Ve Türk devleti, Batı Kürdistan'da, İran devleti, Güney Kürdistan'da mevzi kazandığı zaman Türk devletinin Kuzey Kürdistan'daki egemenliği güçleniyor. Bunlar mevzi kaybettikleri zamanda Türk devletinin Kuzey Kürdistan üzerindeki egemenliği zayıflıyor. Şimdilik burada keseyim sonra devam edelim

Posted in: Tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

ÇÖZÜM SÜRECİNDEN SÖZ EDEBİLMEK İÇİN TARAFLARIN BİRBİRLERİNİ TANIMALARI LAZIM
Fuat Önen
ÇÖZÜM SÜRECİNDEN SÖZ EDEBİLMEK İÇİN TARAFLARIN BİRBİRLERİNİ TANIMALARI LAZIM
. Kuzeybatı Kürdistan’daki legal Kürt siyaseti çok kötü bir sınav verdi yani henüz ortada devlet tarafından çizilen bir çerçeve olmadan sırasıyla ”muhatap biziz, muhatap biziz, bizi de muhatap alın” diye sıraya girdiler. Oysa bu mes...

YA DEVRİM, SAVAŞI ÖNLER YA DA SAVAŞ, DEVRİME YOL AÇAR.
Fuat Önen
YA DEVRİM, SAVAŞI ÖNLER YA DA SAVAŞ, DEVRİME YOL AÇAR.
Bölgede ve belki de dünyada, devrimci dinamiklerin en fazla faal olduğu ülke Kürdistan'dır. Maalesef; egemen siyaset tarzı, egemen siyaset sınıfımız, bu gerçekliğin uzağındadır. Ama doğrular inatçıdır ve biz de bu doğruları inatla savunmaya, bütü...

Modernite
Fuat Önen
Modernite
Buradan bir devrim çıkmaz. Önce onu söyleyelim. Bu bir karşı-devrimdir! Kime karşı, karşı devrim? Osmanlı İmparatorluğu'nun bakiyesinde kalan ezilen uluslara karşı bir karşı-devrimdir. Türkiye'deki Sosyalist - Komünist Harekete karşı, bir kar...

TÜRK DEVLETİ'NIN KÜRDISTAN'A DÖNÜK SINIR SEFERİ
Fuat Önen
TÜRK DEVLETİ'NIN KÜRDISTAN'A DÖNÜK SINIR SEFERİ
Kürdistan'daki savaş, esas savaş dinamiği, işgalci-sömürgeci devletlerdir. Bu çok uzun süren, bir işgal olduğu için zaman zaman bu geriler, zaman zaman tırmandırılır. Ama savaş durumu, işgal sürdüğü müddetçe devam eder. 2015, özellikle Temmuz'...

DÜNYA NİZAMININ DAĞILMASININ KÜRDISTANA ETKİLERİ
Fuat Önen
DÜNYA NİZAMININ DAĞILMASININ KÜRDISTANA ETKİLERİ
Bundan sonraki dönem için ben: “Bağımsız Birleşik Kürdistan'ı hedefleyen devrimci partilerin, örgütlerin daha fazla güçleneceğini, Kürdistan’ın bütün parçalarında, özellikle; Kuzeybatı Kürdistan’da da bağımsızlıkçı düşüncenin da...

KÜRDİSTAN TARİHİNDE, 1925 HAREKETİ
Fuad Onen
KÜRDİSTAN TARİHİNDE, 1925 HAREKETİ
1925 ayaklanması dini bir hareket miydi, milli bir hareket miydi? Bunu (bu tartışmaları) yapanlar, esas itibariyle kolonyalistlerdir. Bu hareket milli bir harekettir. Dini motifleri yaygın olarak kullanılmıştır. Hareketin öncüsü, Nakşibendi şeyhidir....

KÜRDİSTAN DEVRİMİ, SÜREKLİ DEVRİM OLMAK ZORUNDADIR
Fuat Önen
KÜRDİSTAN DEVRİMİ, SÜREKLİ DEVRİM OLMAK ZORUNDADIR
Bir parçada başarı kazanmak Kürdistan meselesini çözmez. O başarının kalıcı olması için bir sürekli devrim anlayışına sahip olmamız lazım. Yani Güney Kürdistan'da, bir federal yapı olunca, Güney Kürdistan kurtulmuş olmuyor. Kürdistan meselesi, bi...

KÜRDİSTAN'DA DEVRİMCİ SİYASET
Fuat Önen
KÜRDİSTAN'DA DEVRİMCİ SİYASET
Lenin'in bir sözü var: “Zincirde öyle bir halka var ki o halkayı tuttuğun zaman, bütün zinciri kontrol edersin.” Kuzeybatı Kürdistan için söylersem: “Bu halka, devrimciler örgütünün oluşturulmasıdır.” Bu oluşturulmadığı...

AYRILIKÇI YAZILARIN İKİNCİ CİLDİ ÜZERİNE
Metin Sandalci
AYRILIKÇI YAZILARIN İKİNCİ CİLDİ ÜZERİNE
Bu denli kesin tanımlamalar üzerinden oluşmuş siyasal hedef ve perspektiflerin teorik-pratik etkisi, ikili bir görevle karşı karşıyadır. Bir taraftan yenilgi ve yılgınlıklardan oluşmuş egemen siyaset tarzının etkilerini yıkmak, diğer taraftan devrimc...

Ayrılıkçı Yazılar-2 Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme
Nefel Gün
Ayrılıkçı Yazılar-2 Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme
Bu kitapta “Bağımsız Kürdistan hayaleti[1]”nden korkanların, bu korktuklarını başlarına getirmek için oluşturulması gereken, devrimciler örgütünün benimsemek zorunda olduğu, teorik ve pratik hat çizilmektedir. Zaten kitabın alt başlığının...

Page 1 of 26First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  10  Next   Last   
123movies