Fuat Önen posted on October 21, 2010 14:08
Tayip Erdoğan öfkenin bir hitabet sanatı olduğunu söylemişti. Bunun gibi demagojinin de bir tartışma sanatı olduğu söylenebilir. Ancak grup içinde ya da gruplar arası tartışmada belli bir işlevselliği olsa bile, birlik platformlarında uzak durulması gereken bir sanattır. Demagoji sanatı esas itibariyle tartışılan konunun özünden sapmak ve bunun için yan yolları kullanmaktır.
Tartıştığımız sorun “aidiyet zayıflığı” ve “ görev sorumlulukların yerine getirilmemesi”dir.
Bunların önüne üç sorun çıkarıyorsun. Tevkurd’un kitle dayanaklarının zayıflığı, derginin kalitesi ve yerel birimler. Sanki bunları ilk defa sen söylüyormuş gibi yapıp bunları görmeden aidiyet, sorumluluk meselesini tartışmak yanlıştır bizi doğru adrese götürmez diyorsun.
Bunlar her toplantımızda tartışılan sorunlardır. Yola çıkarken kitlesel dayanaklarımız da yurtsever politize kitle içinde PKK tekeli de bilinen görülen bir durumdu. Bu yeni ortaya çıkmış bir şey olmadığı gibi ilk kez senin tesbit ettiğin bir şey de değildir. Bu bilinerek yola çıkılmış ve bunun değiştirilmesi hedeflenmiştir. Bu verili durumun pratiksizliğimize gerekçe yapılması demagojinin ötesinde totolojidir.
Derginin yazı ve baskı kalitesi de her toplantıda dile getirilen ve tartışılan bir konudur. Söylediklerinden aslında bu derginin çıkarılmaması gerektiğini düşündüğün anlaşılıyor. Ancak bunu da yuvarlıyorsun ve “dere geçilirken at değiştirilmez” diyorsun. At seni derede bırakacaksa değiştirmeye cesaret etmelisin yoksa derede boğulursun! Dergi konusunda da anlamlı hiçbir şey söylemiyorsun. Dergide hiçbir sorumluluğu olmayan dışarıdan okumuş bir eda ile yazıların kalitesini düşük bulduğunu ve yazı politikasını değiştirmek gerektiğini söylüyorsun. Bu derginin yayın komisyonunda görevli ve sorumlu biri olarak ne yaptığın hakkında bir bilgi yok yazında. Olmaması normal, çünkü hiçbir şey yapmadın. Bu derginin yazı kalitesini arttırmak için ideolojik, felsefi bir yazı mı yazdın, hayır. Böyle yazıların yayınlanması için, örneğin bu kalitede yazı yazabileceğini düşündüğün dostların, arkadaşlarından yazı mı istedin, hayır. Tevkurd’un ve dergisinin misafir sanatçısı değil, kurucusu, kurumsal üyesinin temsilcisi ve yayın komisyonunun üyesisin. Aidiyet zayıflığından, görev ve sorumluluk bilincinin eksikliğinden söz edilirken kastedilen de budur.
Bunu savmak için bulduğun gerekçe ise daha da ilginç, şöyle diyorsun: “Yeri gelmişken bir şeyi açıklıkla belirtmem gerekir; hem MESOP hem de TEVKURD yönetim mekanizmalarında birden yer alan ben, bu ikisini aynı yoğunlukla yerine getiremem.” Senden öyle bir şey isteyen yok ki. Diğer taraftan böyle bir şeyi istesen de yapamazsın. Mesop’un liderisin, Tevkurd’un 11 yöneticisinden birisin. Tevkurd’de Mesop temsilcisi olarak yönetimdesin. Her iki yerdeki konumunun da durumunun da sorumluluklarının da farklı olduğunu bilmiyor değiliz, bunları karıştırmayacak yaşta ve başta olduğumuzu da sen biliyor olmalısın! Gerek kurumsal ve gerekse de bireysel üyelerimizden Tevkurd aidiyetini güçlendirmelerini, bu aidiyetin gerektirdiği sorumlulukla görevlerini yapmalarını talep ediyoruz. Yoksa kendi gruplarındaki yoğunluk veya yetkileriyle davranmalarını değil. Örneğin aidatlarınızı zamanında ödeyin diyoruz, kurumsal üyelerin taahüt ettiği dergi kotasını dağıtıp parasını ödemesini istiyoruz, organ ve komisyon toplantılarına katılımlarını talep ediyoruz. Bu taleplerin senin Mesop’taki yoğunlukla Tevkurd’de çalışmanı talep etmekle ne ilgisi var?
“Ama çok önceden belirlenmiş olmasına rağmen, kongre hazırlık komisyonunun ancak birkaç gün önce toplanabildiğini öğrendim” diyorsun. Nedense bunun bir nedeninin de Mesop’un komisyona vereceği üyeyi ancak şimdi vermesi olduğunu söylemiyorsun. Kurumlarımızın da bireylerimizin de kapasitelerini de olanaklarını da biliyor ve bu nedenle 5 yıldır karşılıklı hoşgörü ve uzlaşmayla birlikteliği ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ancak hem sorumluluklarını yerine getirmemek hem de bunu hatırlatan eleştirilere reaksiyonerlik ve demagoji ile yanıt verilmesini de hak etmediğimizi düşünüyorum.
Son olarak yerel birimler hakkında kongreden önce “Diyarbakır dahil 6-7 ilde kurulabileceği anlaşılmazsa”, yerel birimleri tüzüksel zorunluluk olmaktan çıkarmalıyız diyorsun. Ancak bu konuda da somut ciddiye alınabilecek hiçbir şey söylemiyorsun. Yerel birimlerin gerekliliğini savunan biri olarak bu birimlerin neden 6-7 yerde kurulamadığı, kurulanların niye beklenen gelişmeyi göstermediği hakkında ne bir değerlendirmen ne önerin ne eleştirin ne de özeleştirin var. “Tüzüksel zorunluluk olmaktan çıkaralım, ancak kuran olursa da kimse karşı çıkmaz” gibi garip bir yaklaşımı benimsiyorsun. Tüzükte yerel birimler zorunluluk olarak değil, gereklilik olarak yer almaktadır. Senin deyiminle gerekli olduğunda kurulacaksa tüzükten niye çıkaralım ki?
Yerel birimlerimizin sorunları olduğu, Tevkurd’un yerel birimler alanında başarılı olmadığı birçok toplantıda dile getirilmiş, merkezin ve Tevkurd yöneticilerinin yerel birimlere ilgisizliği hatta çoğu zaman farkında olmamaları eleştirilmiş ve bu konuda da tarafımızdan sorumluluk çağrısı yapılmıştır. Ancak yerel birimlerin Tevkurd’e sorun çıkarmadığı tam tersine merkeze ciddi katkılar yaptığı da görülmeli, bu birimlerde özveri ile çalışan arkadaşlarımızın hakları da teslim edilmelidir. Bugüne kadar merkezden hiçbir yerel birime kaynak aktarılmamış tam tersine zaman zaman onlardan merkeze kaynak transfer edilmiştir. Derginin yarısından fazlası yerel birimler tarafından dağıtılmış ve bedelleri gecikmesiz merkeze verilmiştir. Bu birimlerden meclis üyesi arkadaşlarımız kendi olanaklarıyla organ toplantılarına katılmaya özen göstermişler, toplantılara hazırlıklı gelip Tevkurd’un gelişmesi için önerilerde bulunmuşlardır. Her kongrede olduğu gibi bu kongrede de yerel birimler tartışılacaktır. Kaldırılmaları gerektiğini savunanlar olacağı gibi devam etmeleri ve geliştirilmeleri gerektiğini savunanlar da olacaktır. Bu tartışmayı açmak ve katkıda bulunmak istiyorsan somut bir değerlendirme ve varsa somut bir öneride bulunman beklenir. Kongreye kadar 6-7 ilde kurulmazsa tüzükten çıkarmalıyız gibi muhatabı belirsiz ultimatomlar vermen değil.
Sonuç olarak, gönderdiğin yazıyı savunma refleksi ile yazılmış demagojik bir metin olarak değerlendiriyorum. Bu tür metinlerin ne sana ne de kimseye bir yararı olmadığını düşünüyorum. Eksik katılımla yapılan YK toplantısında belirtilen düşüncelerin bu yazıyı yollamana neden olduğunu düşünüyorum. O toplantıda da dile getirdiğim gibi kongreye giderken Tevkurd bileşenlerinden ve aktivistlerinden samimiyet ve ciddiyet bekliyorum.