Fuat Önen posted on September 08, 2014 13:03
1 – PDK-PKK çatışmasının neden(ler)i nedir?
2 – ‘Örgütsel çıkarlara hayır deyip Ebedi Kurdistan’a varmanın yolu yok mudur?
1a-Her dış mücadele aynı zamanda bir iç mücadeledir. Ulusal Kurtuluş mücadelelerinde iç mücadeleyi, alt-iktidar ya da iç-iktidar mücadelesi olarak isimlendirebiliriz. Bu iç mücadeleyi olağan karşılamak durumundayız. Dışa karşı mücadelede iç mücadeleyi tatil çağrısı anlaşılabilir bir iyi niyet çağrısı olsa da gerçekçi değildir ve siyaset dünyasında bunun karşılığı yoktur. Yurtseverlik bu iç mücadeleyi, dış mücadelenin önüne çekmemek, alt-iktidar mücadelesinin, ulusal iktidar mücadelesini tahrip etmesine fırsat vermemektir de. Bu mücadeleyi birlikte yaşama hukuku zemininde ve asla şiddete başvurmadan sürdürmek gerekir. Kürdistan’ın parçalanmışlığı bu iç mücadeleyi katmerli bir hale getirmektedir.
b-Diğer taraftan iç mücadele olarak görünen mücadele aynı şekilde dışarının içimizde süren mücadelesidir. “Kürtler arası mücadele” her zaman işgalcilerin, bölgesel, küresel güçlerin kendi aralarındaki mücadelelerinin ve Kürdlere karşı sürdürdükleri mücadelenin bir devamı yansıması da olmuştur aynı zamanda. Sasani-Bizans, Emevi-Bizans, Emevi-Sasani, Selçuki-Bizans, Osmanlı-Safevi, Rusya-Safevi, Rusya-Osmanlı ve nihayet Dünya savaşları bunun örnekleri ile doludur. Yakın-Doğu’nun merkez ülkesi Kürdistan dış savaşların cephesi olagelmiş ve bu savaşlarda iç birlikten yoksun, savaşan taraflar arasında ve çoğu zaman onlar adına sürdürülen iç savaşlara konu olmuştur.
c-Esas olarak yukarıdaki nedenlerin yol açtığı günümüzde de süren iç mücadele (çatışma riskini de barındıran) PKK-PDK ile sınırlı değildir ve örneğin YNK bu çatışmada bölünük de olsa taraftır. Önü alınamazsa Kürdistan’ın her dört parçasındaki siyasi aktörleri de içine çekme potansiyeli olan bir mücadeledir. Bu kavgada PKK’yi ve onun kadar olmasa da PDK’yi de yekpare görmemek lazım. Örneğin PKK cenahında PDK’ye karşı son derece çatışmacı ve saldırgan bir dilin yanında, sağduyulu, çatışmayı reddeden seslerin varlığı da önemlidir.
2– ‘Örgütsel çıkarlara hayır deyip Bağımsız Kurdistan’a varmanın yolu’ yoktur. Ama örgütsel çıkarlarla beraber Bağımsız Kürdistan’a varmak mümkündür. Devletleşmek milletin birlikte yaşama hukukunun resmileşmesi ise, milli kurtuluş mücadelesi de bu hukuku önceden içselleştirmiş siyasi örgütler üzerinden verilir. Kürdistan halkında olan ve maalesef Kürdistan’ın siyasi örgütlerinde gelişkin olmayan bu hukukun geliştirilip güçlendirilmesi gereklidir. Güney Kürdistan’da parlamento ve son kurulan milli hükümet henüz bu hukuku istenen seviyeye getirememiş ve partiler üstü stratejik bir akıl oluşturmamışsa da önemli bir gelişmedir. Diğer parçalarda kurulacak de-facto parlamentolar birlikte yaşama hukukunun cisimleştiği kurumlar olarak düşünülmeli ve gerçekleşmelidir. Ulusal Kongre bunun tüm Kürdistan’a yayılması olacaktır. Bunun önünde ciddi engellerin varlığı açıktır. Ancak işgalcilerin “biz”deki devamları aşıldığı ölçüde başarmaya mahkum olduğumuz bir hedeftir.
(Rêzdar Fuat Önen’i “Türkiye, bir devletin adıdır, bir ulusun ya da vatanın adı değildir. Bu devletin vatandaşlarından bir ulus, egemenliği altındaki topraklardan da bir vatan yaratmaya çalışmak kolonyalizmdir ve 90 yıllık TC pratiğinin özü de budur” cümlesi ile tanıdım. Geç tanıdığım için üzgünüm): Hejarê Şamil
http://www.kurdistan-post.eu/tr/kurdistan/kurd-aydinlari-ne-dusunuyor-uc-gun-boyunca-surekli-guncellenecek