“Kürdistani siyaset işgalci devletin bu iç çatışmalarında taraf olmamalı, gücü yeterse devletin içine düştüğü krizi derinleştirmeye çalışmalıdır”
“Türkiye’de gerçekleşen askeri darbelerde başarıyı sağlayan üç koşuldan söz etmek mümkündür.”
“Türk ordusu ve klasik devlet aklı restorasyonu özellikle Kürdistan meselesi üzerinden rejim için tehlikeli bulmuş ve direnmiştir.”
“Bu darbe girişiminin içinde cemaat, ordu içindeki küçük bir Kemalist kanat ve AKP’nin sert tasfiye girişiminden zarar gören subaylar olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır.”
“Darbenin bir AKP kurgusu olduğu yönündeki iddiaların ana nedeni, AKP zihniyeti ile Cemaat zihniyetinin oldukça benzer olmasıdır.”
“Bölgenin en önemli iki devleti Türkiye ve İran’ın eskisi gibi kalması mümkün değildir. Bölgede alt-emperyal hevesleri de olan bu iki devleti bekleyen gelecek bölünüp parçalanmak ve küçülmek olacaktır. Her iki devletin var güçleriyle Kürdistan’a yüklenmelerinin nedeni de bu korkularıdır.”
“Türkiye’deki tüm darbelerde Kürdistan meselesi ve Kürdistan özgürlük mücadelesi önemli bir etken olmuştur.”
Soru: 15 Temmuz akşamı, içinde çok sayıda general ve bürokratın da bulunduğu bir darbe girişimi oldu. Bu askeri kalkışmayı nasıl tanımlayabiliriz? Darbe girişiminin arkasında hangi güçler olabilir? Darbenin bir AKP kurgusu olduğu yönünde iddiaların doğruluk payı ne olabilir? Bu aşamadan sonra Türkiye'yi nasıl günler bekliyor? Kürdler bu olayı nasıl algılamalı, nasıl bir tutum takınmalıdırlar?
Cevap: 1- 15 Temmuz olayları, birçok özelliği ile öncekilerden farklı olsa da, Türk ordu geleneğinde içkin olan bir askeri darbe girişimidir. Başarısız olmasının en önemli nedeni askeri darbenin başarılması için gerekli iç ve dış koşulların olgunlaşmadığı bir dönemde yapılmasıdır. Türkiye’de gerçekleşen askeri darbelerde başarıyı sağlayan üç koşuldan söz etmek mümkündür:
a- Derinleşen siyasi-iktisadi kriz sırasında siyasetin itibarsızlaştırılıp, ordunun yüceltilmesi
b- Darbe programının ordu dışından hazırlanılması (İş dünyası, bürokrasi, dış çevreler vs.). Darbeciler hazırlanan bu programı yaşama geçirecek aktörlerdir.
c- Darbe yapacak ordu NATO ordusu olduğu için, NATO patronlarının onayı.
15 Temmuz Türkiye’sinde siyasi-iktisadi krizin varlığına diğer üç koşul eşlik etmediği için kısa vadede başarılı bir askeri darbe ihtimali zayıftır. Bu böylesi girişimlerin varlığına engel değildir.
2- Türk Egemenlik Sistemi derin bir siyasi kriz içindedir. Bu krizin 25 yıldır aşılamadığını söylemek mümkündür. SSCB’nin çözülmesi yalnızca reel-sosyalizmin çözülmesi değil aynı zamanda Dünya Düzeni’nin de çözülmesi, çökmesidir. İkinci Dünya Savaşı sonunda Birleşmiş Milletler üzerinden kurulan Dünya Düzeninin temel bileşenlerinden biri SSCB olduğu için Dünya Düzeni de çökmüştür. Bundan sonraki yıllarda Batı Dünyası bu dünya düzensizliğine uyum sağlamak için restorasyon sürecine girmiştir. Almanya, Batısı ve Doğusu ile birleşerek, Çekoslovakya, Çekya ve Slovakya olarak ayrılarak, Batılı bazı devletler Gladyolarını çözerek benzeri restorasyon süreçlerinden geçmişlerdir.
Türkiye Turgut Özal’dan başlayarak bir restorasyon sürecine girmiş ve fakat bu restorasyonu gerçekleştirememiştir. Türk ordusu ve klasik devlet aklı restorasyonu özellikle Kürdistan meselesi üzerinden rejim için tehlikeli bulmuş ve direnmiştir. Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz dönemlerinde görülen ordu müdahalelerinin bir nedeni de bu idi. Başta ABD ve Batı destekli kurulan Cemaat-AKP iktidar bloğunun ilk dönemlerinde (2002-2008) ordunun darbe hazırlıkları dahil açık müdahaleleri akıldadır. ABD ve Batı desteği ile püskürtülen bu müdahalelerden sonra oluşan geçici istikrar dönemi (2009-2013) Cemaat-AKP iktidar bloğunun çatlaması ve AKP’nin Suriye politikasının çökmesi ile son bulmuştur.
AKP iktidar bloğunun çökmesinden sonra karşı karşıya kaldığı tehditleri, klasik devlet güçleri ile yeni bir iktidar bloğu oluşturarak savuşturmaya çalışmıştır. Ağırlaştırılmış müebbet cezası ile mahkum ettiği askerleri bir hukuk darbesi ile beraat ettirmesi bunun göstergesidir. Cemaatla ittifak halinde ve Batının desteği ile ordunun özellikle Avrasyacı olarak bilinen kanadını tasfiye etmeye çalışan AKP bu kez tersini yapmaya yönelmiş ve ordunun Kemalist olarak bilinen kanadı ile ittifak halinde Cemaati tasfiyeye yönelmiştir.
Bu yeni iktidar bloğunun sürdürdüğü sert tasfiye girişimi karşıtını da yaratmıştır. Bu darbe girişiminin içinde cemaat, ordu içindeki küçük bir Kemalist kanat ve AKP’nin sert tasfiye girişiminden zarar gören subaylar olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Darbe girişiminin arkasında diğer darbelerde görüldüğü şekliyle bir egemen sınıf desteği ve açık bir ABD-Batı desteğinden söz etmek zordur. Yine de özellikle ABD’nin bu darbe girişimini manipüle etme, girişime yol verme ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır.
3- Darbenin bir AKP kurgusu olduğu yönündeki iddiaları doğru bulmuyorum. Böyle bir iddianın öne sürülebilmesinin ana nedeni, AKP zihniyeti ile Cemaat zihniyetinin oldukça benzer olmasıdır. Gerek kullandıkları İdeolojik-Dini motiflerin benzerliği, gerekse ABD-Batı patronajında sürdürdükleri 10 yıllık iktidar bloku böyle iddialara kaynaklık etmektedir. AKP’nin darbeyi sezinledikten sonra onu manipüle etmeye çalışması ve darbeyi püskürttükten sonra onu kendi iktidarını sağlamlaştırmak için kullandığını söylemek mümkün olsa da darbenin onun tarafından kurgulandığını söylemek devlet içinde yaşanan çatışmanın ciddiyetinin farkında olmamaktır.
4- Türkiye’yi zor günler beklemektedir. Yakındoğu ve Ortadoğu, Üçüncü Dünya Savaşının önemli cephesidir. Bu bölgeler yeniden dizayn edilmeye çalışılmakta. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında yine Batılılar tarafından kurulan düzen ve siyasi haritalar değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bölge yeniden dizayn edilirken, Bölgenin en önemli iki devleti Türkiye ve İran’ın eskisi gibi kalması mümkün değildir. Bölgede alt-emperyal hevesleri de olan bu iki devleti bekleyen gelecek bölünüp parçalanmak ve küçülmek olacaktır. Her iki devletin var güçleriyle Kürdistan’a yüklenmelerinin nedeni de bu korkularıdır. Son iki yıldır klasik Türk devlet aklının yönlendirdiği AKP iktidarının yeniden dört işgalci devletin bölgede birlikte çalışmasını sağlamaya çalışmasının nedeni de budur. Darbe girişimi sonrası parlamentodaki 4 siyasi partinin gösterdiği birlik, dayanışma görüntüsü yanıltıcı ve geçicidir. Türkiye siyasi-iktisadi istikrarsızlığın arttığı, devletin tüm kurumlarında ve güç odakları arasında sert bir mücadelenin yaşanacağı bir dönemece girmiştir.
5- Türkiye’deki tüm darbelerde Kürdistan meselesi ve Kürdistan özgürlük mücadelesi önemli bir etken olmuştur. 1960 darbesinde Irak ve Orta-Güney kürdistan’daki gelişmeler (Melle Mustafa Barzani’nin SSCB’den dönüşü), 1971 darbesinde Orta-Güney Kürdistan’da otonomi antlaşması, 1980 darbesinde Doğu Kürdistan’daki gelişmeler, 28 Şubat, Balyoz, Ay ışığı benzeri darbe hazırlıklarında Orta-Güney, Kuzey-Batı Kürdistan’daki gelişmeler darbecilerin ajandasında önemli bir yer tutmuştur. Son darbe girişiminde de Kürdistan’ın her dört parçasındaki gelişmeler ve Kuzey-Batı Kürdistan’da sürdürülen askeri sefer önemli bir etkendir. Her darbeden sonra darbecilerin ilk işi bütün şiddetiyle Kürdistan’a yüklenmek olmuştur. Bu nedenle Kürdistani siyaset Türkiye’deki tüm darbelere karşı olmuştur. Bu son darbe girişiminde bütün taraflar bir tür darbecidirler. Süren çatışmanın tüm tarafları (AKP, Cemaat, Kemalistler) son bir yıldır hep beraber Kürdistan seferini sürdürmüşler ve bir milyon Kürdistan’lının yurtlarından göçertilmesine, binlerce Kürdistan’lının öldürülmesine, 12 yerleşim biriminin harabeye çevrilmesine yol açmışlardır. Bu durumda Kürdistani siyaset işgalci devletin bu iç çatışmalarında taraf olmamalı, gücü yeterse devletin içine düştüğü krizi derinleştirmeye çalışmalıdır. Kürdistani siyaset ezan-bayrak gölgesinde sürdürülen “demokrasi” oyununa itibar etmemeli, kendi bayrağı ile alanları tutmanın yollarını aramalıdır. İşgalci siyasi birliğe karşı kendi ulusal demokratik birliğini sağlamaya çalışmalıdır.