MHP-AKP bloku baskın seçim kararı aldı. Ve tüm partiler ağızbirliği etmişçesine seçime hazır olduklarını açıkladılar. Seçime katılacak ya da parti olarak katılamasa da katılmayı savunan her hangi bir partiye üye olmasam da hemen herkesin seçime hazır olmasına şaşırdım belki de kıskandım!
Çünkü ben ömrüm boyunca Türk Egemenlik Sistemi’nin (TES), Kürdistan’da yaptığı seçimlere katılmaya hazır olamadım. Hazır olmamı engelleyen fiziki bir sorunum da yok. Aklım, yüreğim, TES’nin Kürdistan’daki varlığı hakkındaki düşüncelerim, beni seçimlere hazır olmaktan alıkoyuyor.
TES, Kürdistan’da sömürgeciliğin de ötesinde jenosidal bir sistemdir. Varlığını ve kendi deyimleriyle bekasını Kürtlerin ulus ülke gerçekliğini ortadan kaldırmaya dayandıran bir sistemdir. “terör, koridor, Esad, DAİŞ, kimyasal silahlar vb.” palavraları bir yana bırakırsak, bu sistemin sözcülerinin beka sorunumuz dedikleri, KÜRDİSTAN’dır. Kürt halkının ulus ülke gerçekliğinin, siyasi olarak da görünür hale gelmesidir. Güney Kürdistan’ın bağımsızlık referandumu katlı maskelerini düşürmüş, Batı Kürdistan’ın toprak birliğinin belirginleşmesi sistemi devlet sınırlarının dışına taşırmıştır. Bir kez daha Türk Egemenlik Sisteminin, Kürdistan meselesini, siyasal partilerimizin çoğundan daha iyi kavradığı, maalesef anlaşılmıştır.
Kürdistan ve Kürt millet hakikatı bu sistemin tüm tariflerini bozmuştur. Kendi kanunlarını kendileri çiğnemek zorunda kalmışlardır. Türk legalitesinde Kürt milleti, Kürdistan yoktur. Aslında orta yerde bir Türk legalitesi de yoktur. Var olan işgalci, jenosidal bir sistemin, legal bir örtüyle sarılmasıdır. Bu örtünün zaman zaman açılıp, kapanmasını, demokrasi gitti, demokrasi geldi diye görenler, sisteme karşı olmayı, sistemin arızalarını gidermeye çalışmak olarak anlayanlardır.
Seçimler dünyanın her tarafında egemen sistemlerin, meşruiyetlerini güncelleme vasıtalarıdır. Sistemin egemen iktidar blokları seçimler vasıtasıyla, iktidarlarının millet çoğunluğuna dayandığı görüntüsünü oluştururlar. Bu seçimlere katılıp, katılmamak her zaman muhalif devrimci gruplar, partiler arasında tartışma konusu olmuştur. Seçimlerin devrimcilerce de bir vasıta olarak kullanılabileceği de savunulmuştur.
Ancak benim Türk seçimlerine katılmaya hazır olamamamın nedeni soldaki bu tartışmalar değildir. Türk seçimlerine katılmanın bu sistemin ve onun yönetim aygıtı olarak bu devletin, Kürdistan’daki işgalci, jenosidal varlığını örtmeye hizmet ettiğini düşünüyorum. Bu devletin aslında bizim de devletimiz olduğu ama bize karşı bazı yanlışları olduğu sanısına yol açmaktadır. Bu devletin ‘demokratik’ olup olmaması, onun işgalci, jenosidal karakterini ortadan kaldırmaz. ‘Demokratik’ İngiltere’nin, ‘demokratik’ Fransa’nın, Hollanda’nın, sömürgelerindeki işgalciliğini ortadan kaldırmadığı gibi.
Güncel duruma dönersek, Türk Devleti Kürdistan’ın üç parçasında (eski Osmanlı Kürdistanı’nda) sert bir işgalci savaş yürütmektedir. Güney Kürdistan’ın Bağımsızlık Referandumu sırasında, işgal tehdidinde bulunduğu, Silopi’de askeri tatbikat yaptığı ve Irak devletinin Haşdi-Şahbi çeteleriyle gerçekleştirdiği, işgal ve katliam operasyonlarını destekledikleri bilinmektedir. Bunun yanında Kuzey’e bitişik, Güney topraklarını işgal ederek, oralarda askeri üsler kurduğu da bilinmektedir. Türk Devletinin, Güney’deki bu askeri varlığı Kürdistan’ın bütün parçaları için tehdittir.
Türk Devletinin Cerablus, El bab ve Azez’den sonra, Afrin’i de işgal etmesi, Batı Kürdistan’ın toprak birliğini engellemeye, demografik yapısını değiştirerek, Baas’ın 60 yıl önce yaptıklarını tamamlama girişimidir.
Kuzey Kürdistan, Türk Devleti tarafından bir askeri kışlaya çevrilmiştir. Yüzbinlerce militer, paramiliter unsurlarıyla, her tür yurtsever eylemi kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. Kürt siyasetine egemen olan, Türkiyeci, konformist siyaset tarzı, ulusal mücadeleyi işgalci sistemi Kürdistan’da tasfiye etmek yerine, sistemin farklı temsilcileri arasında seçim yapmaya zorlanmaktadır.
Türkiye’de parlamento artık Türkler bakımından da işlevselliğini yitirmiştir. Bu şartlarda Kürdistani siyasetin bu seçimleri, Kürdistan’da referanduma dönüştürmesi ve sistemin meşruiyet güncelleme vasıtalarıyla bu oyunu oynamaması gerektiğini düşünüyorum. Kuzey Kürdistan’da seçimleri boykot ederek, sandıklara atılacak oyları %50 nin altına çekmek mümkündür. Ve böyle bir sonuç Kürdistan’da işgalci sistem için sonun başlangıcı olacaktır.
Ben bu nedenlerle Türk seçimlerine katılmaya hiç hazır olamadım ve öyle görünüyor ki hazır olamayacağım. Kürdistan’da yapılacak parlamento seçimlerine ise hep hazır oldum ve bir gün Kuzey Kürdistan Parlamentosu için yapılacak seçimlere katılacağımı biliyorum.
NOT: 24 Haziran seçimlerine de Kürdistan’dan katılmanın meşru bir yolu var mıdır diye düşündüğümde şu önerinin tartışılabileceğini düşünüyorum. Yani bu seçimi yine referanduma dönüştürebilecek alternatif bir yol olarak önerebileceğim şudur: