Fuat Önen posted on May 22, 2018 08:16
HDP’nin her iki ittifak blokunca dışlanmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’deki iki blok da seçim kampanyasını Türk Milliyetçiliği ve Kürdistan karşıtlığı üzerinden yürütmektedir. HDP de kendisini Türkiyeli ve Türkiyeci bir parti olarak tanımlasa da, esas itibariyle Kürdi bir gövdeye giydirilmiş Türkiyeci bir gömlektir. Bu nedenle her birisi devletin bir kanadını da kapsayan iki blokun HDP’yi açıktan bloklarına dahil etmemeleri anlaşılırdır. Bu dışlama bizi yanıltmamalıdır. Her iki blok da HDP projesini desteklemişlerdir. Çünkü HDP bir entegrasyon projesidir. Kürdistan meselesini “Kürt meselesine” dönüştürme projesidir ve kuruluşunda devlet aklı vardır. Ancak Kürdi gövde bu Türkiyeci elbiseyi zorlamakta ve her iki bloku da tedirgin etmektedir. Ayrıca seçim döneminde kendi kitlelerini konsolide etmek için HDP’ye uzak durmayı tercih etmektedirler.
HDP’nin barajı geçmesini mümkün görüyor musunuz?
Öncellikle HDP’nin barajı geçip geçmemesinin Kürdistan Bağımsızlık Mücadelesi açısından önemli olmadığını söylemeliyim. Kürdistani siyasetçiler uzun yıllardır Türk legalitesinden yararlandıklarını söyleyegelmektedirler. Unuttukları ya da söylemedikleri şey ise, birini ya da bir şeyi kullanmaya kalkışanın, kullanılmayı da göze aldığıdır. Bana kalırsa Türk legalitesi ile kurduğumuz ilişkinin bilançosu çıkarılırsa, kullanmaktan çok kullanıldığımız anlaşılacaktır. Bu düşüncelerle baktığımı söyledikten sonra sorunuza dönersem HDP’nin barajı geçmesi mümkündür. Çünkü ne Kürdistan’da ne de Türkiye’de Kürtlerin karşısına çıkarılan anlamlı bir alternatif yoktur. PKK-HDP çizgisinin kitlelerde yol açtığı tepki ne Türk siyasi partilerine ne de Kürdistani bir siyasete kanalize olmuş değildir. Bu nedenle barajı geçmesi de, barajın altında sınırda kalması da şaşırtıcı olmayacaktır.
Kürt seçmenin tavrı bu seçimde sizce ne olmalıdır?
Bence genel olarak Kürt seçmeni ya da Kürtlerin seçimde ne yapacaklarını sormak yanlıştır. En başta Kürdistanlılar ile Türkiye’deki Kürt azınlığını birbirinden farklı değerlendirmek lazımdır. Kürdistani siyasetin görevi Türk devletinin Kürdistan’daki tüm kurum ve mekanizmalarını işlevsiz kılmak, işlemez hale getirmektir. Bu da bu seçimde Kürdistan Başkanlığı için aday göstererek ve Kürdistan Parlamentosunun kuruluşunu hedefleyerek yapılabilirdi. Bu çerçevedeki önerilerimiz kabul görmedi. Bu nedenle Kürdistanlılar bu seçimi boykot etmelidirler. Çünkü seçimleri Kürdistan’da referanduma dönüştürmek ve Kürdistan Parlamentosu kurmak dışındaki amaçlarla seçimlere katılmak Türk Egemenlik sisteminin, Kürdistan’da meşrulaştırmak anlamına gelir.
Türkiye’deki Kürt azınlık ise kendi ulusal demokratik hakları üzerinden seçimlere bakmalıdır. Aslında HDP Kürdistan’dan çekilip Türkiye’deki Kürt azınlığın ve varsa ilerici demokrat Türklerin partisi olarak bir muhalefet partisi işlevi görebilir. Kürdistani partiler ise Türkiye’de muhalif parti olmamalı ve kendilerini bu tarzda konumlandırmamalıdırlar. Kürdistani partiler Kürdistan’ın kuruluşunu ve Kürdistan’da Türk Egemenlik sistemine son vermeyi hedeflemelidirler.
Seçimin Tayyip Erdoğan ve Muharrem İnce arasında geçeceği görülüyor. Seçimin galibi R. Tayyip Erdoğan olursa neler olabilir, Muharrem İnce kazanırsa ne olur? Ve biz Kürtleri (bu ikiliden birinin kazandığını düşünerek) nasıl bir gelecek bekliyor?
Kürdistani siyaset Türk siyaseti içindeki ayrımları abartmaktan vazgeçmelidir. 1950’den bu yana sürekli olarak Türk siyaseti içindeki farklılıklar abartılmış ve daha az kötü olduğu varsayılan blok desteklenmiştir. CHP’ye karşı DP, AP’ye karşı CHP, 12 Eylül Darbesi’ne karşı ANAP (Özal), DYP’ye karşı SHP ve en son olarak da sözüm ona vesayet rejimine karşı AKP desteklenmiştir. Bu tavır, Kürdistani siyaseti Türk siyasetinin içinde muhalif bir güç olarak konumlandırmaktır ve tümüyle Türkiyeci bir bakış açısıdır. AKP+MHP+derin devletin bir kesimi ya da CHP+Saadet+İyi parti+ derin devletin diğer kanadından hangisi kazanırsa kazansın, Kürdistani siyasetin temel stratejik hedeflerinde bir değişiklik olmayacaktır. Her iki blokun da Kürdistan için ilerici-demokratik diyebileceğimiz bir programı yoktur. Kürdistanı bekleyen uzun süreli bir savaştır. Post-modern Üçüncü Dünya Savaşı önümüzdeki 20-30 yılda devam edecektir. Bölgenin iki önemli devleti Türkiye ve İran bu savaşın içindedirler ve savaşın bu iki ülkenin içine girmesi kaçınılmazdır. Bu savaşın sonunda Bağımsız Birleşik Kürdistan mutlaka kurulacaktır. Benim gördüğüm, beklediğim gelecek budur.
-Azadi Hareketi, PAK, KDP-Bakur, Hak-Par, KDP-T ve PSK Türkiye’deki seçimlerde ortak hareket etmek amacıyla protokol hazırladı. Bu ittifaka şiddetle karşı çıkıp küçük partilere yönelik olarak “koltuk sevdası” diyen de var, son derece olumlu bulan da. Siz ne düşünüyorsunuz?
Beşli blokun şimdiye kadarki seçimlere yaklaşımı öncellikle apolitiktir. Beş tane siyasi parti ve çevre bir araya gelip ortak bir protokol hazırlıyorsa seçimler hakkında net bir analiz ve bu analize dayalı somut bir tutum almalıdırlar. Oysa beşli blok şunu söylemiştir: “Bu protokol ile diğer partilere gideceğiz kim kabul ederse onlarla çalışacağız.” Sizler siyasi parti değil misiniz, bir tutum alın ve halka da siyasi partilere de bir çağrı yapın. Sonrasında HDP “biz HÜDA-PAR’la ittifak yapmayız” dediğinde onlar da HÜDA-PAR’ı ittifak dışında bıraktılar. Sonuç olarak anlaşıldı ki beşli blok HDP ile anlaşmak istemektedir. Bu durumda yapmaları gereken hiçbir pazarlığa ve tartışmaya mahal vermeden HDP ve Demirtaş’ı destekleyeceklerini beyan etmeleri idi. Bunu da yapmadıkları için, bu tutum mebus piyasasına kapı araladığı şeklinde değerlendirildi. Bence de beşli blokun bu apolitik tutumu bu değerlendirmeleri haklı çıkarmaktadır. Ve bu türden mebus piyasaları açmayı siyaseten ahlaksızlık sayıyorum.
Diğer taraftan yıllardır ulusal birlik, ulusal ittifak tartışmaları yapılmaktadır. Son 3 yılda Kürdistan’ın üç parçasında 8 bin seçkin, fedakâr gencimizi kaybettik. Güney Kürdistan topraklarının üçte birinden fazlası yeniden Irak tarafından işgal edildi. TC Batı Kürdistan’ın stratejik Afrin bölgesini işgal etti. Kuzey Kürdistan’da 11 yerleşim birimimiz yerle bir edildi. Bir milyona yakın Kürdistanlı yerinden yurdundan göçertildi. Bütün bunlar olurken ulusal birlik ya da ulusal ittifak sağlayamayan partilerin, seçim söz konusu olduğunda hızla ittifak kurmaya yönelmeleri de bu birliklerin ulusal birlik-ittifak değil, mevki-makam-koltuk birliği olduğu intibaını güçlendirmektedir.
2015 seçimlerinde ÖSP-AZADİ-DDKD üçlüsünün yaptığına benzer bir işi beşli blokun yapmaya çalışması talihsizlik olmuştur.
Mayıs 20, 2018 vengmanett@gmail.com Haberler, RÖPORTAJ
Ulaş Boz