Türklerin bir sözü vardır ki çoğu zamanbunu kendilerine has bir özellik olarak dile getirirler; “biz bize benzeriz.”
Bu türden deyişlerin arkasında bir tarih yatar ve bazen bir gerçeği de dilegetirir. Türklerin bir çok bakımdan kendilerine benzedikleri doğrudur. Örneğin;bildiğim kadarıyla hiçbir halk Türkler kadar başka ülkelerde, diğer halklarıntoprağında kendilerine devlet kurmamışlardır. Bu onların önemli birözelliğidir. Devlet kurmalarındaki özellik, egemenlik sistemlerine deyansımıştır, bu özellikleriyle de özeldirler. Kendilerine benziyorlar veiktidar oldukları yerlerde görülmemiş, olağanüstü sonuçlara yol açmışlar, yolaçmaya da devam ediyorlar.
İnsanların kendi ülkerinden sözetmelerinden daha doğal bir şey olamaz.Dünyanın hiçbir yerinde insanlar ülkelerinden sözederken sağına soluna “polisvar mı?” korkusuyla bakmaz. Sadece Kurdistan’ın küzeyinde biz Kürtler ülkemizidile getirmek istediğimiz zaman sağa sola bakarız. Bu durum, Türk EgemenlikSistemi’nin (TES) bir sonucu ve özelliğidir.
80 küsür yıldan berî TES’in özel ve her türlü zulmü içeren bir hedefi var:“Kürdistan’ı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya dönüştürmek.” Bilindiği gibi‘Anatolia-Anadolu’ güneşin doğduğu yer, doğu anlamına gelir. İstanbul’un doğusuİzmit, İznik veya Düzce’dir. Çok zorlarsanız Bursa, Ankara veya Konya’yaulaşabilirsiniz. Ama hiç bir zaman Diyarbakır, Şırnak, Van ya da Hakkariİstanbul’un doğusu olarak tarif edilemez. Bu yerler Anadolu değil,Kürdistan’dır. Kürdistan’ı, Kürtlerin ülkesini dile getirmek yasaktır, ismiyasaklı ülkedir, dünyada benzeri de yoktur.
Bu ismi yasaklı ülkede ulusal siyaset nasıldır ve TEVKURD’e niye ihtiyaçvardır? Birkaç güncel olay ile dikkatinizi bu konuya çekmek istiyorum. 2-3 ayönce genel seçimler yapıldı. Bu seçimde Kürt siyasetçiler daha çok %10 barajkonusuna takıldılar ve bu barajın adaletli olmadığını, Kürtlerin TBMM’ndetemsil edilmelerinin önünü tıkadığını söyleyip durdular.
Kürtler kendi ülkelerinde, topraklarında çoğunluktadırlar, Türkiye’nin bazıyerlerine de dağılımışlar. Son anketlere göre Kürtlerin Türkiye’deki oranı %20kadardır. Bu seçim barajı, TBMM’ye girmek isteyen Kürtler için %10 değil,%50’dir. Bir Kürt partisinin TBMM’ne girebilmesi için Kürtlerin en az yarısınınoyunu alması gerekiyor.
Bu seçim barajı bir yana bırakılırsa, Kürtler için daha önemli olan ikibaraj daha var: Birincisi, Türklüğü kabullenmek ve kendini Türk gibi tarifetmektir. İkincisi ise, barajı aşıp seçilen parlamenterlerin Atatürkçülüğükabul etmesi ve “yüce Türk miletinin önünde” and içmesidir. Ne yazık ki açıkalandaki hiçbir Kürt parti veya örgütlenmesi seçim barajını bu tarzdayorumlamadı ve seçimin Kürdistan’da bu seçimlerin meşru olmadığını dilegetirmedi.
Genel seçimden sonra Türkler kendilerine bir devletbaşkanı seçtiler.Devletin 11. başkanı, ilk resmi gezisini Kürdistan şehirlerinde gerçekleştirdi.İdeolojik bir bombardıman altında entegrasyonalistler “Cumhurbaşkanı Kürtlertarafından cani gönülden kabul gördü ve kendi cumhurbaşkanları gibikarşılandığını” yaydılar. Kendilerini “liberal gazeteci” diye deklere eden bugazeteciler, Mehmet Altan’dan Hasan Cemal’a, Taha Akyol’dan Cengiz Çandar’a buideolojik bombardımanın bazı araçlarıdırlar.
Açık alandaki bazı Kürt siyasetçileri de çağrı yaptılar: “Cumhurbaşkanıhepimizi kucaklamalı ve 72 milyon insanı temsil etmeli.” Onlarca yıldır ki bizkendimizi Türk devletinin bizi kucaklamasından uzak tutmaya, korumayaçalışıyoruz. Biliyoruz ki her kucaklamaya çalıştığında görülmedik işlerbaşımıza getiriyorlar. Ama Kürt siyasetçileri Türk Cumhurbaşkanı’nın bizikucaklaması için çağrı yapıyorlar. Çok basit bir düşünüşle Türkdevletbaşkanı’nın Kürtler için Cumhurbaşkanı olamayacağı aşikardır: TC,Kürtleri bir halk, bir ulus olarak kabul etmiyor ve tanımıyor. Bizleri birhalk, ulus olarak kabul etmeyen, tanımayan bir devletin başkanı nasılbaşkanımız olabilir? Çok açıktır ki M.Kemal Paşa’dan Gül Paşa’ya kadar 11 Cumhurbaşkanı’ndanhiç birisi Kürtlerin Cumhurbaşkanı olmamıştır ve olamaz da.
Bence TEVKURD’ün gerekliliği bu şartlardan çıkıyor. TEVKURD, açık alandaKürdistani bir çizgide siyasi arayış, çalışma ve mücadeledir . TEVKURDKürtlerin ülke ve ulus gerçekliğini tesbit ediyor. Kürtlerin ülke ve ulusgerçekliği üzerinden siyaset yapmasını önemsiyor ve öneriyor.
Son yıllarada Kürd ve Türk entegralistlerinin ağzında bir sakız var kihabire çiğneyip duruyorlar “Kürtler ne istiyor?” Bu soru yanlıştır ve yanlışsoruya doğru cevap verilemez. Bu sorunun altında bir manipülasyon çabası olduğuaşikardır.
Dünyanın her tarafında grup, azınlık veya halklar için sorulan şudur:“Hakları nedir?” Bizim için de soru budur ve TEVKURD’ın cevabı da çok açıktır:“Kürtler kendi geleceklerini belirlemek ve kendi ülkelerinde iktidar olmak”hakkına sahiptirler.
Esas sorun bu hakkın inkar edilmesi, çözümü de bu hakkın kazanılmasıdır. BuKürdistani siyaset Türklerin legalitesine sığmaz ve illegalite de bize alandaraltır. Dolayısıyla esas çare açık alanda ulusal ve birleşik bir örgütlenmeoluşturmaktır. Açıktır ki bu örgütlenme meşruiyet ve gücünü kanunlardan değil,ulusal hak ve özgürlüklerinden alacaktır.
Şüphesiz ki Kürdistan’da legal ve illegal örgütlenmeler vardır ve olmaya dadevam edeceklerdir. TEVKURD ulusal örgüt, kurum ve kurulaşların alternatifideğildir. Tam tersine, bütün bu örgüt, kurum ve kuruluşların ulusal bir cephedebirleşmesini, birlikte ulusal tavır almasını ve bu doğrultuda eylem yapmasınısavunuyor. Bu inanç ve anlayışla TEVKURD, tüzük ve programında “UlusalKongreyi” hedeflemiştir.
Arkadaşların da dile getirdikleri gibi TEVKURD, mücadele tarzı olarak;sivil itaatsızlığı, kitlesel eylemleri, TES’de kriz çıkarmak ve bu krizdurumlarını yönetebilmek olarak kabul etmektedir. Bence bu mücadele tarzıKurdistan’ın küzeyi için yeni ve uyumlu bir konseptir.
TEVKURD’ın çizgi, amaç ve hedeflerinin açık olmadığı konusundakieleştiriler, bence haksızlıktır. Çalışma Grubu ile başlayıp TEVKURD ile devameden süreç, bence Kürdistan’ın kuzeyindeki siyasi çıtayı yükseltmiştir. Hedefve amaç yüksek, kutsal ve açıktır: TEVKURD için zihnimizin açık, yüreklerimizingeniş olması gerekir. Yükün ağır ve yolumuzun uzun ve meşakatli olduğunubiliyoruz. Sorunlarımız var ve de çoktur. Ama tavrımız şu olmalıdır: Sorunlaryakınmak için değil, çözülmek içindirler.
TEVKURD’ın sorunlarına gelirsek: TEVKURD yeni bir çalışma ve çaba tarzıdır.Her yeni çaba, çalışma ve örgütlenmede olduğu gibi TEVKURD de ihtiyatlayaklaşılıyor. Bu ihtiyatlı tutumun kırılması, kendine ve çevresine güven verenbir duruma geçiş için, TEVKURD’ın eylem ve pratiklerine, daha çok da TEVKURDaidiyetinin güçlendirilmesine ihtiyaç vardır. Ne yazık ki TEVKURD aktivistleribu konuda çok da enerjik değiller, gevşek oldukları bile söylenebilir. TEVKURDaktivist ve yöneticilerinin sosyal ve siyasi yaşamlarında TEVKURD aidiyetleriniöne çıkarmaları ve bu aidiyetlerini beyin ve yüreklerinde içselleştirmelerigerekiyor. Yeni bir örgütlenme kurduk ve yeni bir birlik oluşturmayaçalışıyoruz. Bu, ağır ve önemli bir sorumluluktur, iddialarımıza uygundavranmalıyız.
Doğal sorunlarımızdan biri de açık alanda çalışmamızdır. Açık ama yasalolmayan bir örgütlenmeyiz. Tüm ulusal kişi, örgüt, kurum ve kuruluşlara da“gelin, birlikte çalışalım” çağrısını yapıyoruz. Legal kurum ve kuruluşlarla buçağrımız üzerine konuştuğumuzda legalite onlar için sorun oluyor. Bunlarınkurum olarak TEVKURD içinde yer almaları Türk kanunları açısından sorun oluyor,mümkün görünmüyor, hata kapatılmalarına yol açıyor. Bu durum önemli birsorundur, ama çözümü de vardır: Örneğin; Çalışma Grubu döneminde HAK-PAR üyedeğildi, ama HAK-PAR Başkanlık Kurulu bir karar aldı; “HAK-PAR ÇalışmaGrubu’nun çabalarını yurtsever olarak değerlendirir, bu çabayı destekler vegerekli yardımı yapar.” Bu da gösteriyor ki insan içtenlikle ulusal güçlerinbirliğine sahip çıkarsa çözüm zor değildir.
Aynı sorun illegal örgütlenmeler için de geçerlidir. İllegal olmaları, açıkörgütlenmeler içinde temsil edilmelerinde sorun oluşturuyor. TEVKURD, onlarıkendi içinde kabul etmeye ve onların meşruiyetlerini savunmaya hazırdır. Açıkalanda kendi temsilcilerini ilan edememeleri bir sorundur. Bu sorunun da çözümüvardır: Samimiyet, birbirini anlamak ve anlaşabilmek. Hiçbir örgütlenme yüzdeyüz illegal değildir, açık ya da yasal alanda da devamları vardır. Açık ya dayasal alandaki kuruluş ve kişileriyle temsil edilebilirler, birlikteçalışabiliriz, bu tarzda sorunu çözebiliriz.
TEVKURD’ün tüzüğünde kişisel ve kurumsal üyelik vardır. Bu durum, TEVKURDiçinde içsel hukuki bir soruna yol açmaktadır. Kişi, kurum ve kuruluşlarınhukukunu TEVKURD içinde örmemiz gerekiyor. Bilindiği gibi geçen 6 ay boyuncaesas olarak bu konuyu tartıştık ve bir tarzda anlaşarak bu tüzüğü kabul ettik.Önümüzdeki günlerde tüzük kongremiz de yapılacaktır. Son dönemlerde bazı kişive çevrelerce TEVKURD’ün iç hukuk yapısına yöneltilen eleştiriler haksızdır.TEVKURD, 1. Kongre katılımcılarının kişisel aidiyetleri ile kurulmuş olup,tüzük ve programına göre çalışmaktadır. Bu tüzük ve program yeni bir kongretarafından değiştirilmediği sürece, her kurucu, meclis ve yönetim kuruluüyesinin bu tüzük ve programa göre davranması ulusal ve ahlaki bir görevdir.
Sorunlar sonu gelmese de sözün sonu gelir. Sizlerle ilişkimizde de önemlibir sorun var. Biz TEVKURD aktivistleri ile sizler arasındaki ilişki fazlacaplatoniktır. Toplantı ve diğer görüşmelerimizde size TEVKURD’ün çaba, çalışmave hedeflerinden söz ediyoruz. Sizler de bu çabanın önemli, kutsal ve degerekli olduğunu, gerekli yardımı yapacağınızı ve izleyeceğinizi söylüyorsunuz.Biz de size dönüp diyoruz ki “gayet iyi yurtsever insanlarsınız.” Böyleceplatonik bir tarzda birbirimizi sevmeye devam ediyoruz. Ancak iki seneden beribu platonik ilişkiyi reel bir düzeye çıkaramadık. Artık yeter, gerçekten iyi biriş yapıyorsak gelin birlikte yapalım. “Bekle ve gör” tavrı bizim için önemlibir sorundur. Neyi bekliyor ve neye bakıyorsunuz? Bu durumda olduğunuz sürecebaşarı elde etmemiz zordur.
TEVKURD’ün başarısızlığı durumunda yurtsever kamuoyu önüne çıkıp özür dileyeceğimve şunları söyleyeceğim: “TEVKURD’ün tüzük, program ve çabaları doğruydu, amakendi yetersizliklerimiz ve gevşek davranmamızdan dolayı başarısız olduk.Elimden geleni yapmaya çalıştım, bu kadarını yapabildim.” Siz ne diyeceksiniz?“Bekle ve gör” pozisyonunuz sizi TEVKURD’ün başarısızlığının sorumluluğundankurtarır mı?
Yükümüz ağır ve yolumuz uzun, bakın ama beklemeyin, gelin iktidarperspektifi, özgürlük hedefi ve birlik tavrı için hep birlikte yürüyelim,birlikte çalışalım…
Fuat Önen,06-10-2007, TEVKURD İstanbul Bölge Toplantısı