×
Ayrılıkçı Yazılar
İsmail Beşikçi
Ayrılıkçı Yazılar
Ana akım Kürd siyasal hareketi, ‘ayrılıkçı’ olmadığını, yemin- billah ederek döne döne ifade etmektedir. Bu yaranmacı tutumun, Kürdlere küçücük bir hayrı yoktur. Fuad Önen (1954, Derik) Ayrılıkçı Yazılar kitabında hep yol yürüd...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (613)


Seyidlik-Şeriflik
İsmail Beşikçi
Seyidlik-Şeriflik
‘Soyum Ehl i-Beyt’ tir demek,  ben Arab’ım demektir. Ehl-i Beyt ev halkı anlamına gelir. Hz. Muhammed’i, kızı, Hz. Fatıma’yı, damadı ve  amcasının oğlu Hz.  Ali’yi, Hz. Ali’nin oğulları Hz. Has...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (338)


Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
İsmail Beşikçi
Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
Dünyanın dört bir tarafına savrulan Yahudilerin, 2000 sene sonra, 14 Mayıs 1948’de bir Yahudi Devleti kurmalarının çok büyük bir yurtseverlik hareketi olduğunu belirtmiştim. Bu yurtseverlik Kürdlerde yok. Bunca savaşlara, bunca sürgünlere, aslı...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (558)


Doktor Said
İsmail Beşikçi
Doktor Said
Gerek Aysel Çürükkaya, gerek Selim Çürükkaya, tören sırasında çok önemli konuşmalar yaptılar. Ama konuşmalarını Türkçe yaptılar. Bu, kişi olarak bende biraz burukluk yarattı. Çünkü bu ulusal ruh kavramına aykırı bir tutumdur. Ulusal ruh, ulusun anadi...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2077)


30 Eylül’de Seçim
İsmail Beşikçi
30 Eylül’de Seçim
Kürdler, Kürdistan 16 Ekim 2017 sabahında, çok büyük, çok ağır bir darbeyle karşılaştı. Halbuki, 25 Eylül 2017 referandumu sonunda çok başarılı bir sonuç elde edilmişti. Bu çok olumlu sonucu bozmak için hasım güçlerle işbirliği yapmak, gizli anlaşmal...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2293)


Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler
İsmail Beşikçi
Referandum ilanından sonra, sık sık yapılan bu açıklamalar şu anlama geliyordu. Siz  Kürdler, kendi geleceğinizi belirleme hakkına sahip değilsiniz. Sizin geleceğinizi ancak biz belirleriz. Siz kendinizi yönetemezsiniz.  Siz şimdiye kadar h...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2083)


Afrin savaşı uzun sürecek
İsmail Beşikçi
Afrin savaşı uzun sürecek
Avrupa’yı Avrupa yapan bazı değerler vardır. Ama Avrupa, Kürd/Kürdistan sorunlarına bu değerlerle yanaşmamaktadır; Ortadoğu’nun otoriter, baskıcı, ırkçı, mezhepçi değerleriyle yaklaşmaktadır. Bu bakımdan 1920’lerde kurulan Kürdlere,...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2525)


Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
İsmail Beşikçi
Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
Tarihte, Kürdler için ‘Yiğit bir halk’, ‘Kahraman bir halk’ ‘Gözünü budaktan esirgemeyen bir halk’ gibi ifadeler, kavramlar kullanılır. Kürdlerin davranışları bu tür nitelemelerle dile getirilir. Kürdler, başka bir...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2562)


Kürdler Zoru Başardı
İsmail Beşikçi
Kürdler Zoru Başardı
Irak’a, Türkiye’ye, İran’a, Suriye’ye rağmen, PKK’ye rağmen, Goran’a,  Komel’e rağmen, YNK’nin,  Ala Talabani, Bafil Talabani  gibi bir kesimine rağmen,  ABD’ye, İngiltere&rsqu...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2392)


Güvenlik...
İsmail Beşikçi
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, Kürdlerin ulusal istemleri, bu doğrultuda geliştirdikleri mücadeleler her zaman, Irak’ın güvenliği sorununu, bu sorun çevresinde gelişen endişeleri gündeme getirmektedir. Bu istemler, bu mücadeleler, sadec...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2008)


Page 1 of 17First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  10  Next   Last   
25

Araplar, Türkler ve Farslar İslamı her zaman,  kendi milli çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır. İslamın korunması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması değil,  kendi milli çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi, İslamın bu çerçevede kullanılması birinci planda tutulmuştur. İslamı koruyan ve geliştiren,  kendi milli çıkarlarına araç etmeyen tek halk, tek millet kanımca Kürdlerdir.

 Fethullah Gülen hareketi dinsel görünümlü bir Türk milliyetçiliği hareketidir. Fethullahçılığın temel amacı Türk milliyetçiliğini korumak, geliştirmek, yükseltmektir. İslamı korumak ve geliştirmek daha sonra gelmektedir.
 
Bir Türk’ün Türk milliyetçisi olması, Türk dilini, Türk yurdunu sevmesi, dünyada Türklüğü koruma ve geliştirme duyguları ve düşünceleri içinde olması doğal bir durumdur. Ama, Türk milliyetçiliğinin, başka halkların milli haklarının  kulanılmasını engelleme doğrultusunda kullanılması sorun yaratan bir durum ortaya koymaktadır. Bu yazıda bu durum irdelenmeye çalışılacaktır.
 
Bugün, Türkiye’nin en önemli sorunu Kürd sorunudur.  İç politikayı da dış politikayı da belirleyen sorun Kürd sorunudur. Kürd sorunu geçmişte de belirleyici bir sorundu. Fakat o zamanlar bu durum ifade edilmiyordu. Günümüzde artık, devlet ve hükümet yetkilileri de bu durumu açıkça ifade ediyor. Kürdlerde milli hareketin artık önlenemez, durdurulamaz bir aşamaya gelmiş olmasından dolayı, devlet ve hükümet de böyle bir söylem geliştirme gereğini duymaktadır.
 
Devletin ve hükümetin Kürd sorunu bağlamında  en önemli politikası asimilasyondur. İttihat ve Terakki’den beri en önemli politika asimilasyondur. Kürdleri Türklüğe asimile etmek,  Türk Devleti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin genlerine işleyen bir politikadır. Bu, İttihat ve Terakki’den beri tasarlanan, uygulanan bir politikadır. Cumhuriyet’den beri bu politika daha kararlı ve sistematik bir şekilde uygulanmaktadır. Kürdlerin Türklüğe asimilasyonu,  Türk milliyetçiliğinin  vazgeçilmez bir amacı olmuştur.
 
Son bir- iki yıldır, Gülen Hareketi’nin de  belirli bir Kürd açılımı yaşadığı gözlenmektedir. Artık, Kürd halkı ve Kürd dili inkar edilmemektedir .Ama,  bireysel hakların dışında kolektif haklar da  tanınmamaktadır. Kürdlerin asimilasyonu sürecinde devlet ve hükümet politikaları yönünde yer alması, Gülen Hareketi’ni belirleyen önemli bir boyuttur. Belirli bir açılım vardır ama bu temel boyut değişmemektedir. Asimilasyonu devam ettiren, ilerleten,  Kürdçe eğitimin, Kürdçe mecburi eğitimin olmamasıdır.
 
Resmi ideoloji başta Türk milliyetçiliğini korumayı, geliştirmeyi amaçlamaktadır.  Din, İslam, bu anlayışı güçlendiren, en  temel ayak olarak değerlendirilmektedir. Türk-İslam Sentezi bu anlayış çerçevesinde oluşmaktadır.
 
Kürdlerin Türklüğe asimilasyonu konusunda, devletin yanında yer alan, devlet politikalarını destekleyen, teşvik eden, Türk milliyetçiliği yanında yer alan grupların başında, Fethullahçı hareket yer almaktadır. Kürdlerin Türklüğe asimilasyonu konusunda, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile, Atatürkçü Düşünce Derneği ile Fethullah Gülen hareketi arasında  hiçbir fark yoktur. Bütün bu grupla Türk milliyetçiliği anlayışı doğrultusunda hareket etmektedirler. Bunun, Kürdlerin milli hakların yaşama geçmesini  engelleme, asimilasyonu sürdürme gibi bir anlamı da vardır.
 
Dinsel duyguları, dinsel kurumları geliştirerek Kürdleri oyalama, asimilasyonu bu yolla gerçekleştirme,  devletin önemli bir politikasıdır.  Kürd bölgelerinde, Kur’an kurslarının, İmam-Hatip Okulları’nın, medrese benzeri kurumların yaygınlaştırılması bu anlayışı bir gereği olarak yaşam bulmaktadır.
 
Bediüzzaman Said-i Kürdi
Gülen Hareketi’nin, Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin,  eserlerine, düşüncesine, yaklaşım tarzının  incelenmesi ufuk açıcı olacaktır. Türkiye’de Nurculuk akımı,  Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin düşüncelerine, Risale-i Nur kitaplarına göre oluşmaktadır. Ama Türk Nurcular Said-i Kürdi’nin düşüncelerini tahrif etmekten çekinmemektedir. Türk Nurcular, Said-i Kürdi’nin özellikle Kürd toplumuna ilişkin düşüncelerini ya sansür etmekte veya tahrif etmektedirler. Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin kitapları yayımlanırken,  Kürdlere ilişkin yazılar, yazılardaki bölümler ya sansür edilmekte veya  tahrif edilmektedir.
 
Bu tutum üzerine, Kürd Nurcular, Said-i Kürdi’nin yazılarını kitaplarını olduğu gibi basma gereğini duymuşlardır. 1990 da Tenvir Neiriyat, Med-Zehra Yayıncılık’ da,  İçtimai Reçeteler adı altında iki ciltlik bir kitap yayımlamıştır. Aynı kitap, 2004 yılında, biraz daha genişletilerek,  Zehra Yayıncılık tarafından, tek cilt olarak  İçtimai Dersler adı arlında yeniden yayımlanmıştır. Bu kitaplarda,i Said-i Kürdi’nin, 1908, 1909, 1910 yıllarında, kaleme aşldığı, Kürdlere, Kürd toplumuna  ilişkin düşünceleri, duyguları yer almaktadır.
 
Bediüzzaman Said-i Kürdi, 1907 yılında,  Sultan Abdülhamid’e,  Medresetü’z Zehra isimli  bir eğitim projesi sunmak için İstanbul’a gidiyor.  Said-i Kürdi bu okulun dili için,  “Arabi vacib, Kürdi caiz, Türki lazım kılmak gerekir” diyor.  (Münazarat,  İçtimai Reçeteler II, s. 80,  İçtimai Dersler s. 141)
 
“ Arabi vacib”, “Kürdi Caiz”, “ Türki lazım kılmak” nasıl
“Arabi farz” “Türki vacib, “Kürdi caiz” e dönüştürüldü?
“Fethullah Gülen Perspektifinden,  Bediüzzaman Said-Nursi ve  Risale-i Nur” çevresi ise,  “Güneydoğu Problemleri ve Bediüzzaman’ın Medsetetü’z Zehra Projesi” nde,  “Arapça farz, Türkçe vacib, Kürtçe caizdir” deniyor.
 
Fethullah Gülen ve çevresi, Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin düşüncelerini,  Eberlerini, sansür eden, tahrif eden  bir gruptur.  Bu tutuma ilişkin olarak yukarıdaki olguyu irdelemeye çalışacağım.
 
Farz İslamda yapılması zorunlu olan anlamındadır. Vacib de zorunluluk ifade etmektedir. Ama bu zorunluluğun farz da olduğu gibi güçlü bir anlamı yoktur.  İkinci derecede bir zorunluluk.
 
Said-i Kürdi Medresetü’z Zehra’da, “Kürdçe caizdir” diyerek bu okulda geçerli dili, eğitim dilinin  Kürdçe olduğunu vurgulamaktadır. Arapça elbette öğrenilmelidir, Tükrçe de devletin  resmi dili olduğu için öğrenilmesi lazımdır.” diyor. Zaten Kürd Medreselerinde de eğitim fiili olarak böyle yapılmıyor mu? Zaten Said_i Kürdi 1908 lerdeki çeşitli yazılarında bu durumu açıkça ifade etmektedir
 
Fethullah Gülen ve çevresi ise, caiz kelimesine, “Kürdçe olsa da olur, olmasa da olur, isteyen evinde konuşsun…” şeklinde bir anlam yüklemektedir. Dikkat edilirse, “Fethullah Gülen Perspektifinden Bediüzzaman  Said-i Narsi ve Risale-i Nur” çevresi bu sıralamayı ters yüz etmektedir.
 
Bediüzzaman Said-i Kürdi,  “Arapça vacib, Kürdçe caiz, Türkçe lazımdır” derken,  Gülen cemaatı bunu,  “Arapça farz, Türkçe vacib, Kürdçe caiz” dir şeklinde tahrif etmektedir. Said Kürdi, “Türkçe lazımdır” derken,  buna, “Türkçe devletin resmi dilidir. Öğrenilmesi lazımdır” şeklinde bir anlam  yüklemektedir.  Gülen cemaati ise, hem sıralamayı değiştirmekte,   hem de Türkçe’yi zorunluluk belirten vacib kelimesi ile anlatmaktadır.  Caiz sözcüğünü ise,  olsa da olur, isteyenler evlerinde konuşşunlar…” biçiminde  dile getirmektedir.
 
Türk din adamlarının, bu arada Gülen Cemaatı’nın da Türk milliyetçisi olması doğaldır.  Ama Türk milliyetçisi tutumlarının Kürdlerin aleyhine kullanılması, bunun için de Said-Kürdi’nin eserlerinin, düşüncelerinin  sansür edilmesi, tahrif edilmesi sağlıklı bir tutum değildir.
 
Selami Can, Fetullahçıların bu tutumunu eleştirmektedir.  “Vacib dille Olimpiyad, Farz dille Kürd’e Kıyak, Caiz Dille Lak lak” yazısında,  bu sansürcü, tahrifçi tutumu ayrıntılı bir şekilde eleştirmektedir.  (www. nasname. com  23 Haziran 2011)
 
Bu yazı üzerine sitede pek çok yorum geliştirilmiştir. Ali isimli izleyici, Fethullah Gülen’i,  “Farz dili neden kendi okullarında uygulamıyorsun?” diye eleştirmektedir.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kürd sorunu
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da böyle bir tutumu vardır.  Örneğin, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nde,  Kürdler maddesi yer almamaktadır. Ansiklopedinin şimdiye kadar (Temmuz 2011) 39 cildi yayımlanmıştır.  Kürdler maddesi 27. cilde yer alması gerekiyordu.
 
Bu tutum, resmi ideolojinin inkarcı tutumunun aynen benimsendiği anlamına gelmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı Kürd bölgelerine irşad heyetleri göndererek  sahte “kardeşlikler” ileri sürerek Kürdlere, milli haklarını  unutmalarını, Türkleşmelerini salık vermektedir. Kürd bölgelerine gönderilen imamlarda da bu nitelikler aranmaktadır.Bütün bunulardan dolayı, Barış ve Demokrasi Partisi’nin, devletin imamlarının değil, kendi imamlarımızın arkasında namaza duralım, çağrısı yerindedir.
 
Sızıntı Dergisi’nde  Bediüzzaman
Bu arada,  Haziran 2011 tarihli ve  389 sayılı Sızıntı Dergisi’nin kapağı üzerinde de durmak gerekir. Dergi, kapakta Said-i Kürdi’ bir resmini kullanıyor. Said-i Kürdi elinde Türk bayrağı sefere çıkıyor. Bu da tahrifatın sürdürüldüğü anlamına geliyor.
 
Said-i Kürdi’nin, 1908, 1909, 1910… yıllarında, Said-i Kürdi imzasıyla yayımladığı yazılar,  Türk Nurcuların sitelerinde yer almamaktadır.  Risale-i Nur’ları yayımlayan  Türk Nurcular  yayınlarında bu yazıları sansür etmektedir. Bu yazıların bazılarını şu şekilde belirtmek mümkündür.
 
Hamidiye Alaylarına Dair Beyan-ı Hakikat,  Şura-yı Ümmet, 19 Kasım 1908, İçtimai Dersler, s. 505-506
 
Kürdler  Yine Muhtaçtır, Şark ve Kürdistan, Sayı ,  2 Aralık 1908 İçtimai Dersler,  s. 507-508
Ey Kürd Topluluğu,  Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 2,  12 Aralık 1908, İçtimai Dersler, s. 509-510
Kürdler Neye Muhtaç?,  Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi,  Sayı 2,  12 Aralık 1908, İçtimai Dersler, s. 511-512
Bediüzzaman Said-i Mebusan’a Hitabı,  Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 3, 19 Aralık 1908,  İçtimai Dersler, s. 513- 517
Bediüzzaman Molla Said-Kürdi’nin, Mebusan’a Hitabı,  Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 4, 26 Aralık 1908, İçtimai Dersler,  518-523
Nutk-u Sabıkın Neticesi,  Kürd teavün ve Terakki Gazetesi,  9 Ocak 1909, İçtimai Dersler, s. 524-527
İfade-i Meram, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 6, 9 Ocak 1909,  İçtimai Dersler,  s.528-5
Hakikat, Volkan Gazetesi,  10 Mart 1909,  İçtimai Dersler, s. 531-532
Bediüzzaman Kürdi’nin, Fihriste-i Makasıdı ve Efkarının Programıdır, Volkan Gazetesi, Sayı 83-84, 24 Mart 1909, ;İçtimai Dersler, s. 537-544, İçtimai Reçeteler  II, 269-276
Reddü’l Evham, Volkan Gazetesi,  Sayı 90-91, 31 Mart 1909, İçtimai Dersler, s. 547-553
Ziya-yı Hakikat,  Volkan Gazetesi, Sayıı 97, 7 Nisan 1909, İçtimai Dersler, s. 554-559  İçtimai Reçeteler II,  276-281
Leman-ı Hakikat ve İzale-i Şübehat, Volkan Gazetesi, 29 Mart 1909, İçtimai Dersler, s. 560-570, İçtimai Reçeteler,  II, s. 281-290
Asker Kardeşlerime,  Serbesti Gazetesi, 18 Nisan 1909, İçtimai Dersler,  s. 572,  İçtimai Reçeteler, s. 292
Kürdler ve Osmanlılık,  İkdam Gazetesi,  Sayı 8273 7 Mart 1920,  İçtimai Dersler, s. 577 İçtimai Reçeteler  II,  s. 301-302
Kürdler ve İslamiyet, Sebilürreşad Dergisi,  17 Mart 1920,  İçtimai Dersler, s. 578-580, İçtimai Reçeteler II  s.303-305
Kürdler ve Osmanlıık ve Kürdler ve İslamiyet yazıları 1920 de yazılmış yazılardır. Bu yılda da  Said-i Kürdi imzasının kullanılması dikkate değer.
 
Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım
Zehra Vakfı, Bediüzzaaman Said_i Kürdi’yi, eserlerini, düşüncelerini, olduğu gibi, yani sansürden arındırarak,  kamuoyuna, bu arada Kürd kamuoyuna ulaştırmaya çalışmaktadır.  Zehra Vakfı’nın ve vakıf başkanı İzzettin Yıldırım’ın bu girişimleri, Kürd karşıtı çevreleri rahatsız etmiştir. Zehra Vakfı’na Vakıf Başkanı  İzzettin Yıldırım’a karşı tasarlanan operasyonlar bu ortamda yaşama bulmuştur.
 
Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım,  29 Kasım 1999 da, Hizbullahçılar tarafından,  İstanbul’da, Fatih’deki bürosundan alınarak kaçırıldı. 17 Ocak 2000 de,  Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu,  Hizbullah’a karşı yürütülen operasyon sırasında, Beykoz’da, emniyet birimleri tarafından öldürüldü. Bu olaydan iki gün sonra,  İzzettin Yıldırım’ın domuz bağıyla  öldürülmüş bedeni, sorguya ilişkin görüntüleri içeren kaset, Elazığ’da bir hücre evinde bulundu.
 
Hizbullah’ın, PKK’nin Kürd toplumundaki etkinliğini kırmak için,  devlet tarafından kurulup eğitildiği biliniyor. Hizbullah’ın dağdaki PKK’ye karşı değil, şehirlerdeki Kürd
yurtseverlerine karşı mücadele ettiği,  Kürd yurtseverlerini, gündüz vakti, enselerinden tek kurşunla  katlettiği de  biliniyor. Zehra  Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın, kaçırılmasını, sorgulanmasını, katledilmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu olayın Gülen Cemaatı tarafından nasıl değerlendirildiğini irdelemek ufuk açıcı olabilir.
 
Bediüzzaman’a Eleştiri
Bediüzzaman’ın özgürlükçü  bir kişi olduğu, temel niteliğinin bu olduğu vurgulanmaktadır. “Hür Adam” isimli bir filmi de yapılmıştır.  Bu anlayışa iki temel eleştiri getirmek mümkündür. 1915 Ermeni soykırımına karşı Said-i Kürdi’nin küçücük bir tepkisi olmamıştır. Halbuki, soykırımın, tehcirin en hararetli günlerinde, Said-i Kürdi, Erzurum, Pasinler Cephesi’nde, tabur imamıdır. O yıllarda alay  müftülüğü, tabur imamlığı resmi kurumlardır. Alay müftülüğünün binbaşılık, tabur imamlığının yüzbaşılık gibi bir karşılığı da vardı. Said-i Kürdi, 19 Şubat 1916 da  Ruslara esir düşmüş, Sibirya’da bir esir kampına konulmuştur. 1917 de Bolşevik devrimi sırasında  meydana gelen karmaşadan yararlanarak esir kampından kaçıp esaretten kurtulmuştur. Ermeni soykırımına karşı hiçbir tepki göstermemesi onun, özgürlükçü tutumuyla, “hür adam” niteliğiyle bağdaşmamaktadır.
 
Ubeydullah Nehri, 1880’lerde, Osmanlı’ya ve İran’a karşı, ayaklanma tasarlarken,  Hakkari çevresindeki Hristiyanlarla Ermenilerle ve Nasturilerle-Süryanilerle, iyi ilişkiler geliştirmeye çalışmıştı. Bedirhan Bey’in, 1843 ve 1846 da, Nasturileri ezme politikası yanında, Ubeydullah Nehri’nin dikkate değer bir tutum içinde olduğu gözlenmektedir.
1915 de Ermenilere ve Süryanilere soykırımın yoğun bir şekilde devam ettiği günlerde, Mardin’de, Fethullah isimli bir din adamı,  çevresindeki Kürdlere, Hristiyanlara, Ermenilere ve Asuri-Süryanilere  dokunmamalarını, İttihatçı direktiflere uymamalarını ısrarla salık vermiştir. Ubeydullah Nehri’nin ve din adamı Fettullah’ın bu tutumları karşısında, Bediüzzaman’ın tutumunun sorgulanması gerekir.
 
İkinci eleştiri, Cumhuriyet’le birlikte başlayan Kürd direnişlerine karşı,  Said-i Kürdi’nin bir tepki vermemesidir.  Kürdler bu kadar eza-cefa içindeyken, buna bir tepki verilmemesi “hür adam” niteliğiyle çelişmektedir.  Bu, artık, Said-i Kürdi’nin,  Said- Nursi olmaya başladığı dönemdir. Bu, ayır bir konudur.  Bu yazıda ele alınacak bir konu değildir. Bu yazıda, Said-i Kürdi’nin, 1908, 1910’larda,  Kürdlere ilişkin yazılarının,  Türk Nurcular tarafından nasıl sansür ve tahrif edildiği  konusu irdelenmektedir.
www.gelawej.net
Posted in: tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

Konferansa Pirsgirêka Kurd li Tirkiyê
İsmail Beşikçi
Tirkiyê derbarê Pirsgirêka Kurd de zêdetirîn mijara ku tê qisetkirin ‘çareserî’ ye. Bêguman her tim kurd li ser ‘çareserî’yê diaxifin, kurd ‘çareserî’yê munaqeşe dikin. Lêbelê beriya ‘çareserî’yê pêwîst...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3265)


Êdî Kurd Dîroka Kurdan Dinivîsin
İsmail Beşikçi
Yek ji encamên girîng ên şerê çekdarîyê ev e ku, di nêv kurdan de hîşyarbûneke manewî daye destpêkirin. Rastîya wê, ew proseya ku ji salên 1960î de zîl dabû li dema şerî û piştî wî hê bêhtir geş bû, belav bû û kok berda erdê. Di roja îroyîn de li nêv...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3308)


Bûyera Dr. Friçê Duyem
İsmail Beşikçi
Di manşeta rojnameya Hürriyetê ya roja 21 pûşper 2007 de nûçeyek hebû. Sernavê nûçeya nûçegihan Özgür Ekşiyî “Lobîcîyê Veşartî Hat Eşkerekirin” e. Taner Akçamê ku li Zanîngeha Minnessota profesorê dîrokê ye, eşkera kirîye ku, ew kesê ku e...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3513)


Têgihîştinên Neteweperweriyê
İsmail Beşikçi
Dema ku pesnên neteweperweriya tirkî didin, pê re jî bona wê bizava neteweperweriyê ku di nav kurdan de aj dide, dibêjin “cudaxwaz e”, “paşverû ye”, “nîjadî ye” û hwd. e, bi vî awayî ev bizav tê xirabkirin. [Dibêji]...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2972)


Komeleya Piştgirîya Jiyana Nûjen Çi Dide Kurdan?
İsmail Beşikçi
Li Tirkiyeyê demokratîkbûn pirseka girîng e. Beşdarîya bo Yekîtîya Ewropayê û pêkanîna demokratîkbûnê, amanceka bingehîn a hukûmetan e. Wekî mînak, hukûmeta Partîya Edalet û Pêşveçûnê (AKP) carînan behsa vê amancê dike. Demokratîkbûn jî, ji rûyê polî...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3153)


Li Ser Têgeha “Ez kurd im, lê ne kurdçî me”
İsmail Beşikçi
Beşek ji kurdên ku vê sloganê tînin zimên, li hemberî vê şîroveyê jî derdikevin; dixebitin bidin zanîn ku em ji bo kurdan gelek tiştî dixwazin. Dibêjin, “Ez ne kurdçî me lê ji bo kurdan gelek tiştî dixwazim…” Dîsan dibêjin, “...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3409)


Pirsa Sereke Di Pirsgereka Kurd de
İsmail Beşikçi
Di vê axiftinê de ez dê hewl bidim xwe da ku li ser vê mijara bingehîn rawestim. Qonaxa bingehîn a dîrokî ku Pirsgirêka Kurd jê hasil bûye, qonaxa Şerê Cîhanê yê yekemîn e, yanî qonaxa pevçûna parvekirinê û piştî wê ye ku meriv dikare bi kurtahî bibê...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3613)


Têgihiştina di Derbarê Kurdan de, Têkilîyên Leşker û Hikûmetê
İsmail Beşikçi
Tirkîye, dewleteke xwedî îdeolojîya fermî ye. Di dewletên ku xwedî îdeolojîya fermî de tu cûdahîya dewlet û hukûmetê tune ye. Di îdarekirina dewletên wiha de, di dereca yekemîn de, yê ku biryar dide û birê ve dibe, sazîyên paraztin û meşandina îdeolo...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3194)


Sîstema Dewşîrme
İsmail Beşikçi
Di vê helwestê de, bi raya min sedema sereke, pirsgirêka mulk e. Gelê herêmê, mirovên ku herêmê xuya ne, xwedî mulk in. Weke mînak erdê gelekan heye. Jiber vê  yekê jî li ser gel bandoreke wan eşkere heye. Yekî ku li herêma xwe xwedî erdekî pir ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3132)


Têgihiştin û Nîqaşên di Derbarê Pirsgirêka Kurdan de
İsmail Beşikçi
Taybetmendîya vê pêvajoyê ya herî girîng, ew e ku dewlet û hikûmet qet xwe rexne nake û bi paşeroja xwe re hevrû nabe. Ez bawerim dewlet û hikûmet di vê mijarê de bi himet in. Dewlet û hikûmet plan dikin bêyî ku xwe rexne bikin, bêyî bi paşeroja xwe ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2965)


Page 1 of 4First   Previous   [1]  2  3  4  Next   Last   
123movies