×
Ayrılıkçı Yazılar
İsmail Beşikçi
Ayrılıkçı Yazılar
Ana akım Kürd siyasal hareketi, ‘ayrılıkçı’ olmadığını, yemin- billah ederek döne döne ifade etmektedir. Bu yaranmacı tutumun, Kürdlere küçücük bir hayrı yoktur. Fuad Önen (1954, Derik) Ayrılıkçı Yazılar kitabında hep yol yür...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (591)


Seyidlik-Şeriflik
İsmail Beşikçi
Seyidlik-Şeriflik
‘Soyum Ehl i-Beyt’ tir demek,  ben Arab’ım demektir. Ehl-i Beyt ev halkı anlamına gelir. Hz. Muhammed’i, kızı, Hz. Fatıma’yı, damadı ve  amcasının oğlu Hz.  Ali’yi, Hz. Ali’nin oğulları Hz. Has...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (332)


Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
İsmail Beşikçi
Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
Dünyanın dört bir tarafına savrulan Yahudilerin, 2000 sene sonra, 14 Mayıs 1948’de bir Yahudi Devleti kurmalarının çok büyük bir yurtseverlik hareketi olduğunu belirtmiştim. Bu yurtseverlik Kürdlerde yok. Bunca savaşlara, bunca sürgünlere, aslı...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (550)


Doktor Said
İsmail Beşikçi
Doktor Said
Gerek Aysel Çürükkaya, gerek Selim Çürükkaya, tören sırasında çok önemli konuşmalar yaptılar. Ama konuşmalarını Türkçe yaptılar. Bu, kişi olarak bende biraz burukluk yarattı. Çünkü bu ulusal ruh kavramına aykırı bir tutumdur. Ulusal ruh, ulusun anadi...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2058)


30 Eylül’de Seçim
İsmail Beşikçi
30 Eylül’de Seçim
Kürdler, Kürdistan 16 Ekim 2017 sabahında, çok büyük, çok ağır bir darbeyle karşılaştı. Halbuki, 25 Eylül 2017 referandumu sonunda çok başarılı bir sonuç elde edilmişti. Bu çok olumlu sonucu bozmak için hasım güçlerle işbirliği yapmak, gizli anlaşmal...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2278)


Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler
İsmail Beşikçi
Referandum ilanından sonra, sık sık yapılan bu açıklamalar şu anlama geliyordu. Siz  Kürdler, kendi geleceğinizi belirleme hakkına sahip değilsiniz. Sizin geleceğinizi ancak biz belirleriz. Siz kendinizi yönetemezsiniz.  Siz şimdiye kadar h...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2072)


Afrin savaşı uzun sürecek
İsmail Beşikçi
Afrin savaşı uzun sürecek
Avrupa’yı Avrupa yapan bazı değerler vardır. Ama Avrupa, Kürd/Kürdistan sorunlarına bu değerlerle yanaşmamaktadır; Ortadoğu’nun otoriter, baskıcı, ırkçı, mezhepçi değerleriyle yaklaşmaktadır. Bu bakımdan 1920’lerde kurulan Kürdlere,...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2510)


Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
İsmail Beşikçi
Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
Tarihte, Kürdler için ‘Yiğit bir halk’, ‘Kahraman bir halk’ ‘Gözünü budaktan esirgemeyen bir halk’ gibi ifadeler, kavramlar kullanılır. Kürdlerin davranışları bu tür nitelemelerle dile getirilir. Kürdler, başka bir...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2544)


Kürdler Zoru Başardı
İsmail Beşikçi
Kürdler Zoru Başardı
Irak’a, Türkiye’ye, İran’a, Suriye’ye rağmen, PKK’ye rağmen, Goran’a,  Komel’e rağmen, YNK’nin,  Ala Talabani, Bafil Talabani  gibi bir kesimine rağmen,  ABD’ye, İngiltere&rsqu...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2377)


Güvenlik...
İsmail Beşikçi
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, Kürdlerin ulusal istemleri, bu doğrultuda geliştirdikleri mücadeleler her zaman, Irak’ın güvenliği sorununu, bu sorun çevresinde gelişen endişeleri gündeme getirmektedir. Bu istemler, bu mücadeleler, sadec...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (1997)


Page 1 of 17First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  10  Next   Last   
27

19 Haziran 1971 de, Ankara’da tutuklanıp Diyarbakır’a götürülmüştüm. Sıkıyönetim tutukevindeki arkadaşlara , orada olmaları muhtemel olan, fakat ortada görülmeyen bazı arkadaşları sormuştum. Arkadaşların bir kısmının Güney’de olduğunu, Türkiye’de, Doğu’da, gerilla mücadelesi başlatmak için hazırlık içinde olduklarını söylediler. Bu bilgi beni çok şaşırtmıştı. Kürdlerin gerilla mücadelesi başlatacaklarını aklım, havsalam almamıştı.

O dönemde gerilla mücadelesi denildiği zaman, Vietnam akla gelirdi. 1950’lerin ortalarında Cezayir’de, Küba’da benzer halk hareketleri olmuştu. 1960’larda, Güney Amerika’da, Orta Amerika’da da benzer halk hareketleri yaşanıyordu. Filistin’de de böyle bir mücadele vardı.
1970’lerin ilk yarısında, Afrika’da, Portekiz sömürgelerinde, Gine Bissau’da, Angola’da ve Mozambik’de ulusal kurtuluş mücadeleleri yürütülüyordu. Güney Kürdistan’da, Mele Mustafa Barzani önderliğinde, peşmergenin yürüttüğü bir mücadele de vardı.
 
Fidel Castro (1926- ), Che Guevera (1928-1967), Ho Şi Minh (1890-1969) General Vo Nuguyen Giap (1911-2011) Yasser Arafat (1929-2004), Amilcar Cabral (1924-1973), Agostino Neto (1922-1979), Samora Machel (1933-1986), Partice Lumumba (1925-1961), Kwame Nkrumah (1909-1972), Leopold Sedar Senghor (1906-2001), Nelson Mandela (1918- ), Jomo Kenyatta (1894-1978), Julius Nyrere (1922-1999), Cemal Abdül Nasır (1918-1970), Ahmed Bin Bela (1918-2012), Huari Bumedyen (1932-1978), Martin Luther King (1929-1968) Malkolm X (1925-1965) Kaddafi (1942-2011), Saddam Hüseyin (1937-1906), Hafız Esed (1930-2000)…bilinen, takdir edilen, sohbetlerde adları sık sık geçen liderlerdi
 
Mele Mustafa Barzani (1903-1976) pek bilinmezdi. Peşmergenin mücadelesi de bilinmezdi. Bu koşullar içinde, Kuzey’de, böyle bir mücadelenin başlayabileceğini pek düşünemiyordum. (x)
 
Bu tarihten 12-13 yıl kadar sonra, 15 Ağustos 1984 de Kuzey Kürdistan’da da gerilla mücadelesi başladı. Mücadele hâlâ devam ediyor. Mücadelenin 30 yıla yaklaşan bir süredir devam ediyor olması dünyada bir ilk. NATO’nun ikinci güçlü ordusuna karşı bu mücadelenin sürdürülmesi yine dikkate değer bir durum. Türk ordusunun gerek sayı bakımından, gerek donanım ve eğitim-disiplin bakımından ilk beşte yer aldığı biliniyor. Bunun dışında, gerillaya karşı jandarmanın, polisin, Özel tim, JİTEM gibi gayri nizami unsurların, korucuların da kullanıldığı bir gerçek….
 
Bunların yanında mücadelenin, üniversite, yargı gibi devletin temel kurumları tarafından yoğun bir şekilde savunulan bir siyasal anlayışa karşı, resmi ideolojiye karşı yürütüldüğü de bir gerçek. Maddi ve manevi olarak, böyle donanımlı bir güce karşı bu mücadelenin sürdürülüyor olması, özellikle devletin ve hükümetin bilincine varması gereken bir durum ortaya koymaktadır.
15 Ağustos 1984 de gerilla mücadelesinin başlaması iç dinamiklerin işlemesiyle açıklanabilir. PKK’nin, 1970’lerin ortalarından itibaren Kürd halkını örgütlemeye çalıştığı görülmektedir. 1984 de küçük bir grupla mücadeleye başlamış, giderek geniş Kürd halk yığınlarının desteğini kazanmış, halklaşmıştır.
 
15-20 yıl kadar önce, örneğin bana, Irak’la ilgili, Irak’ın geleceğiyle ilgili 3-4 senaryo yaz, deselerdi. Ve bu senaryolar yazılsaydı… Bu senaryoların hiç birinde, Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani’nin, Irak’a Cumhurbaşkanı olacağı yer almazdı. Böyle bir olguya ilişkin bir düşünce, bir olasılık dahi yer almazdı. 3-4 senaryo değil, daha fazlası da yazılsa bu duruma ilişkin bir düşünce bunlarda da yer almazdı.
 
Ama, 2003 Mart’ında ABD’nin ve koalisyon güçlerinin Irak’a müdahalesinden sonra, Irak siyasal hayatında yaşanan yeni ilişkiler ağında, Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani Irak’a Cumhurbaşkanı oldu. Bu sürecin, bu ilişkilerin nasıl yaşandığı incelenmesi gereken bir konudur. Hatta, Celal Talabani, 2003 lerdeki geçiş Cumhurbaşkanlığı 4 yıllık birinci dönem Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra, ikinci dönem Cumhurbaşkanlığı görevini de sürdürmektedir.
 
Bir de şunları düşünelim. Eğer 1994-1995 yıllarında, Celal Talabani, Mesut Barzani gibi Kürd liderler, gerginlik anlarında, şu veya bu şekilde, Saddam Hüseyin’in eline geçmiş olsalardı, Saddam Hüseyin onlara nasıl muamele ederdi?
 
Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani’nin, 2003’den sonra Irak’a Cumhurbaşkanı olması dış dinamiklerin getirdiği bir durumdur. Dış dinamiklerin Kürdlerin, Kürdistan’ın tarihindeki rolü çok büyüktür. Kürdlerin ve Kürdistan’ın bölünmesi, parçalanması ve paylaşılması, iç dinamikleri parçalamış, etkisiz bir hale getirmiştir. Bu da dış dinamiklerin rolünü arttırmıştır.
Birkaç yıl öncesine kadar, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Türkiye tarafından tanınmıyordu, tanınmak istenmiyordu. Celal Talabani, Mesut Barzani gibi Kürd liderler “aşiret şefleri” diye küçümsenirdi.
 
Bugün, Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri dikkate alındığında, hükümetin “komşularla sıfır sorun” politikası dikkate alındığında, en güvenilir ilişkilerin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile yürütüldüğü söylenmektedir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle ticari ilişkilerin geliştiği, Kürdistan’dan çıkarılan petrolün, doğalgazın, Türkiye’ye taşınması için projeler yapıldığı konuşulmakta, tartışılmaktadır. Bağdat’taki merkezi hükümetle Türkiye’nin ilişkilerinin bozulması sürecinde, Güney Kürdistan’daki Kürd Federe Yönetimi’yle ilişkilerin geliştiği dikkati çekmektedir.
 
“Irak’a komşu Devletler Toplantıları”ndan, “Irak’a komşu Devletler İçişleri Bakanları Toplantıları”ndan, “Irak’a Komşu Devletler Dışişleri Bakanları Toplantıları”ndan, bugünlere nasıl gelindiği dikkate değer bir konudur. o dönemli hiç unutmamak, Türk yönetiminin Kürdistan algısını da hiç dikkatlerden uzak tutmayarak bu ilişkileri izlemek de yarar var.
 
Bu da kanımca, dış dinamiklerin ağır bastığı bir süreçtir. Henüz bir-iki yıl öncesine kadar böyle bir sürecin yaşanabileceğine hiç ihtimal vermezdim. ABD’nin Irak yönetimiyle, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle Türkiye’yle ilişkileri böyle bir sürecin yaşanmasına, gelişmesine neden olmaktadır. Bu ilişkiler çerçevesinde, Ergenekon davasının sürüyor olmasına, Türk ulusalcı anlayışının sorgulanıyor olmasına da işaret etmek gerekir.
 
Suriye’deki Kürdistan Kürdistan’ın en zayıf bölümü olarak algılanırdı. Bu bölge, öbür Kürdistan parçalarında mücadele yürütenler için bir sığınaktı. Bu bölgede yaşayan pek çok Kürd de, Suriye’de geçerli olan bir kimliğe bile sahip değildir.
 
Mart 2011 den beri, yani bir buçuk yıldır, Suriye’de, Beşşar Esed yönetimine karşı mücadele sürdürülmektedir. Suriye Ulusal Konseyi ve Hür Suriye Ordusu, Beşşar Esed rejimini devirmek, ve kendi yönetimlerini kurmak için yoğun bir mücadele içindedir.
 
Suriye Ulusal Konseyi’nde, daha çok Müslüman Kardeşler yer almaktadır. El Kaide de Suriye Ulusal Konseyi içindedir. Hür Suriye Ordusu ise, Suriye ordusundan ayrılan subaylar ve generaller tarafından kurulmuştur. Gerek Suriye Ulusal Konseyi, gerek Hür Suriye Ordusu, Türkiye tarafından desteklenmektedir. Türkiye’nin Suriye ile, Suriye muhalefeti ile ilgilenmesi, demokrasi gereği, bir ilgilenme değildir. “Beşşar Esed sonrası kurulacak rejimde, Kürdler bir hak sahibi olmasın” endişesiyle gösterilen bir ilgidir. Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte, Hür Suriye Ordusu’nu silahlandırmaya çalışıyor. Bu, Müslüman Kardeşler’in ve el Kaide’nin de silahlandırılması anlamına gelmektedir.
 
Gerek Suriye Ulusal Konseyi, gerek Hür Suriye Ordusu, kuracakları yen rejimde, Kürd taleplerini karşılamayacaklarını, bu taleplere çok soğuk baktıklarını açık bir şekilde ortaya koyuyorlar. Türkiye’nin desteğiyle ve isteğiyle uyumlu olarak Kürdlerle aralarına ciddi mesafeler koymaya çalışıyorlar.
 
Kürdlerse, gerek Beşşar Esed yönetimiyle, gerek Suriye muhalefetiyle, belirli mesafede kalarak, kendi işlerini yürütüyorlar. Kendi kendilerini yönetmenin yolunu yordamını arıyorlar. Kürdlerin yaşadığı alanlarda kurumlaşmaya çalışıyorlar,çocuklar için, eğitim dili Kürdçe olan okullar kurmaya gayret ediyorlar.
 
İşte bu ilişkiler ağında hiç beklenmeyen bir durum ortaya çıkıyor. Beşşar Esed yönetimi, Temmuz ayı sonlarında, Kürd bölgelerinden askerlerini çekiyor. Qobani, Efrin, Amude, Terbesiye, Qamışl, Derik gibi Kürd kentlerinde Kürdler yönetimi ele geçiriyor. Ve buralarda özerk yönetimler kurmaya çalışıyorlar.Suriye Kürdleri Ulusal meclisi ve batı Kürdistan Halk Meclisi özerk yönetimi kurumlaştırmaya çalışıyorlar. Hewler’de, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin inisiyatifiyle, bu konuda bir anlaşma da yaptılar. Bu, örneğin, Türkiye’nin hiç hesaplamadığı bir durumdur. Bu olayın, Türkiye’nin Suriye politikasını alt-üst ettiği söylenebilir.
 
Bir-iki yıl öncesine kadar, Suriye’de böyle bir durumun yaşanacağı hiç akla gelmezdi. Bu da Suriye Kürd toplumunun iç dinamiklerinden çok dış dinamiklerle ilgili bir durumdur. Suriye’de Beşşar Esed yönetiminin, Suriye Ulusal Konseyi’ne, Hür Suriye Ordusu’na Türkiye’ye karşı duruşu, Kürdlere yaşadıkları alanlarda, çok daha büyük bir ağırlık vermiştir. Kürdlerin Kürdistan’daki bu ağırlıkları zaman içinde çok daha büyüyecektir. Bu da açıktır.
 
Aslında, toplumsal siyasal süreçleri iç dinamikler, dış dinamikler diye ayırmak yersizdir. Dış dinamikler artık iç dinamikler olmuştur, iç dinamikler gibi işlev görmeye başlamıştır. İç dinamikler, dış dinamikler çok yoğun bir şekilde birbirlerini etkilemekte, birbirlerine dönüşmektedir. Hele hele Kürdistan konusunda, dik dinamik denen bazı unsurlar artık iç dinamik olmuştur. Örneğin Kürdistan parçaları, herhangi bir Kürdistan parçası için, artık, tam anlamıyla bir iç dinamiktir. Emperyal ve sömürgeci güçler tarafından çizilen sınırlar ortadan kalkmaya başlamıştır. En azından, insanların zihinlerinde bu sınırla erimeye başlamıştır.
 
Kürdler, fiili olarak özerk bölge kurma çabası içindedir. Bundan geri dönüş olacağı kanısında değilim. Müslüman kardeşler de zamanla buna alışacaklardır. Suriye için de federal bir yönetim düşünülebilir. Dürziler, Aleviler, Sünni Müslümanlar için özerk bölgeler kurulabilir.
 
Ermenilerin ve Süryanilerin hakları milli ve dini hakları korunarak federal bir yönetim oluşturulabilir. Müslüman Kardeşler, Hür Suriye Ordusu böyle bir anlayışa tepki gösterebilir Böyle olmasın diye direnebilir. Ama, Baas rejiminin Suriye’de de yaşam bulması artık mümkün olmayacaktır. Müslüman Kardeşler’in anti-demokratik, ırkçı düşüncelerinin yaşam bulması da öyle…
 
(x) 1971 baharında Güney Kürdistan’da meydana gelen “Saidler Olayı” Kürd tarihinde çok önemli bir konuya, çok önemli ilişkilere işaret etmektedir. Dr. Şıwan’ın, (Said Kırmızıtoprak) gerilla mücadelesi tasarlaması bu olayın temel boyutudur. Her iki Saidle ilgili senaryoyu yazan Türk istihbaratıdır. Diğerleri hep, ikinci, üçüncü derecede aktördür. Tetikçiler elbette Kürdtür. Bu, Kürdlerin ve Kürdistan’ın bölünmesiyle, parçalanmasıyla, paylaşılmasıyla doğrudan doğruya ilgili olan, daha doğrusu bu sürecin sonuçlarından biri olarak yaşanan bir olaydır. Kişi olarak bu olayın bilincine o günlerde değil, çok sonraları, 1990’larda ulaştım. O günlerde de gerilla mücadelesi düşünenler olduğunu belirtmek için böyle bir nota gerek duydum. 
http://www.serbesti.net/?id=1779
 
Posted in: tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

Konferansa Pirsgirêka Kurd li Tirkiyê
İsmail Beşikçi
Tirkiyê derbarê Pirsgirêka Kurd de zêdetirîn mijara ku tê qisetkirin ‘çareserî’ ye. Bêguman her tim kurd li ser ‘çareserî’yê diaxifin, kurd ‘çareserî’yê munaqeşe dikin. Lêbelê beriya ‘çareserî’yê pêwîst...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3258)


Êdî Kurd Dîroka Kurdan Dinivîsin
İsmail Beşikçi
Yek ji encamên girîng ên şerê çekdarîyê ev e ku, di nêv kurdan de hîşyarbûneke manewî daye destpêkirin. Rastîya wê, ew proseya ku ji salên 1960î de zîl dabû li dema şerî û piştî wî hê bêhtir geş bû, belav bû û kok berda erdê. Di roja îroyîn de li nêv...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3302)


Bûyera Dr. Friçê Duyem
İsmail Beşikçi
Di manşeta rojnameya Hürriyetê ya roja 21 pûşper 2007 de nûçeyek hebû. Sernavê nûçeya nûçegihan Özgür Ekşiyî “Lobîcîyê Veşartî Hat Eşkerekirin” e. Taner Akçamê ku li Zanîngeha Minnessota profesorê dîrokê ye, eşkera kirîye ku, ew kesê ku e...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3507)


Têgihîştinên Neteweperweriyê
İsmail Beşikçi
Dema ku pesnên neteweperweriya tirkî didin, pê re jî bona wê bizava neteweperweriyê ku di nav kurdan de aj dide, dibêjin “cudaxwaz e”, “paşverû ye”, “nîjadî ye” û hwd. e, bi vî awayî ev bizav tê xirabkirin. [Dibêji]...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2965)


Komeleya Piştgirîya Jiyana Nûjen Çi Dide Kurdan?
İsmail Beşikçi
Li Tirkiyeyê demokratîkbûn pirseka girîng e. Beşdarîya bo Yekîtîya Ewropayê û pêkanîna demokratîkbûnê, amanceka bingehîn a hukûmetan e. Wekî mînak, hukûmeta Partîya Edalet û Pêşveçûnê (AKP) carînan behsa vê amancê dike. Demokratîkbûn jî, ji rûyê polî...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3142)


Li Ser Têgeha “Ez kurd im, lê ne kurdçî me”
İsmail Beşikçi
Beşek ji kurdên ku vê sloganê tînin zimên, li hemberî vê şîroveyê jî derdikevin; dixebitin bidin zanîn ku em ji bo kurdan gelek tiştî dixwazin. Dibêjin, “Ez ne kurdçî me lê ji bo kurdan gelek tiştî dixwazim…” Dîsan dibêjin, “...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3400)


Pirsa Sereke Di Pirsgereka Kurd de
İsmail Beşikçi
Di vê axiftinê de ez dê hewl bidim xwe da ku li ser vê mijara bingehîn rawestim. Qonaxa bingehîn a dîrokî ku Pirsgirêka Kurd jê hasil bûye, qonaxa Şerê Cîhanê yê yekemîn e, yanî qonaxa pevçûna parvekirinê û piştî wê ye ku meriv dikare bi kurtahî bibê...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3606)


Têgihiştina di Derbarê Kurdan de, Têkilîyên Leşker û Hikûmetê
İsmail Beşikçi
Tirkîye, dewleteke xwedî îdeolojîya fermî ye. Di dewletên ku xwedî îdeolojîya fermî de tu cûdahîya dewlet û hukûmetê tune ye. Di îdarekirina dewletên wiha de, di dereca yekemîn de, yê ku biryar dide û birê ve dibe, sazîyên paraztin û meşandina îdeolo...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3185)


Sîstema Dewşîrme
İsmail Beşikçi
Di vê helwestê de, bi raya min sedema sereke, pirsgirêka mulk e. Gelê herêmê, mirovên ku herêmê xuya ne, xwedî mulk in. Weke mînak erdê gelekan heye. Jiber vê  yekê jî li ser gel bandoreke wan eşkere heye. Yekî ku li herêma xwe xwedî erdekî pir ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3125)


Têgihiştin û Nîqaşên di Derbarê Pirsgirêka Kurdan de
İsmail Beşikçi
Taybetmendîya vê pêvajoyê ya herî girîng, ew e ku dewlet û hikûmet qet xwe rexne nake û bi paşeroja xwe re hevrû nabe. Ez bawerim dewlet û hikûmet di vê mijarê de bi himet in. Dewlet û hikûmet plan dikin bêyî ku xwe rexne bikin, bêyî bi paşeroja xwe ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2957)


Page 1 of 4First   Previous   [1]  2  3  4  Next   Last   
123movies