×
Ayrılıkçı Yazılar
İsmail Beşikçi
Ayrılıkçı Yazılar
Ana akım Kürd siyasal hareketi, ‘ayrılıkçı’ olmadığını, yemin- billah ederek döne döne ifade etmektedir. Bu yaranmacı tutumun, Kürdlere küçücük bir hayrı yoktur. Fuad Önen (1954, Derik) Ayrılıkçı Yazılar kitabında hep yol yür...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (591)


Seyidlik-Şeriflik
İsmail Beşikçi
Seyidlik-Şeriflik
‘Soyum Ehl i-Beyt’ tir demek,  ben Arab’ım demektir. Ehl-i Beyt ev halkı anlamına gelir. Hz. Muhammed’i, kızı, Hz. Fatıma’yı, damadı ve  amcasının oğlu Hz.  Ali’yi, Hz. Ali’nin oğulları Hz. Has...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (332)


Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
İsmail Beşikçi
Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
Dünyanın dört bir tarafına savrulan Yahudilerin, 2000 sene sonra, 14 Mayıs 1948’de bir Yahudi Devleti kurmalarının çok büyük bir yurtseverlik hareketi olduğunu belirtmiştim. Bu yurtseverlik Kürdlerde yok. Bunca savaşlara, bunca sürgünlere, aslı...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (550)


Doktor Said
İsmail Beşikçi
Doktor Said
Gerek Aysel Çürükkaya, gerek Selim Çürükkaya, tören sırasında çok önemli konuşmalar yaptılar. Ama konuşmalarını Türkçe yaptılar. Bu, kişi olarak bende biraz burukluk yarattı. Çünkü bu ulusal ruh kavramına aykırı bir tutumdur. Ulusal ruh, ulusun anadi...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2058)


30 Eylül’de Seçim
İsmail Beşikçi
30 Eylül’de Seçim
Kürdler, Kürdistan 16 Ekim 2017 sabahında, çok büyük, çok ağır bir darbeyle karşılaştı. Halbuki, 25 Eylül 2017 referandumu sonunda çok başarılı bir sonuç elde edilmişti. Bu çok olumlu sonucu bozmak için hasım güçlerle işbirliği yapmak, gizli anlaşmal...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2278)


Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler
İsmail Beşikçi
Referandum ilanından sonra, sık sık yapılan bu açıklamalar şu anlama geliyordu. Siz  Kürdler, kendi geleceğinizi belirleme hakkına sahip değilsiniz. Sizin geleceğinizi ancak biz belirleriz. Siz kendinizi yönetemezsiniz.  Siz şimdiye kadar h...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2072)


Afrin savaşı uzun sürecek
İsmail Beşikçi
Afrin savaşı uzun sürecek
Avrupa’yı Avrupa yapan bazı değerler vardır. Ama Avrupa, Kürd/Kürdistan sorunlarına bu değerlerle yanaşmamaktadır; Ortadoğu’nun otoriter, baskıcı, ırkçı, mezhepçi değerleriyle yaklaşmaktadır. Bu bakımdan 1920’lerde kurulan Kürdlere,...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2510)


Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
İsmail Beşikçi
Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
Tarihte, Kürdler için ‘Yiğit bir halk’, ‘Kahraman bir halk’ ‘Gözünü budaktan esirgemeyen bir halk’ gibi ifadeler, kavramlar kullanılır. Kürdlerin davranışları bu tür nitelemelerle dile getirilir. Kürdler, başka bir...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2544)


Kürdler Zoru Başardı
İsmail Beşikçi
Kürdler Zoru Başardı
Irak’a, Türkiye’ye, İran’a, Suriye’ye rağmen, PKK’ye rağmen, Goran’a,  Komel’e rağmen, YNK’nin,  Ala Talabani, Bafil Talabani  gibi bir kesimine rağmen,  ABD’ye, İngiltere&rsqu...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2376)


Güvenlik...
İsmail Beşikçi
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, Kürdlerin ulusal istemleri, bu doğrultuda geliştirdikleri mücadeleler her zaman, Irak’ın güvenliği sorununu, bu sorun çevresinde gelişen endişeleri gündeme getirmektedir. Bu istemler, bu mücadeleler, sadec...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (1997)


Page 1 of 17First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  10  Next   Last   
24

Grê Spî’nin kurtarılması, Baas diktatörlüğünün, Kürdistan’ı Kürdlerden arındırma, Kürdistan’a Arapları yerleştirme politikalarını gündeme getirmiştir.  Irak Baas Partisi bu politikayı Güney Kürdistan’da, Suriye Baas partisi bu politikayı, Kürdistana Rojava’da uygulamıştır.

Irak’ta Saddam Hüseyin, (1937-2006), Suriye’de Nurettin Atasi (1929-1992) ve Hafız Esad  (1930-2000) dönemlerinde bu politika, kararlı bir şekilde uygulanmıştır. Irak’ta, özellikle Kerkük’de,  Kürdistan’ı Kürdlerden arındırma, Kürdistan’a Arapları yerleştirme politikası Baas partisi tarafından 1960’larda uygulanmaya başlanmış, 1970’lerde Saddam Hüseyin döneminde  yoğunlaştırılmış, yaygınlaştırılmıştır.

Suriye’de, Cizire’den başlayıp Afrin’e kadar  uzanan bölgeye ‘Altın Hilal’, ‘Verimli Hilal’ deniyor. Burası Kürd bölgesidir. Türkiye sınırı boyunca, bazı alanlarda genişleyerek uzanan bir şerit. Kürdistana Rojava. 1966-1970 yılları arasında, yani Nurettin Atasi’nın cumhurbaşkanlığı döneminde Kürdistana Rojava’ya, bölgenin nüfus yapısının değiştirmek için çok müdahale oldu.

Altın Hilal’in çeşitli alanlarından Kürdler zorla çıkarılarak  Güney Suriye’ye, çöllere sürgün edildi. Kürd ailelerden boşaltılan yerlere Arap aileler yerleştirildi. Nurettin Atasi’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde, Altın Hilal’e, Kürdistana Rojava’ya müdahale  sistematik olarak sürdürüldü.
Hafız Esad 13 Kasım 1970’de  Askeri darbeyle iktidara geldi. Nurettin Atasi görevde uzaklaştırıldı. Nurettin Atasi de Hafız Esad da Baas Partisi’ne mensuptular. Her ikisi de ordu mensubuydu. Ordu içindeki farklı kanatlardan oldukları söylenebilir.

Hafız Esad’ın cumhurbaşkanlığı döneminde de, Kürdistana Rojava’ya müdahale sürdürüldü.  Bölgenin birçok yerinde, Kürd  aileler, devlet terörü eşliğinde,  Güney’e sürgün edildiler. Kürdlerden boşaltılan köylere, alanlara, Arap Aileler yerleştirildi.  Bundan sonra, Baas yönetimi, bölgeye ‘Arap Kemeri’ demeye başladı. (Salah Bedreddin,  Kürd Ulusal Özgürlük Mücadelesi, Suriye,  Hivda İletişim,  çev. Ümîd Demirkan,  İstanbul, 2014, s. 71)

PYD 2014 yılı başlarında,  Kürdistana Rojava’da üç kanton ilan etti.  Cizire, Kobanê ve Afrin kantonları. Kantonlar birbirinden kopuktu.  Kopukluk, bazı alanlarda, 1960’larda, 1970’lerde Kürdlerin sürgün edilmelerinden, sürgün edilen  alanlara Arapların yerleştirilmelerinden dolayıydı. Kopukluk, el Nusra’yle, İŞİD’le mücadelede büyük sorunlar yaratıyordu. İŞİD’in  Kobanê’ye saldırısı bu ortamda gelişti.

2015 başlarında, peşmergenin ve  koalisyon güçlerinin hava akınlarının yardımıyle, PYD, Kobanê’nin kurtuluşunu sağladı. İŞİD yenildi. Haziran ortalarında da, PYD, koalisyon hava akınlarının ve  Özgür Suriye ordusunun bir kanadının yardımıyle, Grê Spî’yi  İŞİD işgalinden kurtardı. İŞİD’in Türkiye’den sağladığı ikmal yolları kesildi, Rakka bağlantısı koparıldı. Rakka yolunda PYD denetimi sağladı. İŞİD’in en büyük yardımcısının Türkiye olduğu  biliniyor.  Silah araç-gereçlerinin temin edilmesinde,  militan geçişlerinin sağlanmasında   Türkiye’nin çok büyük rolü var.. .

Grê Spî’nin İŞİD’den kurtarılmasıyle, Cizire  ve Kobanê kantonları birleşmiş oldu.  Böylece, Grê Spî eski haline, yani kendine dönmüş olacak. Kobanê ile Afrin arasındaki bölge de  İŞİD’den kurtarıldıktan sonra Kürdistana  Rojava, Kürd yönetiminde olmuş olacak…Kürd ailelerin sürgün edildikler alanlardan dönmeleriyle bölge öz yapısına  dönmüş olacak.  Altın Hilal, Verimli Hilal 1960’lardaki yapısına dönmüş olacak.

1920’ler, Kürdistan’ın/ Kürdlerin Bölünmesi, Parçalanması, Paylaşılması
Kobanê, Grê Spî, Serêkanê… olgularının gündem getirdiği esas süreç şudur: 1920’lerden önce Kobanê-Suruç bir bütündü. 21 Ekim 1921 tarihli, Fransa ile, TBMM Hükümeti arasında imzalanan bir anlaşma ile, Türkiye-Suriye sınırı çiziliyor. Suriye o zaman, Fransa’ya bağlı bir manda (sömürge) olarak kuruluyor.

Bu anlaşma ile Suruç ikiye bölünüyor. Güneyde kalan kesim Kobanêdir. Suruç o  zaman Ezidi Kürdlerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgedir.  1960Larda, Baas Partisi’nin, Kürdleri yerlerinden etme, ‘Arap Kemeri’ oluşturma sürecinde, Kobanêye Ayn el Arap deniyor.

Bu sınır Akçakale’yi de bölüyor.  Güneyde kalan bölüme Kürdler Grê Spî diyor. ‘Arap Kemeri’ oluşturma sürecinde bölgeye  Tel Abyad  deniyor.

Ceylanpınar, ayın şekilde bu sınırla bölünen bir şehirdir. Şehrin adı Güney’de Serekanê’dir. Araplar, Resulayn diyor. Bu sınır Cizire’den  Afrin’e kadar, bütün yerleşim alanlarını şehirleri ikiye  bölüyor. Nusaybin-Qamışlo bu şekilde bölünen bir şehir oluyor.

Yakındoğu İşleri İle İlgili Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 de imzalanıyor. Irak sınırını çizilmesi daha sonraki görüşmelere erteleniyor. Sınır, 5 Haziran 1926 tarihli, Türkiye-Büyük Britanya Anlaşması ile çiziliyor. Bu sınır da sınırdaki yerleşim alanlarını böldü. Aşiretler, aileler, akrabalar,  köyler bölündü. Roboski bölünen köylerden, Goyan Aşiret bölünen aşiretlerden  biri.

Kürdistana Rojava’da , adı ne olursa olsun  bir Kürd siyasal birimi gelişiyor. Bu sürecin zamanlar ete-kemiğe büründürülmesi önemlidir. Şu da belirtilmelidir. Artık, Suriye diye bir devlet yoktur, Irak diye bir devlet de yoktur.  Irak’ı da, Suriye’yi de eski haline getirmek, toparlamak artık mümkün değildir. Sykes-Picot düzeni, 1920’lerdeki  Milletler Cemiyeti düzeni çoktan iflas etmiştir. Kürdlerin bir egemenliğe sahip olmaları, kendi kendilerini yönetmeleri, kendi geleceklerinin kendilerinin belirlemesi, bağımsız Kürd devleti, Ortadoğu barışının  önemli bir koşuludur.

Günümüze kadar,  Kürdleri/Kürdistan’ı baskı altında tutan, Kürdlerin haklarını özgürlüklerini gasbeden, Kürdleri birbirleriyle çatıştıran, bundan medet umanlar, Kürdistan’ı yakıp yıkanlar, Kürdleri kendi ülkelerinde mülteci duruma düşürenler, bunun için soykırıma varan operasyonlar yapanlar  hep Müslüman  devletlerdi. Bunu da bilincinde olmak, her koşul altında Kürdistan’ı savunmak, Kürdistanî değerlere, Kürdî değerlere  sahip çıkmak önemli olmalıdır.

Kerkük Üzerinde Kürd Israrı

Kendisi de Kerküklü olan Kemal Kerküki, ( d. 1954) ailesinin  anlatımlarına ve kendi gözlemlerine  dayanarak, 1945-1946 yıllarında Kerkük’de  sadece beş Arap ailenin olduğunu vurgulamaktadır. Arap ailelerin sayısının 1960’larda, Baas Partisi’nin Kürdleri yerlerinden etme, Kürdistan’a,  Kerkük’e,  Arap aileleri yerleştirme politikaları sürecinde  çoğaldığını belirtmektedir. Kemal Kerküki, Kürdistan Parlamentosu’nun  eski bir başkanıydı. Günümüzde de Kerkük  Cephesi’ de, peşmergedir, peşmerge komutanıdır.

Kerkük, 11 Mart 1970 tarihli, Mele Mustafa Barzani ile, Saddam Hüseyin arasında imzalanan Kürdistan’a Özerklik anlaşmasının önemli bir maddesiydi. Kerkük’de nüfus sayımı yapılacak, sayım sonuçlarına göre, Kerkük’ün geleceği belirlenecekti.

Kürdler, Kerkük üzerinde çok ısrarlıydı. Saddam Hüseyin, Kürdlerin  nüfusunun çok çıkacağını bildiği için, böyle resmi  bir bilginin olmasını istemediği için bu sayımı yapmadı.  Kürdlerin ısrarı üzerine 1972-1973 yıllarında, Mele Mustafa Barzani’ye şöyle bir teklif götürdü:  Kerkük’ü ikiye bölelim. Yarısı Kürd bölgesinde kalsın, yarısı Bağdat’da… Fakat, Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı  Mele Mustafa Barzani,  Kerkük’ün Kürdistan olduğu konusunda ve nüfus sayımı konusunda  ısrarcı oldu. O zaman Irak Devrim Komuta Konseyi Başkan Yardımcısı  (Başbakan)  Saddam  Hüseyin, şöyle dedi: O zaman, Kerkük’den  Kürdleri süreceğim, Kürdlerden boşalacak yerlere Arap aileleri yerleştireceğim,  böylece Arap nüfus çoğalmış olacak. Mele Mustafa Barzani’nin cevabı şudur: Kerkük’de tek bir Kürd bile kalmazsa, Kerkük, yine Kürdistan’dır.

Saddam Hüseyin, dediklerin yaptı. Kürdleri Kürdistan’dan, Kerkük’den sürgün edebilmek için devlet terörünü tırmandırdı. 1970’lerde bu politikayı sistematik bir şekilde yaşama geçirdi. Enfali geliştirdi. 1983-1988 arasında enfal  tırmandırıldı. 16 Mart 1988  Halepçe, enfalin  doruk  noktalarından biriydi. Enfalin soykırım olduğu, artık iyice biliniyor. Saddam Hüseyin’in, Kürdlere soykırım yapabilmek için İslam’ın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’i de nasıl istismar ettiği dikkatlerden uzak değildir.

Bugün Kerkük ve Kürdistan’dan koparılan öteki alanlar, artık  peşmergenin  denetimi altındadır. Güney Kürdistan’da,  %  95-96  oranında  Kürd egemenliği söz konusudur. Peşmergenin, artık bu alanlardan çekilmeyeceği,  bu alanlardaki varlığını güçlenerek koruyacağı açıktır.

Türkmenler
Kerkük’de  Türkmenler de  yaşamaktadır. Ama Türkmen nüfusu,  bazı Türkmenlerin söylediği kadar büyük değildir. 1990’larda, Irak zor durumdaydı. Türkiye Türkmenlere gıda yardımı yapıyordu. Ama, Türk Kızılay’ı sadece Türkmenlere  gıda yardımı yapıyordu. O dönemde Kürdler de çok zor durumdaydı. Saddam Hüseyin yönetimi Kürdistan’a ambargo uyguluyordu. Ambargo Kürdler, çok mağdur etmişti. İşte bu ortamda, bazı Kürdler, Türk Kızılay’ının gıda yardımını alabilmek için kendilerin Türkmen yazdırmışlar. Türkmenlerin nüfusu bu bakımdan çok görünüyordu. Irak’a, 2003 ABD müdahalesinden sonra, durum değişti. Gıda torbaları alabilmek için kendilerini Türkmen yazdıranlar, esas kimliğine döndü.  Güney Kürdistan’da yapılan 2005 seçimleri, Türkmenlerin gerçek nüfusunu göstermiş oldu.

Baas Partisi’nin üç önemli ilkesi vardı. Birlik, Sosyalizm, Bağımsızlık… Ama, Baas yöneticileri bu üç ilkeyi de hep Kürdlerin aleyhine yorumluyorlardı. Örneğin, Kürdistan’ı her zaman Arap anavatanının bir parçası sayıyorlardı. Kürdistan Demokrat Partisi, Mele Mustafa Barzani,  Kürdistan’ın ayrı bir ülke olduğunu, Kürdlerin ayrı bir halk olduğunu, Kürdistan’ın, Kürdlerin vatanı olduğunu, Baas yöneticilerin anlatmak için çok çaba harcadı.

Baas Partisi
Baas partisi 1943 de, Mişel Eflak  (1910-1989) ve Salah Bitar  (1912-1980) tarafından  kurulmuştu. Daha sonra, 1948 yılında buna Zeki Arsuzi ( 1899-1968) ’de  katılmıştı.  Baas Partisi’nin kuruluşunda bir birlik vardı.  Mişel Eflak, Ortodoks Hristiyan bir Araptı. Salah Bitar Sünni Müslümandı.  Zeki Arsuzi Nusayriydi. Ama Baas Partisi Araplar arasında birliği sağlayamadı. 
Araplar arasındaki birliği, daha sonra, Mısır Lideri  Cemal Aldülnasır  (1918-1970) da kuramadı. 1958 de, Suriye ile Mısır arasında kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti, 1961 e kadar yaşayabildi. 1955-1958 arasında Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü el Kuvvetliydi.  Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin Başkanı Başkan Cemal Abdülnasır’dı.  Ama Şükrü el  Kuvvetli, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin başkan yardımcısı değildi.  Bütün idari ve siayasi  kurumlar, Başkan Abdülnasır’ın denetimi altındaydı. Bundan dolayı cumhuriyetin ömrü kısa oldu.

Bugün Basra Kürfezi’nden Fas’a kadar  22 Arap devleti var.  Filistin Arap Devleti’yle 23 olacak. Arap Birliği Örgütü’de, İslam Konferansı da bu birliği sağlayamıyor.

Bölünmenin, Parçalanmanın, Paylaşılmanın Sonuçları
1919-1922 Türk milli mücadelesinde,  manda tartışmalarının yapıldığı  dönemde,  Türk aydınları, yazarlar, şöyle diyorlardı:  En kötü, en olumsuz şey, bölünmek, parçalanmaktır. Bütün olarak kalmaya çalışalım. Manda olunsa bile bir bütün olarak kalalım…

Türk milli mücadelesi döneminde Yahya Kemal (Beyatlı)  ve başka Türk aydınları, yazarlar  böyle konuşuyorlardı, böyle yazıyorlardı. Çünkü, bölünmenin, parçalanmanın çok ağır sonuçlar yaratacağı yakından biliniyor.

Ama, bu mücadelenin sonunda, bölünen, parçalanan, paylaşılan Kürdler/Kürdistan oldu.  Bu Kürdler için Kürdistan için çok ağır sonuçlar ortaya  çıkardı. Dikenli teller, mayın tarlaları, gözetleme kuleleri , casus uçakları, Kürdler/Kürdistan’ arasında, bölünmeyi, parçalanmayı, paylaşılmayı derinleştiren, yaygınlaştıran unsurlar oldu.

Bugün, Kürdler, 50 milyondan fazla nüfusa sahip olmalarına rağmen dünya uluslar ailesinin eşit bir ferdi değil. Adı uluslararası ilişkilerde, hak, hukuk, özgürlük söz konusu edildiği zaman değil, terör denildiği zaman geçiyor. Halbuki dünya uluslar ailesi içinde, nüfüsu çok küçük olan halkların, Kürdistan’ın bir beldesi kadar nüfusa ve toprağa sahip olmayan halkların  kimlik sahibi olduğu görülüyor.

Ama bütün bunların, Kürdlerin bir kısmı tarafından dert edilmediği de görülüyor.  50 milyon olacaksın, ama,  dünya uluslar ailesinin eşit bir ferdi olmayacaksın, bunu dert de etmeyeceksin… Bu, dikkate değer bir durum. Bu umursamazlık, aldırış etmemezlik de  incelenmesi gereken bir durumdur. Kanımca, bu, genel olarak, sosyolojinin değil,  antropolojinin  yöntemleriyle incelenmesi gereken bir durumdur.  İnsanı, kültürü, davranışları incelemek önemli…

Yukarıda, Kürdleri baskı altında tutan, haklarını, özgürlüklerini gasbeden devletlerin  Müslüman devletler olduğu vurgulandı. Burada, dönemin  Büyük Britanya, Fransa gibi emperyal devletlerinin  çıkar ilişkilerinin değerlendirilmesi şüphesi önemlidir.  Anti-Kürd dünya nizamını eleştirmek, bu eleştiriyi sürekli yapmak elbette önemlidir.  Ama bu eleştiri ilk önce Kürdlere yapılmalıdır. Ondan sonra, bugün,  Kürdleri müştereken  yöneten devletlere,  devletlerarası sömürge ilişkilerine, Türkiye’ye, İran’a, Irak’a, Suriye’ye yönetilmelidir. Bu ilişkiler ağında, 1920’ler, Milletler Cemiyeti, Kürdlere statü vermeyen bir statükonun kurulması, anti-Kürd dünya nizamı eleştirilmelidir.

1920’ler… Bu, Kürdlerin, Kürdistan’ın üçüncü bölüşümüdür, paylaşımıdır. Bu ne demektir? Demek ki,
 Kürdlere bir zaaf vardır. Kürdlere hasım olan güçler, Kürdlerin bu zaafından yararlanarak onu bölüyor, parçalıyor, paylaşıyor, Kürdleri kendi çıkarları doğtultusunda seferber ediyor. Antropolojinin yöntemleriyle incelenmesi gereken temel ilişkiler de  bunlardır.

Kobanê’nin Gösterdiği
Kobanê şüphesiz çok büyük bir direniş sergiledi. Kobanê direnişi Kürdistan tarihinin çok değerli bir sayfasıdır. Ama Kobanê önemli bir konuyu da gündeme getirdi.  Şehirleri piyade silahlarıyla, hafif silahlarla koruyamazsınız. Kalaşnikoflarla dağda savaş yürütebilirsiniz, ama şehirleri korumak ancak ağır silahlarla mümkün olur. Düşman size ağır silahlarla  saldırıyor. Sizin de o türden silahlarınız olması gerekir.

Kobanê’de ne oldu?  İŞİD Kobanê’ye saldırınca, Kobanê boşaltıldı. Nüfus  çeşitli alalara  dağıldı. Kobanê yakıldı, yıkıldı. Bu da çok büyük sorunlar otaya çıkardı. Halbuki, şehirleri içinde yaşayanlarla birlikte savunmak gerekir. Bu da ancak ağır silahlarla olur.  Ağır silahlarlın caydırıcı olma özellikleri vardır. Ağır silahlara sahipseniz size kolay kolay saldıramazlar.
İŞİD ağır silahlara nasıl  sahip oldu? Musul’da, Ramadi’de İŞİD ağır silahları nasıl ele geçirdi? İŞİD saldırdı, Irak ordusu, bütün silahlarını bırakıp çekilip gitti. Musul’da da, Ramadi’de de  böyle yaptı.Bu bakımdan, İŞİD’i silahlandıranın, bir bakıma Irak olduğu da söylenebilir. Kanımca, Kürdler böyle bir şansa sahip olmayabilir. Bu bakımdan gerek peşmerge, gerek PYD ağır silahlara sahip olmanın yolunu bulmalıdır. Çatışmalar sırasında, düşmandan ele geçirilen ağır silahlar olabilir. Ama,  Kürdlerin, ağır silahlara, düzenli ağır silahlar kullanan birliklere sahip olması  gerekir. Ağır silahlara sahip olmanı yolu  da devletleşmeden geçer.








 

Posted in: tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

Konferansa Pirsgirêka Kurd li Tirkiyê
İsmail Beşikçi
Tirkiyê derbarê Pirsgirêka Kurd de zêdetirîn mijara ku tê qisetkirin ‘çareserî’ ye. Bêguman her tim kurd li ser ‘çareserî’yê diaxifin, kurd ‘çareserî’yê munaqeşe dikin. Lêbelê beriya ‘çareserî’yê pêwîst...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3258)


Êdî Kurd Dîroka Kurdan Dinivîsin
İsmail Beşikçi
Yek ji encamên girîng ên şerê çekdarîyê ev e ku, di nêv kurdan de hîşyarbûneke manewî daye destpêkirin. Rastîya wê, ew proseya ku ji salên 1960î de zîl dabû li dema şerî û piştî wî hê bêhtir geş bû, belav bû û kok berda erdê. Di roja îroyîn de li nêv...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3302)


Bûyera Dr. Friçê Duyem
İsmail Beşikçi
Di manşeta rojnameya Hürriyetê ya roja 21 pûşper 2007 de nûçeyek hebû. Sernavê nûçeya nûçegihan Özgür Ekşiyî “Lobîcîyê Veşartî Hat Eşkerekirin” e. Taner Akçamê ku li Zanîngeha Minnessota profesorê dîrokê ye, eşkera kirîye ku, ew kesê ku e...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3506)


Têgihîştinên Neteweperweriyê
İsmail Beşikçi
Dema ku pesnên neteweperweriya tirkî didin, pê re jî bona wê bizava neteweperweriyê ku di nav kurdan de aj dide, dibêjin “cudaxwaz e”, “paşverû ye”, “nîjadî ye” û hwd. e, bi vî awayî ev bizav tê xirabkirin. [Dibêji]...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2965)


Komeleya Piştgirîya Jiyana Nûjen Çi Dide Kurdan?
İsmail Beşikçi
Li Tirkiyeyê demokratîkbûn pirseka girîng e. Beşdarîya bo Yekîtîya Ewropayê û pêkanîna demokratîkbûnê, amanceka bingehîn a hukûmetan e. Wekî mînak, hukûmeta Partîya Edalet û Pêşveçûnê (AKP) carînan behsa vê amancê dike. Demokratîkbûn jî, ji rûyê polî...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3142)


Li Ser Têgeha “Ez kurd im, lê ne kurdçî me”
İsmail Beşikçi
Beşek ji kurdên ku vê sloganê tînin zimên, li hemberî vê şîroveyê jî derdikevin; dixebitin bidin zanîn ku em ji bo kurdan gelek tiştî dixwazin. Dibêjin, “Ez ne kurdçî me lê ji bo kurdan gelek tiştî dixwazim…” Dîsan dibêjin, “...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3399)


Pirsa Sereke Di Pirsgereka Kurd de
İsmail Beşikçi
Di vê axiftinê de ez dê hewl bidim xwe da ku li ser vê mijara bingehîn rawestim. Qonaxa bingehîn a dîrokî ku Pirsgirêka Kurd jê hasil bûye, qonaxa Şerê Cîhanê yê yekemîn e, yanî qonaxa pevçûna parvekirinê û piştî wê ye ku meriv dikare bi kurtahî bibê...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3605)


Têgihiştina di Derbarê Kurdan de, Têkilîyên Leşker û Hikûmetê
İsmail Beşikçi
Tirkîye, dewleteke xwedî îdeolojîya fermî ye. Di dewletên ku xwedî îdeolojîya fermî de tu cûdahîya dewlet û hukûmetê tune ye. Di îdarekirina dewletên wiha de, di dereca yekemîn de, yê ku biryar dide û birê ve dibe, sazîyên paraztin û meşandina îdeolo...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3185)


Sîstema Dewşîrme
İsmail Beşikçi
Di vê helwestê de, bi raya min sedema sereke, pirsgirêka mulk e. Gelê herêmê, mirovên ku herêmê xuya ne, xwedî mulk in. Weke mînak erdê gelekan heye. Jiber vê  yekê jî li ser gel bandoreke wan eşkere heye. Yekî ku li herêma xwe xwedî erdekî pir ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3125)


Têgihiştin û Nîqaşên di Derbarê Pirsgirêka Kurdan de
İsmail Beşikçi
Taybetmendîya vê pêvajoyê ya herî girîng, ew e ku dewlet û hikûmet qet xwe rexne nake û bi paşeroja xwe re hevrû nabe. Ez bawerim dewlet û hikûmet di vê mijarê de bi himet in. Dewlet û hikûmet plan dikin bêyî ku xwe rexne bikin, bêyî bi paşeroja xwe ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2957)


Page 1 of 4First   Previous   [1]  2  3  4  Next   Last   
123movies