×
Ayrılıkçı Yazılar
İsmail Beşikçi
Ayrılıkçı Yazılar
Ana akım Kürd siyasal hareketi, ‘ayrılıkçı’ olmadığını, yemin- billah ederek döne döne ifade etmektedir. Bu yaranmacı tutumun, Kürdlere küçücük bir hayrı yoktur. Fuad Önen (1954, Derik) Ayrılıkçı Yazılar kitabında hep yol yürüd...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (620)


Seyidlik-Şeriflik
İsmail Beşikçi
Seyidlik-Şeriflik
‘Soyum Ehl i-Beyt’ tir demek,  ben Arab’ım demektir. Ehl-i Beyt ev halkı anlamına gelir. Hz. Muhammed’i, kızı, Hz. Fatıma’yı, damadı ve  amcasının oğlu Hz.  Ali’yi, Hz. Ali’nin oğulları Hz. Has...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (345)


Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
İsmail Beşikçi
Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
Dünyanın dört bir tarafına savrulan Yahudilerin, 2000 sene sonra, 14 Mayıs 1948’de bir Yahudi Devleti kurmalarının çok büyük bir yurtseverlik hareketi olduğunu belirtmiştim. Bu yurtseverlik Kürdlerde yok. Bunca savaşlara, bunca sürgünlere, aslı...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (560)


Doktor Said
İsmail Beşikçi
Doktor Said
Gerek Aysel Çürükkaya, gerek Selim Çürükkaya, tören sırasında çok önemli konuşmalar yaptılar. Ama konuşmalarını Türkçe yaptılar. Bu, kişi olarak bende biraz burukluk yarattı. Çünkü bu ulusal ruh kavramına aykırı bir tutumdur. Ulusal ruh, ulusun anadi...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2083)


30 Eylül’de Seçim
İsmail Beşikçi
30 Eylül’de Seçim
Kürdler, Kürdistan 16 Ekim 2017 sabahında, çok büyük, çok ağır bir darbeyle karşılaştı. Halbuki, 25 Eylül 2017 referandumu sonunda çok başarılı bir sonuç elde edilmişti. Bu çok olumlu sonucu bozmak için hasım güçlerle işbirliği yapmak, gizli anlaşmal...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2298)


Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler
İsmail Beşikçi
Referandum ilanından sonra, sık sık yapılan bu açıklamalar şu anlama geliyordu. Siz  Kürdler, kendi geleceğinizi belirleme hakkına sahip değilsiniz. Sizin geleceğinizi ancak biz belirleriz. Siz kendinizi yönetemezsiniz.  Siz şimdiye kadar h...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2087)


Afrin savaşı uzun sürecek
İsmail Beşikçi
Afrin savaşı uzun sürecek
Avrupa’yı Avrupa yapan bazı değerler vardır. Ama Avrupa, Kürd/Kürdistan sorunlarına bu değerlerle yanaşmamaktadır; Ortadoğu’nun otoriter, baskıcı, ırkçı, mezhepçi değerleriyle yaklaşmaktadır. Bu bakımdan 1920’lerde kurulan Kürdlere,...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2530)


Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
İsmail Beşikçi
Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
Tarihte, Kürdler için ‘Yiğit bir halk’, ‘Kahraman bir halk’ ‘Gözünü budaktan esirgemeyen bir halk’ gibi ifadeler, kavramlar kullanılır. Kürdlerin davranışları bu tür nitelemelerle dile getirilir. Kürdler, başka bir...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2567)


Kürdler Zoru Başardı
İsmail Beşikçi
Kürdler Zoru Başardı
Irak’a, Türkiye’ye, İran’a, Suriye’ye rağmen, PKK’ye rağmen, Goran’a,  Komel’e rağmen, YNK’nin,  Ala Talabani, Bafil Talabani  gibi bir kesimine rağmen,  ABD’ye, İngiltere&rsqu...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2398)


Güvenlik...
İsmail Beşikçi
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, Kürdlerin ulusal istemleri, bu doğrultuda geliştirdikleri mücadeleler her zaman, Irak’ın güvenliği sorununu, bu sorun çevresinde gelişen endişeleri gündeme getirmektedir. Bu istemler, bu mücadeleler, sadec...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2014)


Page 1 of 17First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  10  Next   Last   
26
Suriye olayları Mart 2011 de başladı. 2012 de yoğunluk ve yaygınlık kazandı. Bu tarihten sonra, halk, özellikle Araplar, Suriye sınırlarını aşıp Türkiye’ye göçtü. Ama, Suriyeli Araplar, Türkiye’de kalmaktan çok Avrupa’ya ulaşmak için çok yoğun ve yaygın bir çaba içinde oldular.
Şüphesiz, Ürdün, Lübnan gibi ülkelere, iltica eden Araplar da oldu. Suriyeli Kürdler ise, daha çok Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanına, bir kısmı da Türkiye’ye iltica etti.
Suriyeli Arapların, neden ille de Avrupa’ya ulaşmak istemeleri dikkate değer bir durumdur. Suriyeli Arapların, örneğin, neden Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Müslüman ülkelere değil, ille de Avrupa’ya ulaşmak istemeleri, ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gereken bir süreçtir. Üstelik, isimleri verilen ülkelerin gelir bakımından zengin ülkeler olduğu da bilinmektedir. Avrupa’ya ulaşmanın büyük riskler taşıdığı da açıktır. Gerek Ege’den deniz yoluyla Yunanistan’a, ulaşmanın, gerek Trakya yolunun çok riskler içerdiği de bilinmektedir. Bunun büyük maddiyatı, ücreti gerektirdiği de açıktır. Bunlara rağmen ille de Avrupa’ya ulaşmaya çalışmak ilginçtir.
Suriyeli mültecilerin, daha konforlu bir yaşam sürmek için Avrupa’yı tercih ettikleri ileri sürülebilir. O zaman da şu çok önemli bir sorudur. Müslüman ülkeler, gerek kendi halklarına gerek mülteci Müslümanlara neden konforlu bir yaşam sunamıyor? İslam bugün, Arap Birliği’ne bağlı 22-23 ülke tarafından, İslam Konferansı’na bağlı 57 ülke tarafından, Batı Medeniyeti ve Doğu Medeniyeti yanında, üçüncü temel medeniyet olarak algılanmaktadır. Batı Medeniyeti, Doğu Medeniyeti, İslam Medeniyeti… O zaman böyle temel bir medeniyetin, savaşlar ve iç savaşlar dolayısıyla, acı çeken, darda kalmış mültecilere neden kucak açmadıkları, elbette incelenmesi gereken bir durumdur. Bazı Arap ülkelerinin gelir bakımından zenginliği de söz konusuyken…
Avrupa’ya ulaşabilen Suriyeli mültecilerin bir kısmının tutumlarının incelenmesi de gerekir. Bu mültecilerin bir kısmının kadınları, “biz İslamız, İslamı yaşamak istiyoruz, dinimizin gereği budur” diyerek, çarşaflara, peçelere bürünerek dolaşıyorlar, çoğu yerde, başörtüsü önemli bir sorun oluyor, gıda dağıtımında ‘domuz eti mi, değil mi?’ diye önemli sorunlar yaşanıyor… Bu insanlar, aileler, İslam’ı yaşamak istiyorlarsa, neden Müslüman ülkeleri tercih etmiyorlar?
Bu Arap mültecilerin bir kısmının, Berlin, Köln, Paris, Brüksel, Londra Roma gibi şehirlerde, ‘kafirlere ölüm’ diye dolaştıkları, tren istasyonlarında, otobüslerde, kahvehane gibi salonlarda bombalar patlattıkları da oluyor.
Filipinler’den, Malezya’dan, Myammar’dan, Bengladeş’den, Pakistan’dan, Afganistan’dan hareket eden Müslümanlar, İran üzerinden Türkiye’ye geçiyorlar, Türkiye’den de, Trakya ve Ege denizi yoluyla Yunanistan’a ulaşmak için çok yoğun bir çaba içine giriyorlar. Örneğin, İran gibi bir Müslüman ülkede yaşamak hiç tercih edilmiyor.
Afrika’nın çeşitli Müslüman ülkelerinden hareket eden Müslüman mülteciler de yine Müslüman ülkeleri geçerek Akdeniz’e ulaşmaya, oradan da, İtalya’ya geçmeye çalışıyorlar. Akdeniz kıyısındaki Müslüman ülkeleri tercih etmek bu mültecilerin aklından geçmiyor. Müslüman devletlerin de, bu Müslüman mültecilere kucak açmak gibi bir dertleri yok. Avrupa ülkelerinin bu mültecilerden rahatsızlığı ise, bu mültecilere, kendi halklarına sağladıkları konforu sağlayamama endişesinden kaynaklanıyor.
Mültecilerin, savaşlar, iç savaşlar sırasında darda kalmış, çaresiz kalmış, acı çeken insanlar, aileler olduğu, onlara her türlü yardımın yapılması gerektiği şüphesizdir. Bu konuda İslam ülkelerinin, özellikle gelir bakımından zengin İslam ülkelerinin neden duyarlı olmadıklarının sorgulanması vazgeçilmez olmalıdır.
Suriyeli mültecilerin, Suriye’yi terk ettikten sonra Müslüman ülkelere değil, ille de Avrupa’ya ulaşmaya çalışmaları, İslam dünyasında, düşün hayatını yakından ilgilendiren bir konu olmalıdır.
İslam’da, düşün hayatının başka sorunları da vardır. 1947’den beri, yani, İsrail’in, Ortadoğu’da, bağımsız bir devlet olarak kurulmasından beri, Arap-İsrail savaşlarında, Arapların çok büyük kaybı vardır. 1948-1949, 1956, 1967, 1973, 1982 savaşlarında Arapların verdiği kayıplar büyüktür. Ama, İslam dünyasının, kendi içindeki savaşlarda, Müslümanların birbirlerine verdirdikleri kayıplar, Arap-İsrail savaşlarında gerçekleşen kayıplardan misli misli büyüktür. Örneğin, 1979-1988 İran-Irak savaşında bir milyona yakın kayıp vardır.
ABD’nin, 2003’de, Irak’a silahlı müdahalesinden sonra, Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından sonra, Şii-Sünni çatışmaları sürecinde meydana gelen kayıplar onbinlercedir. Bağdad’da ve benzeri büyük şehirlerde Şiilerin ve Sünnilerin, birbirlerinin camilerin girip ibadet eden insanlar arasında kendilerini patlatmaları dikkatlerden uzak tutulamaz.
Afganistan’da, 1980’lerden beri, Müslümanların kendi aralarında çatışmalarında, birbirlerine verdirdikleri kayıplar çok büyüktür. Bu çatışmalar halen devam etmektedir.
Mart 2011’de başlayan, halen devam eden Suriye iç savaşında, Müslümanların birbirlerine verdirdikleri kayıplar 500 bin, 600 bin rakamlarıyla ifade edilmektedir. Yerinden edilmeler 4 milyonun üzerindedir.
Türkiye, Pakistan gibi ülkelerde yaşanan çatışmalar, Suudi-Arabistan-Yemen çatışması, Libya iç savaşı, halen devam eden çatışmalardır.
Bugün, dünyanın çeşitli yelerinde çatışmalar yaşanmaktadır. Bu çatışmaların çoğu, Müslümanların kendi aralarında gerçekleşen çatışmalardır. Bütün bunlar, İslam dünyasında, düşün hayatının öneli sorunlarıdır.
İki yılı aşkın bir zamandır IŞİD, hak-hukuk tanımaz, hiçbir insani değere sahip olmayan barbar bir örgüt olarak varlığını sürdürmektedir. Fakat, IŞİD’e karşı, ne 22-23 üyeli Arap Birliği’nde, ne, 57 üyeli İslam Konferansı’nda, ciddi bir tepki olmamıştır. Bunların önemli bir kısmının, IŞİD’i finanse ettikleri ise, yine bilgilerimiz dahilindedir. Taliban, el Kaide, el Nusra gibi örgütler için de bunlar söylenebilir. Bu da İslam dünyasında, düşün hayatının çok önemli bir sorunu olmalıdır. Ama, zaman zaman, yarım ağız bir şekilde, ‘IŞİD İslamı temsi etmez’ sözleri, IŞİD’e karşı ciddi bir tepki değildir.
 
Posted in: tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

Konferansa Pirsgirêka Kurd li Tirkiyê
İsmail Beşikçi
Tirkiyê derbarê Pirsgirêka Kurd de zêdetirîn mijara ku tê qisetkirin ‘çareserî’ ye. Bêguman her tim kurd li ser ‘çareserî’yê diaxifin, kurd ‘çareserî’yê munaqeşe dikin. Lêbelê beriya ‘çareserî’yê pêwîst...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3269)


Êdî Kurd Dîroka Kurdan Dinivîsin
İsmail Beşikçi
Yek ji encamên girîng ên şerê çekdarîyê ev e ku, di nêv kurdan de hîşyarbûneke manewî daye destpêkirin. Rastîya wê, ew proseya ku ji salên 1960î de zîl dabû li dema şerî û piştî wî hê bêhtir geş bû, belav bû û kok berda erdê. Di roja îroyîn de li nêv...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3313)


Bûyera Dr. Friçê Duyem
İsmail Beşikçi
Di manşeta rojnameya Hürriyetê ya roja 21 pûşper 2007 de nûçeyek hebû. Sernavê nûçeya nûçegihan Özgür Ekşiyî “Lobîcîyê Veşartî Hat Eşkerekirin” e. Taner Akçamê ku li Zanîngeha Minnessota profesorê dîrokê ye, eşkera kirîye ku, ew kesê ku e...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3516)


Têgihîştinên Neteweperweriyê
İsmail Beşikçi
Dema ku pesnên neteweperweriya tirkî didin, pê re jî bona wê bizava neteweperweriyê ku di nav kurdan de aj dide, dibêjin “cudaxwaz e”, “paşverû ye”, “nîjadî ye” û hwd. e, bi vî awayî ev bizav tê xirabkirin. [Dibêji]...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2977)


Komeleya Piştgirîya Jiyana Nûjen Çi Dide Kurdan?
İsmail Beşikçi
Li Tirkiyeyê demokratîkbûn pirseka girîng e. Beşdarîya bo Yekîtîya Ewropayê û pêkanîna demokratîkbûnê, amanceka bingehîn a hukûmetan e. Wekî mînak, hukûmeta Partîya Edalet û Pêşveçûnê (AKP) carînan behsa vê amancê dike. Demokratîkbûn jî, ji rûyê polî...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3158)


Li Ser Têgeha “Ez kurd im, lê ne kurdçî me”
İsmail Beşikçi
Beşek ji kurdên ku vê sloganê tînin zimên, li hemberî vê şîroveyê jî derdikevin; dixebitin bidin zanîn ku em ji bo kurdan gelek tiştî dixwazin. Dibêjin, “Ez ne kurdçî me lê ji bo kurdan gelek tiştî dixwazim…” Dîsan dibêjin, “...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3414)


Pirsa Sereke Di Pirsgereka Kurd de
İsmail Beşikçi
Di vê axiftinê de ez dê hewl bidim xwe da ku li ser vê mijara bingehîn rawestim. Qonaxa bingehîn a dîrokî ku Pirsgirêka Kurd jê hasil bûye, qonaxa Şerê Cîhanê yê yekemîn e, yanî qonaxa pevçûna parvekirinê û piştî wê ye ku meriv dikare bi kurtahî bibê...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3617)


Têgihiştina di Derbarê Kurdan de, Têkilîyên Leşker û Hikûmetê
İsmail Beşikçi
Tirkîye, dewleteke xwedî îdeolojîya fermî ye. Di dewletên ku xwedî îdeolojîya fermî de tu cûdahîya dewlet û hukûmetê tune ye. Di îdarekirina dewletên wiha de, di dereca yekemîn de, yê ku biryar dide û birê ve dibe, sazîyên paraztin û meşandina îdeolo...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3200)


Sîstema Dewşîrme
İsmail Beşikçi
Di vê helwestê de, bi raya min sedema sereke, pirsgirêka mulk e. Gelê herêmê, mirovên ku herêmê xuya ne, xwedî mulk in. Weke mînak erdê gelekan heye. Jiber vê  yekê jî li ser gel bandoreke wan eşkere heye. Yekî ku li herêma xwe xwedî erdekî pir ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3136)


Têgihiştin û Nîqaşên di Derbarê Pirsgirêka Kurdan de
İsmail Beşikçi
Taybetmendîya vê pêvajoyê ya herî girîng, ew e ku dewlet û hikûmet qet xwe rexne nake û bi paşeroja xwe re hevrû nabe. Ez bawerim dewlet û hikûmet di vê mijarê de bi himet in. Dewlet û hikûmet plan dikin bêyî ku xwe rexne bikin, bêyî bi paşeroja xwe ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2970)


Page 1 of 4First   Previous   [1]  2  3  4  Next   Last   
123movies