×
Îro dîsa li ser gorra te bûm !
admin
Îro dîsa li ser gorra te bûm !
Zinarê Xamo Salek dîsa pir zû derbas bû ! Aslan, sal dîsa zû derbas bû, me hew dît 9ê adarê hat jî. Ez û Hêvî îro dîsa bûn mîvanê te. Tu rastiyê dixwazî min ji bîr kiribû. Lê do ne pêr, nizanim çawa bû, wek heft kes ji min ra bibêjin, ”ma qe...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (1550)


Li himberî êrîşên dagirkeran em hêza xwe bikin yek
admin
Li himberî êrîşên dagirkeran em hêza xwe bikin yek
Welatê me Kurdistan ji derveyî îradeya gelê me bi çar perçeyan ve hatîye perçe kirin. Eve nêzîkî sed salîye ku Tirkîye, Îran, Iraq û Sûrîye , di meseleya  Kurdistanê de hemû pirs û pirsgirêkên di navbera xwe de datînin alîyekî û bi hevdu re pla...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2008)


Radio Ashti
admin
Radio Ashti
Sipasdarê birayê Haci KardoxiAştî û Radio Ashtî me, sipasdarê dost û hevalên ku bi sebir 4 saetan li me guhdarî kirin û em bi tenê nehiştin im. Mixabin derfet nebû ku bersîvên temama pirsan bidim. Em di têkoşîna rizgarîya neteweyî de bi hev re n...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2940)


19 sal zû derbas bûn
Zinare Xamo
Sal zû derbas dibin, min hew dît salek din jî derbas bû û wa ye dîsa 9ê nîsanê hat. Erê pismamo, 19 sal di ser wefata te ra derbas bûn. Îro dîsa ez û Hêvî bûn mîvanên te. Lê vê carê em ne bi tenê bûn, Mumtaz Aydin Roza Kurdî, Erdal Kurdman, ez û Hêvî...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2189)


Xwezî gorr bihata zimên
Zinare Xamo
Xwezî gorr bihata zimên
Aslan, sal zû derbas dibin, me tew nedît 18 sal çawa derbas bû. Îro ez û Hêvî dîsa bûn mîvanê te. Li ber serê te me bi hesreteke kûr û bi xemgîniyeke mezin rojên borî yad kirin. Me bîstekê qala te kir. Hêvîyê got, qey qismet û nesîbê te ev ax, ev gor...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2748)


Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne.
Fuad Onen
Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne.
Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne.Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne. Li gorî rayedarên Sîstema Serwerîya Tirk, ev şer ji bo wan mijara bekayê (mayin-nemayinê) ye. H...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2897)


Me îro silavek da gorra hevalekî pir ezîz !
Zinare Xamo
  Mehmet Aslan Kaya 17 sal berê di rojeke wiha da di 51 saliya xwe da ji nişka ve, bêyî ku kesî nerehet bike, bêyî ku haya kesî pê xe wek çirayekê vemirî û çû gerdûneke din. Mirina wî ne malbata wî tenê, bi sedan, bi hezaran kesên ev kurdê fed...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2793)


Mirinê pir zû tu ji nav me bir lê navê te nemir e
Zinare Xamo
Mirinê pir zû tu ji nav me bir lê navê te nemir e
Min got pismam sal zû dibuhirin, 16 sal derbas bûn. Hemû dost û hevalên te, zarokên te dersa matamatîkê dida wan, xortên te alîkariya wan dikirin hemû mezin bûne û di civata Swêd da hatine der û meqamên muhîm, ji bo gelê xwe xebatên pir baş dikin. &n...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (4418)


Xusûsîyetên Rojhilata Nêzîk
Fuad Onen
Xusûsîyetên Rojhilata Nêzîk
Di sîyeseta Kurdistanê de du problemên esasî hene. Yek jê, taleba desthilatîya navendî lawaz e, taleba jêr desthelatîye, bi tirkî ”alt îktîdar” ew taleb xurt e. Lê taleba desthelatîyên navendî lawaz e. Sedemek ji, ku sernîvîsa vê panelê j...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (4502)


Serxwebûna Kurdistanê
Fuad Onen
Serxwebûna Kurdistanê
Sîyeseta partî, rêxîstin,saziyên bakurê Kurdistanê dev ji hedefa serixwebûnê berda ye. Ji delva hedefênserxwebûnê, otonomî, federalî an demokrasî te parastin. Di vir de anormalîyekheye. Yanî îro ji her demê betir taleba serxwebûn û yekîtîya Kurdistan...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (4980)


Page 1 of 6First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  Next   Last   
30

Ortak bildiride izlerini gördüğümüz çatlaklar liderlerin açıklamalarında kendini iyice belli ediyor. Bir kere Putin açıkça İdlib’deki durumun geçici olduğunu vurgularken, “Orada biriken radikal unsurların temizlenmesi gerekiyor” dedi. Türkiye ise o gruplara kalkan olmuş vaziyette. Avrupa ise statükonun korunmasından yana ve bu grupların dağılmasını zinhar istemiyor. 

“Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar vermelidir” sözü her taraf için siper. Bu şiarla Batı-Körfez ittifakı, vekâlet savaşını tetikleyip silah ve cihatçı transferleriyle Suriye’yi cehennem yolculuğuna çıkarttı.

2012’de muhalif güçlerin Suriye’nin meşru temsilcisi olduğunu tescil için 100 küsur ülkeyle oluşturulan Suriye’nin Dostları Grubu’ndan geriye parçacıklar kaldı. Son sürüm Amerikan güdümlü Small Group (Küçük Grup). Bunun yanı sıra üç eski devrim pompacısıyla bir rejim garantörünü buluşturan, ‘Smaller Group’ (Daha Küçük Grup) oluştu. Ümitsizce ortak hareket etmekten başka çareleri kalmamış bir avuç rakip aktör aynı sloganla Suriye’yi toparlama iddiasında. Yıkarken de Suriye’yi 2011 öncesi koşullara döndürürken de aynı nakarat.

Elbette gerçekte bu aktörlerin icraatlarıyla ortak söylemi hançerlediği onlarca nokta var. Zirve bildirileri birbirinin tekerrürü ama satır aralarında herkes kendi koşullarını dayatıyor.
***
Trump yönetimi geçen nisandan itibaren Britanya, Fransa, Almanya, Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün’ü yanına alarak ‘Küçük Grup’u oluşturdu. Küçük Grup 26 Eylül’de New York’ta dışişleri düzeyinde toplanıp, “Savaşa askeri çözüm yok ve siyasi çözüme alternatif de yok” diyen bir bildiriye imza attı. Vekâlet savaşının finansörlerinin bu noktaya gelmesi ne ala! BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla öngörülen çözüm için siyasi-diplomatik çabalara ve anayasa komitesinin oluşturulmasına destek ifade edildi.
***
2011 sonrası devrim ihracının ana üssüne dönüşmüş Türkiye ‘Küçük Grup’a davet edilmedi. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan epey alınganlık gösterdi. ABD, Türkiye’nin Suriye gündemiyle örtüşmeyen bir hedefle meşgul. Trump, Suriye politikasını da İran’ın Ortadoğu’daki kollarını kesmeye endeksli genel stratejiye eklemledi.

Astana formatına paralel olarak Fransa, Almanya, Rusya ve Türkiye arasında liderler zirvesi için uğraşan Erdoğan, Alman Şansölye Angela Merkel’i ikna için, “Bizimki de ‘Smaller Group (Daha Küçük Grup) olur” demişti. Nihayetinde 27 Ekim’de Erdoğan, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’i İstanbul’da Vahdettin Köşkü’nde buluşturarak muradına erdi. Dörtlü zirvenin sonuç bildirisinde, “İhtilafa askeri çözüm getirilemeyeceği ve yalnızca BM’nin 2254 nolu kararıyla uyumlu müzakere edilmiş bir siyasi süreçle sona erdirilebileceği” vurgulandı. Buraya kadar vurgular Küçük Grup’la paralel.

Bildiride söz ile icraatın birbirini inkar ettiği, her tarafın kendi fil tarifine imkan veren ve aralarındaki ihtilaf noktalarını da yansıtan maddeler ise şöyle:

• Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü teyit edildi.
• Terörle mücadelede kararlılık teyit edildi.
• Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğine zarar vermeyi amaçlayan ayrılıkçı gündemler reddedildi.
• İdlib’de gerilimi düşürme planıyla ilgili çalışmalar takdir edildi.
• BM gözetiminde, diaspora mensupları da dahil seçime katılma hakkına sahip tüm Suriyelilerin katılımıyla düzenlenecek serbest ve adil seçimlerin zeminini oluşturmak üzere Suriye’de anayasal reformu gerçekleştirecek Anayasa Komitesi’nin Cenevre’de kurulması ve erken bir zamanda, şartları gözeterek, bu yıl sonu itibarıyla toplanması çağrısında bulunuldu.***

Toprak bütünlüğü vurgusunun halihazırdaki muhatapları Türkiye ve ABD. Bu madde, BM’de yasal olarak temsil edilen Şam yönetiminin daveti ve onayıyla Suriye’de asker bulunduran Rusya’nın ötekilere ‘çekilin’ demek için kullandığı madde.

Ayrılıkçı gündemleri reddeden madde ise Türkiye’nin kendi gündemini dayattığı yer. Bunun birincil muhatabı Halk Koruma Birlikleri’ni (YPG) destekleyen ABD.

Malum Türkiye, 2014 sonrasında IŞİD’e karşı savaşta ABD’nin Kürtlerle kurduğu ortaklığı önleyemedi. Ankara’nın istediği ABD’nin TSK ve müttefik milis güçleriyle birlikte hareket etmesiydi. Şimdi Afrin’de yaptığı gibi Fırat’ın doğusundaki ‘demokratik özerkliği’ bitirmek üzere sahadaki koşulları değiştirmek için şansını zorluyor. Bunu yaparken de Suriye’yi çökertme planındaki eski ortağı ABD’ye “Çekil” deme hususunda neredeyse Rusya ve İran’ı geride bırakıyor.

Türkiye, Astana sürecinde Rusya ile ortaklık kurarken bu sayede Kürtlere karşı sahada pozisyon kazandı ama bunun karşılığında finansörü olduğu ‘devrim projesini tasfiye’ misyonunu da üstlenmiş oldu. Şimdi ‘Gerilimi Düşürme’ stratejisiyle İdlib’in etrafında bir güvenlik kuşağı oluşturulurken güçlendirdiği stratejik pozisyonunu, Rusya’nın çizdiği rotadan çıkmak için kullanıyor, ‘acaba güç dengelerinde bir değişiklik yaratabilir miyim’ diye sağa sola bakıyor.

Merkel ve Macron’un dörtlü zirveye ikna edilmesi, İdlib sahnesinde Rusya karşısında sıkışan Türkiye’nin kendi gündemini Ruslarınkinden farklılaştırma çabasının bir neticesi. O gündem de üç ayaklı:

• Erdoğan İdlib’deki gibi Fırat’ın doğusunda da gerilimi azaltma bölgelerinin oluşturulmasını öneriyor. TSK’nin kalkan olduğu Suriye Ulusal Ordusu ya da Ulusal Kurtuluş Cephesi gibi müttefik milis güçlerini Fırat’ın doğusuna taşıyarak özerk yapılanmayı çökertmeyi hedefliyor. Türkiye bu gündemle ilgili ciddiyet gösterisi sayılacak bir hamleyle dörtlü zirveden hemen sonra Kobani’yi bombaladı.

• Erdoğan, Türkiye’nin askeri güçlerini çekmeyi, siyasi süreçte istediklerini kabul ettirmek için bir ön şarta dönüştürmeye çalışıyor. Bu kapsamda hedef Cenevre’de oluşturulacak anayasa komitesinde ağırlığını korumak, ilk seçimde Beşşar el Esad’ın yeniden aday olmasını engellemek ve en nihayetinde İdlib’de çevrelenen muhalif güçleri Şam’a iktidara ortakları olarak taşımak.

• Üçüncü ayakta Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Türkiye’nin dışlanamayacağını garantilemek var. Hatta siyasi çözüm olmadan fiili tampon bölgelerde Türkiye tek taraflı olarak kendi kafasına göre kurumlar oluşturuyor, binalar inşa ediyor ve eğitimden diyanete kadar farklı alanlarda programlar yürütüyor.
***
Esad’ın bir şekilde çekilmesi arzusu dışında Merkel ve Macron’un Erdoğan’ın bu hedefleriyle çok ilgilendikleri söylenemez. Macron’un olaya Fransız kalan yüzeyselliği bir kenara Fransa ve Almanya İdlib’deki yeni statükodan hayli heyecanlanmışa benziyor. Merkel ve Macron’un yegane derdi bu bölgede sıkışan cihatçıların dağılmaması, göç dalgasının kesilmesi ve Suriye’nin bir an önce istikrara kavuşup mültecilerin geri dönüşünün sağlanması. İkili bu beklentilerle Erdoğan’ın uluslararası alandaki değersiz yalnızlığını giderme planına ortak olmayı kabul etti. Erdoğan’ın liderlerle ellerini kenetlemesi muhtaç kaldığı bir fotoğraftı. Fakat ne Merkel ne de Macron Erdoğan’ın savaşı Suriye’nin kuzeydoğusuna taşıma heveslerine ortak olduğu söylenemez. Ki Macron selefi François Hollande’ın ayak izlerine basıp PYD ve YPG temsilcilerini geçen martta Elysee Sarayı’nda ağırlayarak Ankara ile aynı telden çalmayacağını göstermişti.
***
Ortak bildiride izlerini gördüğümüz çatlaklar liderlerin açıklamalarında kendini iyice belli ediyor. Bir kere Putin açıkça İdlib’deki durumun geçici olduğunu vurgularken, “Orada biriken radikal unsurların temizlenmesi gerekiyor” dedi. Türkiye ise o gruplara kalkan olmuş vaziyette. Avrupa ise statükonun korunmasından yana ve bu grupların dağılmasını zinhar istemiyor. Putin, ‘ara gündem’ çıkarmaya çalışanlara, “Rusya, Suriye Arap Devleti’ne terör tehdidinin ortadan kaldırılmasına kararlı bir şekilde yardımcı olacaktır… Rusya çeşitli provokasyonlara ilişkin Suriye hükümetini destekleme hakkını saklı tutuyor” diyerek dirsek gösterdi.

Erdoğan bir yandan Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vereceğini söylemek durumunda kalırken boğazında saplanan ukdeyi, “Esad muteber lider değildir” diye dillendirdi. Putin ise, “Suriye’nin meşru hükümetine saygı duyulmalıdır. Herkes Suriye rejimi diyor burada. BMGK kararında ise Suriye Arap Cumhuriyeti hükümeti ifadesi kullanılıyor” diyerek kontur çekti.

Kuşkusuz Putin’in Astana’da İran ve Türkiye ile yakaladığı ortaklığı Cenevre’de BM gözetiminde siyasal çözüm projesine dönüştürebilmesi için bu dost halkasını büyütmeye ihtiyacı var. Bu savaş bitse bile Suriye’yi kritik bir nekahat dönemi bekliyor. Yeniden inşa, hukuki-siyasal yapılanma ve mültecilerin dönüşü en önemli başlıklar. Bu alanlarda ilerleme uluslararası toplumun desteği olmadan çok zor. Suriye savaşın kazanan tarafı olabilir ama bu barışı kazandığı anlamına gelmiyor. Barışı kazanmak en zoru. Bu fasıl hasımların asgari düzeyde de olsa oydaşmasını gerektiriyor.

Bu bakımdan dörtlü zirvede Astana ortaklarından İran’ın olmaması büyük eksiklik. Büyük ihtimalle Fransa ve Almanya’nın katılımını kolaylaştırmak ve ABD’yi kışkırtmamak için İran’ın içinde olmadığı ama gözetildiği bir format uygun görüldü. Gözetme işi Rusya’da. Ve Putin, Tahran’ın dışlanmasının nafile olduğunu vurguladı: “İran, Astana ve barış sürecinin garantörlerinden biridir. Gerilimi azaltma bölgelerinin teminatıdır. İran olmadan bu konu çözülemez.”
***
Trump’ın Küçük Grup’u çektiği liman belirsiz. Sonuçta barış ve istikrar hasımların yüzleşmesi sayesinde mümkün. ABD dayatmalar ve dışlayıcı taktiklerden vazgeçmiyor.
ABD’yi Suriye’de yeni fasıl açmaktan vazgeçirmek için Astana’da devşirilip Cenevre’ye taşınan kazanımlara payda arayan Putin, Avrupa’yı normalleşme ve mültecilerin geri dönüşünü sağlama perspektifiyle bu gemiye almaya çalışıyor.

Erdoğan ise İdlib’de elinde tuttuğu kart Ruslar tarafından imha edilmeden yeni harekat alanları açmanın derdinde. Daha Küçük Grup, Rusya ve Türkiye arasında halat çekme yarışına dönüşmezse Cenevre’deki süreci güçlendiren yeni bir katalizör olabilir. Tabii evvela altına imza attıkları bildirilerle çelişen imzacıların ikili oynamayı bırakmaları gerekiyor. “Bitirmek istiyoruz” dedikleri savaşın finansörleri kendileri. Sorun olarak çerçevelenen örgütleri besleyenler de kendileri.

 

 

Posted in: Tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

Netanyahu, HAMAS’ı Yok Etmek, Gazze’yi, İnsansızlaştırmak İstiyor.

Netanyahu, HAMAS’ı Yok Etmek, Gazze’yi, İnsansızlaştırmak İstiyor.
Bağımsız Birleşik Kürdistan’da, Kürdistan coğrafyası, bütün Ermenilere açık olmalıdır. Ve bunlar, belli bir yerde, çoğunluk oluşturup özerklik talebinde bulunurlarsa, haklarıdır. Kürdistan devleti, buna karşı çıkmaz. Çünkü biz bu toprakların ka...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (463)


Sungur Savran’ın “Devrimi” ve T.C. Hakikati

Sungur Savran’ın “Devrimi” ve T.C. Hakikati
1919-23 savaşı, etnik temizlik ve jenosidal hedefli ve pratikli bir savaştır. Bu nedenle devrimci değil, gerici bir harekettir. Komintern’in İkinci Kongresini referans alan komünistler, İttihatçı-Kemalist önderlikle savaşmalıydılar. 1918-23 ça...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (525)


TÜRK SİYASETİ, 1925 KÜRİSTAN BAŞKALDIRISINA NİYE SALDIRIYOR?
admin
TÜRK SİYASETİ, 1925 KÜRİSTAN BAŞKALDIRISINA NİYE SALDIRIYOR?
1926’da, İngiltere ile Türkiye niye anlaştılar? Bu aslında 1925 ayaklanmasından çıkardıkları sonuçtur. Türkiye şunu anladı: Yani Kuzeyde 1925 ayaklanması gibi bir ayaklanma varken, Güney Kürdistan zaten, İngilizlere-Osmanlılara karşı; işte...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (415)


KÜRDİSTAN DAVASINDA VE ÖLÜMLERİNDE, YAZGILARI BİRLEŞMİŞ, İKİ SİYASI LİDER.
admin
KÜRDİSTAN DAVASINDA VE ÖLÜMLERİNDE, YAZGILARI BİRLEŞMİŞ, İKİ SİYASI LİDER.
Saîd Elçî ve Sait Kırmızıtoprak, dünya görüşleri, yaşam tarzları, hatta bir ölçüde kültürleri farklı olmasına rağmen, Kürtlük ve Kürdistan davasında yazgıları birleşmiş iki kadrodur. İki Kürdistan yurtseveridir. Bunların yazgılarının ilk birleştiği y...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (428)


BU SAVAŞ, KÜRDİSTAN’I NASIL ETKİLEYECEK?
admin
BU SAVAŞ, KÜRDİSTAN’I NASIL ETKİLEYECEK?
ABD, Türkiye'yi de gözden çıkarmış değil. Ancak ABD, Türkiye'yi kendi emperyal planlarının bir parçası haline dönüştürmek isteyecektir. Türkiye buna direnirse; ABD, bunun alternatifini arayacaktır. Ya Türkiye'nin içinde arayacaktır ya da ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (539)


HAMAS OPERASYONUNDAN ÇIKARTILACAK DERSLER
admin
HAMAS OPERASYONUNDAN ÇIKARTILACAK DERSLER
Gerek Yakın Doğu’da, gerek Orta Doğu'da; savaşların, acıların, yoksullukların temel nedeni, çizilen siyasi sınırlardır. Yakın Doğu’da siyasi sınırlar değişmeden, barışın gelmesi mümkün değildir. Orta Doğu'da da siyasi sınırlar değ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (999)


TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TARİHİ, BİR DARBELER TARİHİDİR
admin
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TARİHİ, BİR DARBELER TARİHİDİR
Devrim reform ilişkisi hakkında Lenin’de, Marx'ta, bütün siyasal önderlerin kitaplarında, konu çok açıktır. Bu kitaplara da gerek yok. İnsan devrimciyse, bunun reformla ilişkisini anlamak çok zor değildir. Ama zaten kendisi reformcuysa ona ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (548)


KUZEYDOĞU SURİYE PROJESİ, GÜNDEME GELDİĞİNDEN BU YANA; BİZ, GÜNEYBATI KÜRDİSTAN’DA; AFRİN'İ, SERÊ KANÎYÊ’Yİ ve GIRÊ SÎPÎ’Yİ KAYBETTİK
admin
KUZEYDOĞU SURİYE PROJESİ, GÜNDEME GELDİĞİNDEN BU YANA; BİZ, GÜNEYBATI KÜRDİSTAN’DA; AFRİN'İ, SERÊ KANÎYÊ’Yİ ve GIRÊ SÎPÎ’Yİ KAYBETTİK
Bu devletlerin bizimle olan hukuku, düşmanlık hukukudur. Kanunla, hukukla falan hiçbir ilişkisi yoktur. Her dört parçada da göstermeliktir: Kanun, hukuk, demokrasi, İslamcılık, işte bilmem Baasçılık, bunların hepsi göstermeliktir. Esası, hepsinin ort...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (593)


SORUN, IRAK DEVLETİ'NİN NE TÜR BİR DEVLET OLDUĞU YA DA OLACAĞI MESELESİDİR
admin
SORUN, IRAK DEVLETİ'NİN NE TÜR BİR DEVLET OLDUĞU YA DA OLACAĞI MESELESİDİR
Umarım, Kerkük'te, Türkiye kontrolündeki Türkmenlerle İran, Irak'ın birlikte kontrol ettiği Arapların, Kürdistanlılara yaptığı bu saldırı, Güney Kürdistan'daki siyasi partililerimizi yeniden düşünmeye sevk eder. Henüz, kazanılmış, garanti...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (634)


TÜRKLER'DE 3, KÜRTLER'DE 2 TARZ-İ SİYASET
admin
TÜRKLER'DE 3, KÜRTLER'DE 2 TARZ-İ SİYASET
Bu yüzyılda Türk devleti bir tek Kürdistan'da savaşmıştır. Evet son birkaç yıldır askerlerini Libya ve Suriye'ye gönderiyorlar ama 2010'a kadar Türk devletinin savaşına baktığınız zaman ABD için Kore'ye bir tugay gönderip, 1974 Kıbrıs...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (1053)


Page 1 of 25First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  10  Next   Last   
123movies