Nefel Gün
Politik metinler, devrimci mücadelede yol açmak veya açılan yolda şaşmadan, dönmeden, hedefe varmak için ortaya konur. Ayrılıkçı Yazılar-2'de yer alan metinler de bu hedefle ortaya konmuş ve bu gözle okunmalıdır. Bu kitapta “Bağımsız Kürdistan hayaleti[1]”nden korkanların, bu korktuklarını başlarına getirmek için oluşturulması gereken, devrimciler örgütünün benimsemek zorunda olduğu, teorik ve pratik hat çizilmektedir. Zaten kitabın alt başlığının “Kürdistan Devriminin Temel Meseleleri” olması da bunu anlatır.
Ayrılıkçı Yazılar-2 kitabı; Kürdistan ve Türkiye siyasetinde önemli yer tutan siyasi olaylara karşı, ulusal kurtuluş mücadelesine komünist anlayışın uyarlanması olarak görülmelidir. Ayrılıkçı Yazılar 1’den farklı olarak, Ayrılıkçı Yazılar 2'de, Kürdistan'da büyük yankı uyandıran somut siyasi olaylara karşı, bağımsızlıkçı bir hat izleyenlerin politik bakış açısı tartışılmaktadır. Bundan ötürü kitaptaki içerikler, öğretici ve eğitici olmakla birlikte, bu yazıların, 2013-2021'lerde yazılmış ve tartışılmış olması nedeniyle geldiğimiz noktada, politik yaşamın içinde sınanmış ve doğrulanmış görüşlerdir. Bu sınanmışlık, komünist görüşler eskidi diyenlere de cevaptır. Zira Fuat Önen, politik olayları, Komünist bakış açısı ile değerlendiriyor.
Ayrılıkçı yazılar-1 ve 2’deki içerikler bir tutarlılık göstermektedir. Değerlendirilen genel politik hat itibari ile aynılık ve süreklilik içermekle birlikte, Ayrılıkçı Yazılar 2'de, birçok somut politik duruma karşı değerlendirme mevcuttur. Bu farklı olgulara aynı amaç ve ilklerle, aynı politik anlayışla açıklık getiriliyor. Bu da Fuat Önen ve yoldaşlarının tutarlı ve ilkeli bir siyaset izlediklerini göstermektedir. Konjonktüre göre diye başlayan cümlelerle; devrimci inançtan ve tutumdan yoksun, süslü zikzaklar çizmenin “mantıklı” açıklamasını yapan görüşlerle, tasfiyecilik döneminde bu kadar içselleştirilmişken, Kürdistanlı devrimcilerin tutunacakları daldır Ayrılıkçı Yazılar–2'deki anlayış.
Bu görüşlerin sınanmış ve doğrulanmış olması anlamlı olsa da bu görüşleri pratiğe geçirecek bir devrimci partinin olmayışı can yakıcı elbette. Bu eksikliği hissederek bütün politik olayların dersini çıkaracak ve hali hazırdaki politik olaylara müdahale edecek bir partinin kurulması da acil görevlerdendir. Fuat Yoldaş, yazıların bir çoğunda, bu eksikliğe ve muhasebe yapma gerekliliğine değiniyor:“ ...Yaşanılanlar, muhasebe edilerek; derse, tecrübeye dönüştürülmüş olsa, 200 yıla yaklaşan bir ulusal özgürlük mücadelesine sahip bir ulusun fertleri, sıfırdan başlama duygusuna kapılmazlar.” diyerek, muhasebe yapmanın öneminin altını çiziyor. Bu sadece Kürdistanlı devrimcilerin değil, Türkiyeli devrimcilerin de önemsemesi ve bu doğrultuda harekete geçmesi gereken bir husustur. Türkiye'den de bu meseleyi önemseyip harekete geçen komünistler var. Muhasebe derken de tekil deneyim ve birikimlerin ortaya konması anlaşılmamalıdır. Bu muhasebenin; örgütlü bir muhasebe olması gerektiği, bu muhasebenin; bir programa ve politik faaliyete ve taktiklere yansıması gerektiği anlaşılmalıdır.
Kitapta yapılan değerlendirmelerin kimi politik olayın gerçekleştiği sırada, kimi ise olayların sonrası yapılıyor. “Çözüm Süreci ve Olası Sonuçları”, 15 Temmuz Darbe Girişimi, Kürdistan'ın diğer parçalarında gerçekleşen ve Kürdistan'ın tümünü etkileyen siyasi olaylar, Batı Kürdistan ve Güney Kürdistandaki gelişmeler, HDP'nin varlığı ve yürüttüğü siyasetin Kürdistan'a etkileri, Ulusal Kongre'nin anlamı gibi birçok mesele işleniyor.
Politik olaylara dair yapılan tartışmalarda; Kürdistan'daki hâkim siyasi merkezlerin pratik-politik tutumlarına karşı eleştirileri okuyacaksınız. KDP, YNK, PKK gibi egemen siyasi yapıların, pratikte aldıkları tutuma dair birçok eleştiri ve öneri okuyacaksınız. Lakin bu siyasi yapılardan, bu eleştirilerin doğrusunu yapacaklarını beklendiği anlaşılmasın. Takınılan yanlış tutumlardan yola çıkılarak, olması gerekeni göstermek için bu eleştiriler yapılmaktadır. Zaten Fuat Yoldaş da “Kürdistan Devrimi için Devrimci Parti” diyerek bu siyasi merkezlerin, bu devrimin önünü açmak şöyle dursun set olduklarını vurgulamaktadır.
Bunların yanında önemli gördüğüm, Fuat Yoldaşın da üzerinde özellikle durduğu, bazı konuları da öne çıkarmak isterim:
Kürdistan'da merkezi iktidar yerine alt-iktidar eğiliminin neden ortaya çıktığını gün yüzüne çıkarıyor. Ama başkaları gibi bu eğilimlere teslim olarak, otonomi veya federasyonu stratejik bir hedef olarak kabul etmiyor. Ve hatta verilen onca mücadeleyi analiz ederken gerek bu mücadeleyi, gerekse işgal ve ilhak eden devletlerin saldırıları sonucu ortaya çıkan sosyal yapının çözümlemesini yaparak, merkezi bir örgütlenmenin her zamankinden daha mümkün olduğunu söylüyor. Bu sebeple de İşgalci devletleri demokratikleştirme yolunu değil, Bağımsız Birleşik Kürdistan hedefine kilitlenmek gerektiğini söylüyor. Zira işgalci devletlerin demokratikleşmesinin bir hayal, bir yanılsama olduğunu; asıl mümkün olanın, Bağımsız Birleşik Kürdistan olduğunu söylüyor.
Bir diğer önemli husus da Kürdistan Devrimi'ne hangi strateji ile gidileceğinin, PKK'nin çıkışıyla gerilla stratejisinin, Türkiye devrimci hareketi için de sürekliliği olan bir stratejinin daha geniş kesimlerce kabul görmesine sebep oldu. Ancak geldiğimiz noktada, PKK'nin Demokratik Özerklik demesi ve Kuzey Kürdistan'dan çekilmesiyle, PKK'nin dahi gerilla stratejisinde duramadığı gerçeği ile yüzleşip büyük çelişkiler yaşadılar.
Fuat Önen, bu konuyu geniş çaplı olmasa da tartışıyor. Savaşlar, göçler ile sosyal yapının bu kadar değiştiği bir durumda, mücadele biçiminin ne olması gerektiğini tartışıyor. Bu konu, Kürdistan devrimini hedefleyenlerin önlerine koymaları gereken öncelikli tartışmalardandır.
“Devrimcilik aynı zamanda kendi tarifleri olmaktır.” deniyor kitapta. Çok ağır bir tasfiyecilik sürecinden geçiyoruz. Tarifler gittikçe silikleşti. Yeni yapılan tarifler ise ya süslenmiş cümlelerle Marksist Leninist anlayış revize ediliyor yahut açık seçik bir şekilde düzenle bağlar sağlamlaştırılıyor. Yoldaş, bu hatırlatmasıyla Devrimci tariflere-ilkelere bağlı kalmak ve düzenle olan bağları koparmak gerektiğini, bir kez daha dile getiriyor.
Komünist hareketin enternasyonal bir örgütünün olması gerektiği bilincinde olan bir komünist olarak, Ayrılıkçı Yazılar 1 ve 2 kitapları, Kürdistan'da yürütülmesi gereken siyasi hat hakkında bana önemli bilgi ve birikim sunarak katkıda bulundu elbette. Lakin tek katkısı bu değildir. Kürdistan'ın en büyük parçasını ilhak eden, diğer parçalarını her an saldırmakla tehdit eden ve saldıran T.C devletine karşı, devrimci mücadele eden komünistler olarak, bu kitaptan alacağımız çok şey var. Türkiye’de yürütülecek devrimci mücadelede ulusal sorun, işçi ve emekçilerin mücadelesinde önemli yer tutacaktır. Türkiye'nin metropollerinde milyonlarca Kürt işçi ve emekçinin yaşaması bir yana işçi ve emekçilere gittiğimizde taşıyacağımız bilincin başında Bağımsız Birleşik Kürdistan'ı savunmaları gerektiği ve Kürdistan'daki mücadeleyi anlatmak; bu mücadeleye destek olmak için eylem yapmaları gerektiği olacaktır. Bu sebeple, Ayrılıkçı Yazılar 1 ve 2, Türkiye'de Devrimci bir partinin eksikliğini gören ve bunun için mücadele eden komünistlerin de önün açacaktır.
Bugün Kendi Kaderini Tayin Hakkı savunucusu birçok Türkiyeli örgütün, Kürdistan meselesini Kürt sorununa indirgeyen, Kürdistan devrimini bir kenara bırakıp her parçada ilhakçı devletlere entegre etmeye and içmiş PKK ve HDP/DEM'in yörüngesinde dönen, kuyrukçu bir politik duruş sergilediği aşikârdır. Oysa komünistlerin bugün savunacağı en önemli politik hat; Bağımsız-Birleşik Kürdistan devrimi olmalı. Komünistler akıntıya kapılmazlar. Azınlık olmayı göze alarak ve hatta zafere kadar azınlık kalarak, ilkeli siyasetin arkasında durarak, akıntıya karşı yüzerler. Bu anlamıyla Ayrılıkçı Yazılar-2 kitabı, Türkiyeli devrimcilerin de önünü açacak bir kitaptır. Enternasyonal bir örgütlenme, Komünist ilkeler doğrultusunda ve ancak bu kitapta olduğu gibi Bağımsız Birleşik Kürdistan'ı savunan devrimciler ile sağlanabilir. Enternasyonal bir örgütlenme, Kürdistan devriminin önünü açacaktır.
Dünyanın Bütün Proleterleri ve Ezilen Halkları Birleşin!
Nefel Gün
1 Ayrılıkçı Yazılar – 2'de “Mesud Barzani’nin “Ulusal Kongre Daveti” başlıklı yazıdan alınmıştır.