Türkiye'de Kürdistan meselesiyle ilgili politikalar Türk siyasi partileri tarafından belirlenmiyor. Türk siyasi partileri ancak devletin kendilerine çizdiği sınırlar içinde Kürdistan konusunda bir şey yapabilirler.
Şunu mesela unutmayalım. Erdoğan'ın 2009 da başlattığı İmralı süreçlerinin öncesinde Türk devleti Oslo'da Avrupalı bir devletin gözetiminde
PKK yöneticileriyle bir süreç başlattılar. Erdoğan'ın buna katkısı ne oldu? Erdoğan İmralı'da kontrolü ele geçirdikten sonra
Dışarıda PKK'yle yürütülen bu görüşmelerin tehlikeli olduğunu görüp yurt dışında Avrupalı bir devletin gözetiminde yapılan görüşmeleri İmralı'ya kendi kontrolünde olan bir bölgeye taşıdı.
Herkes sanıyor ki bu İmralı süreçlerinin mimarı Erdoğan'dır. Öyle değildir. Türk devletinin hem dünyaya karşı, dünyayla ilişkilerinde hem de Kuzeybatı Kürdistan'da birikmiş olan patlayıcı zemini gidermek için başvurduğu bir stratejiydi. Bu Erdoğan'a denk geldi. Erdoğan değil de başka bir siyasetçi olsaydı o da aynı şeyleri yapmak durumunda kalırdı. Buna 2015 te AKP derin devlet güçleri ve MHP'yle ittifak kurduktan sonra devlet bu bizim zararımıza gelişiyor. Buna son verin dediler, son verdiler.
Yarın öbür gün Kılıçdaroğlu işbaşına gelirse, Kılıçdaroğlu'nun Kürdistan meselesinde atacağı adımlar; bir: devlet tarafından sınırlanacak. Iki: partnerleri tarafından sınırlanacaktır. Yani bugün altılı masada bir İYİ Parti var. İYİ Parti MHP'yle aynı kökendedir. İYİ Parti hiçbir tür Kürdistan meselesinin varlığını kabul etmeyen bir partidir. Burada bir önemli nokta da şudur. Şu anki iktidar blokunda AKP, MHP ve derin devlet güçleri var. Güçlü bir iktidar bloku var. Yarın diyelim ki Kılıçdaroğlu iktidara geldi. Bu derin devlet güçleriyle ne tür bir ilişki geliştirecek? Mesela Kılıçdaroğlu ABD'nin desteğiyle 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 de olduğu gibi bu derin devlet güçlerine karşı radikal bir tavır alabilecek mi? Böyle bir tavır alırsa partnerleri buna yol verir mi? Bütün bunlar soru işaretidir. Ve benim Kılıçdaroğlu gibi bir siyasetçiden anladığım ki Kılıçdaroğlu kişiliksiz konformist bir siyasetçidir. Kılıçdaroğlu iktidara geldiğinin ertesi günü şu anda AKP'yle iktidar blokunda olan derin devlet güçleriyle uzlaşmaya çalışacaktır. Partnerleri de bunu destekleyecektir.
Dolayısıyla Erdoğan gider de Kılıçdaroğlu gelirse 2009 daki gibi bir restorasyon sürecini deneyebilirler. Ancak bana kalırsa bu başarılı olamayacaktır. Aynı restorasyon sürecini Erdoğan iktidarda kalırsa ve yeniden batıylan iş tutmaya niyetlenirse Erdoğan da bunu yapabilecektir.
Yani Kürt siyasetinin şunu anlaması lazım. Bizim muhatabımız Türk egemenlik sistemi ve onun icra organı olan Türk devletidir. Tek tek siyasi partiler değildir. Siyasi partiler ancak bu devletin çizdiği sınırlar içinde siyaset yapabilirler. Değişim, dönüşümden yana olabilirler. Bir bunu belirtmek istiyorum.
İkincisi şudur. Kılıçdaroğlu'nun ve hatta emek, demokrasi ittifakının yeşil sol partinin değişim dönüşümden anladığı nedir?
Değişim dönüşümden anladıkları Avrupa Birliği'nin devlet yönetim metoduyla ilgili ilkelerini benimsemektir. Insan hakları çerçevesinde bazı iyileştirmeler yapmaktır.
Kürdistan meselesi ise bir insan hakları meselesi değildir. Kürdistan meselesi bir toprak ve iktidar meselesidir. Bu açıdan baktığımızda ister Kılıçdaroğlu gelsin, ister Erdoğan gelsin. Kürdistan meselesinin çözümüyle ilgili bu devletin bir programı, bir projesi yoktur.
Şimdi onların ikra olması için Kürdistan'ı siyasetin Kürdistan'da Türk devletine bir maliyet üretmesi lazım Yani demin Kek Musa'nın işaret ettiği Güney Afrika'da eğer Afrika Ulusal Kongresi o devlete bir maliyet çıkarmasa idi oradaki apartteit rejimi ikna olur muydu? Ikna olmazdı. Eğer Vietnamlılar Amerika'ya Vietnam'da savaşın maliyetini çıkarmasalardı ABD Vietnam'dan çekilir miydi? Cezayirliler Fransa'ya Fransa'nın Cezayir'de kalmasının maliyetinin gitmesinden daha fazla olduğunu göstermeselerdi Fransa Cezayir'den çekilir miydi?
Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir işgalci hiçbir egemen sınıf kendisine maliyet çıkarılmadan iktidarından hegemonyasından vazgeçmemiştir. Türk egemenlik sistemi de vazgeçmeyecektir.
Eğer biz bunların Kürdistan'dan çıkmasını istiyorsak Kürdistan halkını örgütleyerek, Kürdistani örgütleri yaygınlaştırarak bu devlete burada kalmasının daha fazla bir maliyete yol açacağını göstermemiz lazım. Başka türlü bu mesele çözülemez. Kürt siyasileri, Kürt aydınları artık Türk devletine akıl vermekten vazgeçmelidirler. Türk devletinin onlarca üniversitesi, yüzlerce danışmanı var. Yeterince akılları var ama akılları işgalci jenositçi bir akıldır. Bu bir bilgi meselesi değildir. Siyaset bir bilgi meselesi değildir. Siyaset kendi doğrularını gerçekleştirmek sanatıdır. Dolayısıyla eğer bizim çok aklımız varsa aklımızı kendimize saklayalım. Halkımızı bu akıl etrafında örgütlemeye çalışalım derim.
Avusturya parlamentosundan da Kürtlerin savunulması gerektiği belirtiliyor YPG, YPC'nin Fransa senatosunda karşılanması bütün bunlar ne anlatıyor? Kürtler bundan gerekli dersi çıkararak değerlendirebiliyorlar mı? Buyurun.
Önce şunu anlamamız lazım. YPG acaba o parlamentoya gittiği zaman ne istiyor? YPG Kürdistan'ın batısında bir siyasal statü istiyor mu? YPG, Kürdistan'ın bağımsızlığını destekleyen bir bildiri mi sundu oraya. Yoksa Kuzeydoğu Suriye'deki yapılanmayı ayakta tutalım. Ve giderek Suriye demokratik bir Suriye'de bir çözüm oluşturalım mı dedi. Onlardan çok bizim için önemli olan Kürdistan'ı siyasetinle talep ettiğidir.
Şimdi hava savunma sistemi birinci Körfez Savaşı'ndan başlatırsak 32 yıldır. 203 teki ABD'nin Irak'a müdahalesinden başlatırsak 20 yıldır bir parlamento var. Peki bu 20 yılda Güney Kürdistan'ı yönetenler acaba batılı müttefiklerine diyelim, hiç siyasi amaçlarını dayattılar mı? Bizim biz ayrı bir milletiz. Bağımsızlık istiyoruz diye kendi siyasi amaçlarını ne ölçüde dayattılar? Referandum sırasında gördük ki aslında bundan çok uzaktalar. Oysa ki Güney Kürdistan'ın çok daha önceden hava savunma sistemlerine sahip olması lazımdı.
İran istediği zaman roketlerle güney Kürdistan sahasını bombalıyor. Türkiye zaten hemen her gün Güney Kürdistan'ı bombalıyor. Ve Güney Kürdistan yönetiminin mutlaka buna karşı kendi savunma sistemlerini kurmaya çalışmaları, müttefiklerini buna ikna etmeye çalışmaları lazım. Bu konuda çok geç kalındığını söyleyebiliriz. Bunun da temel nedeni güney Kürdistan'daki iki başlılıktır. Bırak hava savunma sistemini ABD Güney Kürdistan'da anti terör timlerini eğitme projesi geliştirdi. Güney Kürdistan'da milli bir anti terör timi oluşturulacağına PDK'nin antik terör timi ve YNK'nin anti terör timi oluşturuldu. Daha sonra da Waffle Talabani dedi ki Süleymaniye'deki anti terör timinin başındaki Şeyh Cengiller beni zehirlemeye çalıştılar.
Şimdi bizim gözümüzü kendi siyaset sınıfımıza çevirmemiz lazım. Dünyada 1990 dan bu yana Kürdistan'ın devletleşmesi için uygun bir siyasi ortam vardır. 2014 lerde Batı Kürdistan'la Güney Kürdistan'ın birleşmesi için bütün şartlar elverişliydi.
DAEŞ Irak Suni Araplarıyla Suriye, Sunni Araplar arasındaki sınırı ortadan kaldırdı. Devlet sınırını ortadan kaldırdı. Onun batısında Kürdistan'ın güneyi ve batısını birbirinden ayıran sınırı yukarıda peşmerge aşağıda gerilla korudu. Oysa o zaman bu sınırları ortadan kaldırmak pekala mümkündü.
Yani DAEŞ nasıl kaldırıldıysa siz de kaldırabilirdiniz. ve o durumda Güney Kürdistan'ın Batı Kürdistan birleşmiş olsalar idi Türk devleti bugün Afrin'de, Serekaniye'de Gıre sipide olmaz deyin
Dolayısıyla esas konsantrasyonumuz bence Kürt siyasetine yoğunlaşmalıdır. Ve onunla onu değerlendirip çözüm yollarını tartışmamız lazım
Yani senin sıraladığın şeyler Kürt hareketi için olumlu gelişmelerdir. Ama aynı sırada şunu da söyleyeyim. Bir hafta ya da on gün önce yine Amerika Birleşik Devletleri'nde Poreyinpolis diye bir dergi ya da gazete var
Orada da bir yazı çıktı ve o yazı diyor ki Güney Kürdistan Devleti kartondan bir devlettir diyor. Ve YNK'ye ve PDK'ye çok ağır eleştiriler yöneltiyor
bir türlü sağlam bir devlet yapısı oluşturamadılar. Kartondan bir devlet oluşturdular diye de yazıyor. Şunu söyleyip bitireyim bu Türkçe kısmını.
Bu, süre giden üçüncü dünya savaşı çok kaygan bir zeminde sürüyor. Her an bölgesel ittifaklar değişiyor. Yeni ittifaklar oluşuyor. Amerika Birleşik Devletleri birden Çin, Hint, Rusya'yla uğraşmaya başladı. Yakın Doğu Orta Doğu'da etkisi giderek zayıflıyor. Kürdistani siyasetin, Kürt aydınlarının bütün bu değişiklikleri izleyip anında siyasal tavır geliştirmeleri lazım. Beri taraftan Türkiye, Suriye, İran, Rusya arasında gelişmeler var. Öyle sanıyorum Esad seçim sonrasını görmek istiyor, seçim sonrasını gördükten sonra Türkiye'yle ilişki kurup kurmayacağına karar verecek. Ama esas önemli olan Kürdistani siyasetin Kürt milletine layık olması
Kürt milletine devrimci bir öncülük yapabilmesidir diyorum.