Hocam tam burada size şunu sorayım. Yani şimdi gerçekten de Kürdistan'ın dört bir bir parçasında sizin söylediğiniz bağımsızlıkçı çizgiden bu insanlar düne kadar bağımsızlık diyen bir bütün olarak bu gruplar, partiler, siyasetçiler neden yıllar sonra böylesi düzen içi reformcu hareketlerle yetinmeyi gerek doğru buluyorlar? Ya da o ona ihtiyaç duyuyorlar
Şimdi bu bütün Kürdistan'ın bütün parçalarında benzer bir süreç izlemedi. Şöyle söyleyeyim. 1970 ler de biz bağımsız Birleşik Kürdistan derken Kuzey Batı Kürdistan'da, Kürdistan'ın her üç diğer parçasında işte Irak'a demokrasi, Kürdistan'a otonomi, İran'a demokrasi, Kürdistan'a otonomi, Suriye'ye demokrasi, Kürdistan'a, kültürel özerklik gibi taleplere sahipti. Kuzeybatı Kürdistan 1970-1990 kadar Kürdistan'ın diğer parçalarına kıyasla siyasal düzeyde en ileri amaçlar koyan ve bunları açık dile getiren bir seviyedeydi.
Oysa gelişmeler ters yol izledi. Kuzey Kürdistanlılar önce Birleşik Kürdistan'dan vazgeçtiler. Sonra bağımsız Kürdistan'dan vazgeçtiler. Sonra şimdi egemen siyasi hareket, bir ölçüde Kürdistan'dan da vazgeçip türkiyeyileşmeyi hedef olarak koydu. Güney Kürdistan tersi bir süreç izledi. Otonomiden federasyona, federasyondan da bağımsızlığı tartışmaya geçtiler
Yani her dört parçada bu süreci farklı yaşadık. En kötü yaşanan parça da Kuzeybatı Kürdistan parçasıdır. Şimdi bunun çeşitli nedenleri var.
Birincisi 1990 sonrası dünyayı doğru okumamak, 1990 sonrası dünyanın ruhunu doğru anlamamakla ilgilidir. 1990 sonrası dünyanın içinde Sovyetlerin olmadığı dünya, 1990 öncesi dünyadan oldukça farklıdır. Esas farkı şudur 1990 sonra dünyanın düzeni yoktur. 30 yıldır dünya, düzeni olmayan bir düzen arayışındadır. Ve bu düzen arayışını da dünya savaşıyla sürdürmektedir.Yani son 30 yılda dünyada yaşananlar esas itibariyle postmodern bir üçüncü dünya savaşıdır.
Şimdi dünya düzeninin yokluğu dünyadaki sınır yani eskiden dünyanın temel güçleri, Sovyetler Birliği, ABD, Çin, İngiltere. Bunlar mevcut sınırların koruyucusu idiler. Çünkü dünya düzeni bu sınırlar ve bu sınırlar içindeki devletler üzerine kurulmuştu bu düzen yıkıldıktan sonra bu sistem tartışılmaya başlandı. Ve yeni bir düzen arayışına girişildi.
Şimdi dünyada işte 1875 şi ele alırsak devlet denilen yirmi beş organizma vardı. Günümüzde 208, 216 devlet var. Bu devletlerin çoğu birinci ikinci savaş sırası yada sonrasında kurulmuş devletlerdir.
Çünkü kriz ve dünya savaşı dönemlerinde, mevcut sınırlar artık tartışmalı haldedir ve gücü yettiren bu sınırları pekala değiştirebilir. Kürdistani siyaset bunu anlayıp bağımsızlık hedefini daha çok öne çıkaracağına bu hedeften geri adım atmaya başladı. Özellikle kuzeybatı Kürdistan'da. Bu dünyayı, zamanın ruhunu yeterince okumamak, anlamamak anlamındadır bence.
Ikincisi Kuzeybatı Kürdistan'ı esas alırsak uzun süren silahlı mücadele eğer somut bir sonuç alamıyorsa önce savaşanları, sonra örgütleri, sonra da toplumu çürütür. Benzer devreleri biz Filistin'de de gördük, güney Kürdistan da da gördük. Eğer silahlı mücadele uzun sürüyor ve sonuç alamıyorsa bu giderek toplumu çürütmeye yol açıyor.
Kuzeybatı Kürdistan'da esas yaşadığımız budur. Yenilgidir ve biz yenilginin bedellerini ödüyoruz. Kuzeybatı Kürdistanda yaşanan yenilgi bir askeri yenilgi değildir yani savaşta askeri yenilgileri çok önemli değildir. Bir yerde cephe savaşı kaybedersin. Gerilersin, gücünü toplarsın savaşa devam edersin. Kuzeybatı Kürdistan'da yaşanan bir ideolojik yenilgidir.
Çünkü artık Kuzey Kürdistan siyasi hareketler yenilgiden kendilerini sorumlu tutuyorlar. Biz o zaman yanlış düşünüyorduk diyorlar. Yani bağımsız Birleşik Kürdistan hedefi yanlıştı diyorlar. Biz akıllandık diyorlar. Bu ideolojik yenilgidir. Ideolojik yenilgi önce kadroları sonra da bütün toplumu çürütür. Bir nedeni budur.
İkinci bir nedeni Kürdistan meselesi oluşumundan bu yana hem devletler arası bir meseledir, hem milletler arası bir meseledir. Yani ilk elde Kürdistan meselesinin doğrudan ilgilendirdiği başında Kürt milleti, etrafında işte Türk milleti dediğimiz millet, Acem milleti, Arap milleti, birçok milleti ilgilendiren bir meseledir. Diğer taraftan bir devletler arası meseledir. Çünkü bu mesele birinci savaş sonrası kurulan devletler sisteminin ürünüdür
Yani 1918 den sonra bir dünya devletler sistemi kuruldu. Bir dünya düzeni oluşturuldu. Ve ne devletler sisteminde, ne de dünya düzeni içinde Kürtlere yer verilmedi. Bu nedenle Kürdistan meselesi başından beri bir devletler arası meseledir.
Bir diğer noktası şudur. Kürdistan meselesi bir bütündür. Bir parçanın içine sığdırılarak çözümlenebilecek bir mesele değildir
Bakın bugün Güney Kürdistan'da bir federatif yapı var. Bu federatif yapıyı sadece Irak devleti yıkmaya çalışmıyor. Yukarıdan İran Devleti batıdan Türk devleti bu federatif yapıyı çözmeye ve bunu işte eyaletler sistemine geriletmeye çalışıyorlar. Sınırlarını daraltmaya çalışıyorlar. Işte Güney Kürdistan topraklarının yüzde 45 şi tartışmalı bölge ilan edildi. Kürdistan'ı üç vilayete sıkıştırmaya çalışıldı. Şimdi buradan baktığımız zaman Türk devletiyle İran devleti de bu her iki devletin Kürdistan politikası bütüncül bir politikadır sadece bir parçaya dönük bir politika değildir. Şimdi bunun karşılığında Kürdistani siyaset parçacı bir siyaset sürdürüyor. Yani hangi siyasi partiyi ele alırsanız alın güneydekiler, doğudakiler, kuzeydekiler, batıdakiler, sorunu işgalcisi olan devletle bir özel mesele olarak koyuyorlar ve bu devletlerin demokratikleşmesiyle çözülebileceğini var sayıyorlar. Bu parçacı anlayış, bizim bu duruma varmamızın temel nedenlerinden biridir. İkinci neden olarak bunu söyleyebilirim.
Üçüncü neden Kürdistan'da tarihsel ve sosyolojik nedenleri olan bir fenomendir bu merkezi iktidar talebi zayıf, alt iktidar talebi güçlü bir toplumuz. Yakın doğu toplumu olmamızın bir sonucudur bence bu. dolayısıyla merkezi bir iktidar, birleşik bir Kürdistan hedefli siyaset yürütmektense alt iktidar taleplerine sahibiz. Yani mesela işte Batı Kürdistan'da 2011 de mücadele başladığınız zaman kontrolel bir sistem savunuldu
Sonra o kontrol sistem bir üst koordinasyon komitesi getirildi. Sonra da federasyondan söz edildi. Daha sonra Batı Kürdistan bir tarafa bırakılıp Kuzeydoğu Suriye ön plana çıkarıldı ve burada bir alt iktidar talebi var. Biz burada işte yerel yönetimlerimiz özerk olsun talebine dönüştü. Kuzey Kürdistan'da benzer bir şey yaşıyoruz. Güney Kürdistan'da benzer bir yapı var.
Yani otuz yıllık bir sözüm ona federal yapı var. Ama orada bir merkezi iktidar yok. Ikili iktidar durumu var. İki ayrı silahlı güç, iki ayrı asayiş, iki ayrı ekonomi. Niye bu böyle oluyor? Çünkü partililerimiz kendi iktidarlarını merkezi iktidarın önünde tutuyorlar. Ve eğer kendi iktidarlarına bir halel gelecekse, merkezi iktitar talebinden çok kolay vazgeçebiliyorlar. Bunun dışında benzer birçok nedeni var.
Şu anda egemen siyaset tarzı parçacı ve dar particidir. bunu reddetmek lazım. Yani 1945 ten bu yana Kürt siyasetine egemen olan, mevcut devlette, devlet sınırları içinde çözüm arayışına son vermek lazım. 77 yıldır bu siyaset tarzıyla bir sonuca ulaşamıyoruz. Giderek ayrılıkçı bir siyaset tarzının egemen olması gerektiğini düşünüyorum