Pêlkurd ayrılkçı bir siyasi hareket. Kuzey batı kürdistanda ayrılıkçı siyasi hareketin bağımsız bileşik kürdistan hedefinin teorik siyasi arka planını oluşturmaya çalışan ve bu çerçevede siyasi bir harekete dönüşmeye çalışan bir hareket.
Öyle bilinen klasik örgütler gibi bir hiyerarşik yapısı klasik bir örgüt yapısı yok. Biribirine güvenen ve bu temel hedefte anlaşan farklı geleneklerden gelen arkadaşların oluşturduğu bir insiyatiftir.
Bende o kollektifitenin bir parçasıyım yani sözcüsü yada başkanı lideri falan değilim. O komitenin bir parçası olark bu hareketin içerisinde yer alıyorum.
KÜRTLERDE MILLILIK, KÜRTLERDE MILLIYETÇILIKTEN ÇOK KÜRT SIYASETINI BU KONUDA SORGULAMAMIZ LAZIM.
Kürtler işgalcilerine karşı sürekli bir mücadele içinde olmuşlardır. Şimdi 150 yıldır işgalcilerine karşı ulusal bir mücadele yürüten bir milletin milliyetçiliğe uzak durduğunu sörlemek zordur.
Son dönemi dikkatle izlersek yani son dönemde iki tane önemli olay var. Biri 2014 te peşmergenin Kobaniye geçişi Kürdistanın her dört parçasında dünyanın her tarafındaki kürtler arasında bir milli ruh oluşturmuştur. 2017 deki bağımsızlık referandumu yine kürdistanın her dört parçasında ve dünyanın her tarafındaki kürler arasında bir milli dalga yaratmıştır ve bir bağımsızlık ruhunu yükseltmiştir. Dolaysıyla burada kürtlerde millilik kürtlerde milliyetçilik ten çok kürt siyasetini bu konuda sorgulamamız lazım.
Kürdistan da kürt halkının içinde kürt milleti içinde millilikten uzak duruyorlar gibi bir durum yok. Ancak bu halka bu millete önderlik iddiasında olanların bu potansiyeli doğru dürüst değerlendirmediklerini düşünüyorum. Bununda bir kaç temel nedeni ver. En önemlisi şudur 1945 ten bu yana yani Kürdistan demokrat partiler kurulduktan sonra kürdistan meselesi bu dört işgalcı devletlerin içinde çözülecek bir mesele olarak ele alınmaya başladı Kürt siyasi önderleri tarafından. Ikinci olarak o zamana kadar ayrılıkçı olan kürt siyasl hareketleri birden bire otonomist olmaya başladılar.
Bu az bir zamanda değil yani 1945 ten 2000 e kadar getirirsen 55 yıl süren bir siyaset tarzıdır. Kuzey batı Kürdistanda 1970 li yıllarda bu damar kırıldı. Onun yerine ayrılıkçı bir kürt siyasi hareketi gelişti. 1980 gelindiğinde 10-11 tane örgüt vardı. Bunlardan 9-10 tanesi ayrılıkçı idi. Bağımsız bileşik Kürdistan şiarı tüm bu örgütlerimizin ortak şiarıydı. 2000 e geldiğimizde yeni bir kırılma yaşandı bu sefer yeniden kuzey batı Kürdistanda da devlet içi çözümler öne çıkmaya başladı. Bu bazen otonomı bazen de federasyon oldu en sonunda türkiyenin demokratikleştirilmesi oldu.
Milliyetçilik kavramı bir üst anlatı değildir, yani mesela komünizm, sosyalizm bir üst anlatıdır. Hayatın her yönüne, her yanına ilişkin bir bakış açısı ifade eder. Liberalizm böyle bir anlayıştır (üst anlatı). Milliyetçilik kendi başına farklı bir üst anlatı değildir, bütün bu üst anlatılarla bir tür dirsek teması halindedir. Dolayısıyla bir Liberalin milliyetçilikten anladığıyla bir komünistin milliyetçilikten anladığı ya da bir dindarın milliyetçilikten anladığı aynı şey değildir.
Çok farklı milliyetçilik tanımlamaları var, en revaçta olanı ise siyasal yapıyla toplumsal yapıyı eşitlemeye çalışmaktır.
Şimdi son yıllarda bazı arkadaşlar biz milliyetçiyiz demeye başladıktan sonra herkesi siz niye milliyetçi değilsiniz diye suçlamaya eleştirmeye başladılar.
Bunu bu ideolojik çerçeveden kurtarmamız lazım. Bizim tartıştığımız konu siyasal bir meseledir, bölünmüş, parçalanmış, işgal edilmiş ülkenin kurtuluşu hakkında ne tür bir programa sahipsiniz? Bu programlar üzerinden tartışmamız lazım.
Kendilerini milliyetçi gören, kabul eden birçok arkadaşımız Türkiye’nin demokratikleşmesinin iyi bir şey olduğunu savunuyor. Kendisini milliyetçi kabul etmeyen birçok arkadaşımız da, Kürdistan ayrılıp bağımsız bir devlet olarak birleşmeden bu meselenin çözülemeyeceğini söylüyorlar. Dolayısıyla burada bir karmaşa var. Bu karmaşadan çıkmanın yolu bence bu meseleyi siyasi olarak tartışmaktır.
Kürt milletinin özgürlüğünü, kurtuluşunu nerede görüyorsunuz, bu da başlangıçta da söylediğim gibi iki farklı siyaset tarzına tekabül eder. Biri devlet içi çözümlere odaklanan siyaset tarzıdır bunu savunanların da önemli bir kısmı kendilerini milliyetçi olarak tanımlıyorlar. Birde Kürdistan meselesinin çözümünün bu devletlerin sınırları içinde mümkün olmayacağını Kürdistan meselesinin yeni sınarlar talebi olduğunu, milli sınırların oluşması gerektiğini ve bu milli sınırlar içinde bağımsız bir devlet kurulması gerektiğini savunanlar var. Ben bunlardan biriyim, ben Kürdistan meselesinin, bir toprak ve iktidar meselesi olduğunu söylüyorum, biliyorum ve savunuyorum. Bu toprak ve iktidar meselesiyse bunun çözümü de Bağımsız Birleşik Kürdistan’dır diye düşünüyorum.
Şimdi bunu siyasal programlar üzerinden tartışırsak birlikte ne yapabileceğimizi , ne yapamayacağımızı da anlarız, birlikte gidebileceğimiz yolun nereye kadar olduğunu da açık hale getirebiliriz. Ama bu siyasal programlardan koparılıp kim milliyetçi kim daha fazla milliyetçi kim milli, bu çerçevede sürdürülen bir tartışmanın bize çok fazla yarar getirdiğini düşünmüyorum.
Şimdi bu konuda özellikle Kuzeybatı Kürdistan’da komünistlere sosyalistlere çok sert eleştiriler yöneltiliyor, onlar enternasyonalizm diyerek ulusal bağımsızlık meselesini görmediler falan diyorlar. Bu doğrusu Kuzeybatı Kürdistan’daki komünistlere yönelik haksız bir ithamdır. Yani 70 ‘li 80 ‘li yıllarda da komünistler bekleyelim proletarya kurtulsun, enternasyonal bizi kurtaracak diye bir şey söylemediler. O zaman da Bağımsız Birleşik Kürdistanı savundular ve 1920- 45 trendini bir kenara bırakırsak ( çünkü1920-45 trendinde Kürt siyaseti ayrılıkçı idi ) Yeniden ayrılıkçılığı Kürt siyasetine taşıyanlar da Kürdistanlı sosyalistler, komünistlerdir. Ve 1970’ler de bağımsızlık bayrağını Kürdistan da yükselten bu sosyalistler, komünistlerdir.
Şimdi komünizme, sosyalizme karşı olabilirler arkadaşlar, oturulur ideolojik olarak tartışırlar, iktisadi sistemini tartışırlar, demokrasisini, her bir şeyini tartışabilirler. Ama Kuzeybatı Kürdistan’da sosyalistler, komünistler 1970 ‘li 1980 ‘li yıllarda da Bağımsız Birleşik Kürdistan hedefi ile siyaset yürütüyorlardı ve şu yanlış algıdan da kurtulmak lazım komünizm , ezilen ulusların kurtuluşunu dünyada sosyalizmin kurtuluşu ertesine bırakan bir dünya görüşü değildir.
Dünyanın her tarafında ulusal kurtuluş mücadelesine öncülük edenler içinde yer alanlar komünistlerdi. Bu Cezayir’de de böyledir Gine’de de böyledir Vietnam‘da da böyledir.
Şimdi son yıllarda solculuk sosyalizm adına Kürdistan bağımsızlık mücadelesinin Türkiye’nin demokratikleşmesine bağlayan çevreler var bana sorarsanız bunların komünist olmakla sosyalist olmakla ilgisi yoktur.
Bizim Kürdistan’da esas tartışacağımız mesele kavram bence Devrimciliktir. Kürdistan’da ulusal özgürlük meselesi bir devrim meselesi midir? Yoksa işgalci devletlerle bir uzlaşma , oturup konuşma, birbirini ikna etme , ortak bir dil bulma meselesi midir? Ben Kürdistan’da ulusal özgürlük meselesinin “Ulusal Demokratik Devrim “ meselesi olduğunu söylüyorum.
İşgalci devletler de ancak bu ulusal demokratik güçlerin birleşerek kendilerini onlara dayatmasıyla Kürdistan’ın, Kürt ulusunun ulusal özgürlüğüne razı olabilirler. Onun dışında son 20 yılda geliştirilen dünyada gelen globalizasyonun 3. büyük dalgasındaki globalist saldırının da etkisi ve işgalci devletlerin Kürt siyasi hareketin içindeki manipülasyonlarının da sonucu olarak gelen bu uzlaşmacı ortak dil arayıcı siyaset tazının bizi bir yere götüremeyeceğini düşünüyorum.