Basında, zaman zaman “Şeyh Said’in ve dava arkadaşlarının itibarı iade edilmelidir”, “Seyid Rıza’nın ve dava arkadaşlarının itibarı iade edilmelidir” şeklinde, yazılar haberler yer almaktadır.
Bu taleplerin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Şeyh Said, Seyid Rıza gibi Kürd liderler ve onların dava arkadaşları idam edilmiş olabilir. Aileleri dağıtılmış zulüm görmüş olabilir. Bu direnişlerden dolayı, köyler yakılmış-yıkılmış, Kürd halkı sürgünlerle Kürdistan’dan çok uzak yerlere savrulmuş olabilir. Bu liderlerin, mezar yerleri de bilinmiyor olabilir. Bunlardan çok daha ağır mağduriyetler de yaşanmış olabilir. Fakat, bunlar, Şeyh Sait, Seyid Rıza gibi Kürd liderlerin ve onların arkadaşlarının itibarında hiçbir eksiklik yaratmaz. Bu bakımdan bu liderler için iade-i itibar talebinde bulunmak yanlıştır. Çünkü bu talepler, sanki itibarlarını kaybetmişler de iade edilmesi isteniyor gibi bir anlam içermektedir. Durumun hiç böyle olmadığı çok açıktır.
İtibarlı olma, saygı görme anlamına gelmektedir. İtibarlı olan, saygı duyulan sözü dinlenen bir kişidir. Kürdler, Kürd liderlere ve onların dava arkadaşlarına her zaman saygılı olmuşlardır.
Şeyh Said, Seyid Rıza gibi Kürd liderler itibarlı kişilerdir. Çünkü bu yurtsever kişiler, Kürd halkı için milli haklar talebinde bulunmuşlar, bu isteklerini yaşama geçirmek için mücadele etmişlerdir. Bunu için itibarlı kişilerdir. Bu düşüncelerinden ve eylemlerinden dolayı baskı, zulüm görmüşler idam edilmişlerdir. Bu düşüncelerinden ve eylemlerinden dolayı sadece kendileri değil, aileleri, giderek Kürd halkı da zulüm görmüştür.
Şeyh Said, Seyid Rıza gibi yurtseverlerin ve onların dava arkadaşlarının manevi olarak yaşamalarını sağlamak için, düşüncelerini, eylemlerini ve daha sonra gelişen baskı ve zulümleri gelecek kuşaklara aktarmak için her şey yapılmalıdır. Bu isimler çerçevesinde kurumlaşmalar yaratılmalıdır. Örneğin, Seyid Rıza’nın Dersim’de heykelinin dikilmesi çok anlamlıdır. Şeyh Said’in, Seyid Rıza’nın mezar yerlerinin gösterilmesi talebi, her zaman, her yerde dile getirilmelidir. Devlete, hükümete, TBMM’ye bunu sormak önemli olmalıdır. Ama, iade-i itibar talep etmek yanlıştır.
Şeyh Said, Seyid Rıza gibi Kürd liderler, elbette itibarlı, çok itibarlı kişilerdir. Ama, Seyid Rıza’nın gözleri önünde oğlu İbrahim’i idam eden, bunu ısrarla, bilinçle yapan bir anlayışın itibarından söz edilebilir mi? Onlara kim iadei-i itibar yapacak? Kürdler, Şeyh Said’in, Seyid Rıza’nın düşüncesini ve eylemini her zaman, her yerde savunabilir. Ama Dersim’de soykırım yapanlar, Kürdler milli haklarını istiyorlar diye onlara zulmedenler, bu eylemlerin savunabilirler mi?
İade-i itibar olayı, ancak, yüz kızartıcı bir suç işlemediği halde işledin denerek itibarı zedelenen kişiler için söz konusu olabilir. Örneğin, bir memur… “sen rüşvet aldın, dolandırıcılık yaptın” denerek görevden uzaklaştırılıyor. Memurun, söylenenlerin iftira olduğu yolundaki savunmaları dikkate alınmıyor. Yüz kızartıcı suç iddiaları elbette bir itibar kaybettirir.
Fakat bu iddialar karşısında memur da bir dava açıyor. Uzun bir zaman sonra davayı kazanıyor. Rüşvetin, dolandırıcılığın söz konusu olmadığı mahkeme kararı ile de kesinleşiyor. İşte bu olayda iade-i itibar söz konusu olabilir.
Şeyh Said, Seyid Rıza, Koçgirili Mustafa Paşa, Cibranlı Halid, Yusuf Ziya, İhsan Nuri, Kadı Muhammed, Mele Mustafa Barzani, Dersimli Nuri, Alişer, Abdurrahman Gassemlu, Süleyman Muini, Said Elçi, Said Kırmızıtoprak, Mihemed, Sadıq Şerefkendi, Necmettin Büyükkaya, Vedat Aydın, Musa Anter, Muhsin Melik, Savaş Buldan… ve daha adını anamadığımız binlerce kişi ve bu kişilerin dava arkadaşları… Kürd halkının yurtseverleridir. Saygın kişilerdir. Davalarına sahip çıkmak Kürd halkını yüceltmektedir. Bu yurtseverler, elbette itibarlı kişilerdir. İade-i itibar talebinin söz konusu olmaması gerekir.
www.rizgari.com