Kürtlerin ölüm tehditlerine rağmen oy verdikleri HDP, o sırada “kongrede eğlence” havalarındaydı. “Bayrağa tapınmada Kamer Genç yalnız değildir” denircesine, hiç bir yasal zorunluluk olmadığı halde, kongre salonunun orta duvarında Türk bayrağı asılıydı. Biraz ötede Atatürk posteri…
Oysa can almak, yakıp, yıkmak için köy, kasaba ve şehir yollarına çıkan araçlar da bayraklıydı. Bayrak bir bez parçasıydı.
Ruhu, atağa geçen canı, tetik çeken eli, yok eden kolu yok, ama yine Kürtler için, korkunun kendisiydi. Katiller, onu havada sallayarak evlatları, sevdiklerini katle geliyorlardı.
1978’de Maraş’ta, Çorum ve Sivas Kürtlerinin kapısına bayraklanarak dayanmışlardı.
En son 6-7 Ekim 2014 ve 7-8 Eylül 2015 tarihlerinde, Türk şehir ve kasabalarında yaşayan Kürtlerin mahalleleri, evleri, cadde boylarındaki iş yerlerini bayraklarını dalgalandırarak saldırmış, cinayetler işlemiş, talandan sonra ortalığı ateşe vermişlerdi.
HDP, Kürtlere “buyur yüz sür ve bu bayrağı sev” gösterisi yaparken, Türk güçleri, Cizre’de, bayrak sallayıp sloganlar atarak, Arif Nihat Asyadan ırkçı şiirler söyleyerek zaferlerini kutluyorlardı.
Onların zaferi, karşı tarafın göz yaşıydı…
Kimse bize palavra satmaya kalkışmasın, tek tek ismi sayılacak kadar olan aydınlar hariç, Kürtler, HDP’nin tek oy kaynağıdır. Öyle palavra atıldığı gibi varoşlardan merkeze akan Kürt dostu oy yoktur. Anketler ortadır ki, o oylar AKP ve MHP’nin güç odağıdır.